Bölüm On İki: O Gece

310 19 0
                                    

Yazar ben değilim, sadece çeviri yapıyorum. Bütün hakları TheMusicalityGirl e aittir.

"Rumplestiltskin: Ne çeşit bir dünyada büyüye yer yoktur ki?

Baelfire: Daha iyi bir dünyada."

~ Once Upon a Time, 1x19

Baelfire yalnızca bir kaç haftadır Darling ailesinin yanındaydı, fakat daha şimdiden, sonunda onu yanlarında isteyip kabullenmiş bir aile bulmuş gibi hissediyordu. Darlingler onu, geçmişiyle ilgili neredeyse hiç soru sormadan yanlarına almışlardı. Büyünün var olmadığı bir dünyada yaşıyordu ve kabuslarından neredeyse kurtulmuştu. Neredeyse.

Son birkaç gecedir, bir şey onu izliyormuşçasına rahatsız edici bir hisse kapılıp duruyordu. Çocuk odasının penceresinden gelen sesleri duyuyor, ve camı açık buluyordu. Fakat bu olayı pek umursamıyordu. Büyünün olmadığı bu yerde, rüzgar gibi, sıradan ve doğal bir şeyden kaynaklanıyor olmalıydı bu durum.

Baelfire'ın gerçeklerden haberi yoktu. Ta ki Darling ailesinin yanında sürdürdüğü huzurlu yaşamı, korkunç bir şekilde sona erene dek.

**********

Wendy pencerenin başında durmuş, gecenin karanlığında yıldızların aydınlattığı Londra'yı seyrediyordu. Omzunun üstünden arkasına, huzurla uykuya dalmış Bae'e baktı. Bae onun en yakın arkadaşıydı. Onunla hayatını değiştiren sırrını, o olağanüstü özel sırrını paylaşmak istiyordu: Varolmayan Ülke'yi.

"Psst, Bae." diye fısıldadı yavaşça. "Pencereye gel." Bae yattığı yerden kalkıp kızın yanına geldi.

"Ne oldu?" diye sordu. John ve Michael da uyanmışlar ve heyecanla pencereye yaklaşmışlardı.

"Gölge, bu gece geliyor mu?" diye sordu John.

"Umarım gelir." diye yanıtladı Wendy, kulaklarına varan bir gülümsemeyle.

"Şey, ne?" diye sordu Bae, konuştukları şey doğal olarak kafasını karıştırmıştı.

"Birkaç hafta önce, yaklaşık olarak senin buraya geldiğin zamanlar," diye açıkladı Wendy. "Bir şey...Gölge...pencereye geldi. Ama bir vücuda bağlı değildi." Derin bir nefes alıp heyecanla devam etti. "Ve bir sürü harika şey yapabiliyordu. Mesela...mesela şeklini değiştirebiliyordu, ya da dünyalar arasında uçarak seyahat edebiliyordu! Ve bütün bunları nasıl yapabiliyordu biliyor musun?" Kocaman açılmış gözlerle Bae'e baktı. "Çünkü sihirliydi."

Bae'in suratı bir anda değişti. Saniyeler içinde gülümsemesi kayboldu ve rengi soldu. "Ne yaparsanız yapın, bir daha o pencereyi açmayacağınıza dair bana söz verin. Bana o Gölge'yle konuşmayacağınıza dair söz verin." dedi ciddi bir sesle.

"Saçmalama." dedi Wendy. Bae'in sert çıkışı kızı şaşırtmıştı.

"Sihir tehlikelidir. Her zaman bir bedeli vardır." Michael korkup oyuncak ayısına sarıldı, fakat John ikna olmuşa benzemiyordu.

"Böyle demenin tek nedeni inanmaman." dedi John.

"Hayır! İnanıyorum!" diye yanıtladı Bae. "Mesele de bu ya. Daha önce sihir gördüm ben." John, Michael ve Wendy sessizleşti. "Başka bir diyardan geliyorum. Sihrin hayatın her köşesinde var olduğu bir diyardan." Bae'in suratı, geldiği yeri hatırlamasıyla iyice düştü. Büyülü Orman karanlık bir diyardı.

"Bu söylediklerin doğru mu?" diye sordu Wendy. Baelfire'ın içinde olduğu ızdırabı fark etmemişti. "Çünkü kulağa çok harika geliyor!" diye gülümsedi.

"Düşündüğün gibi değil," dedi Bae, pencereden dışarı dalgın dalgın bakarak. Wendy'ye dönüp:

"Oradan ayrılmamın nedeni sihirdi." dedi. Wendy cevap vermedi. "Onun yüzünden her şeyimi kaybettim."

"Anneni ve babanı." dedi yavaşça Wendy, sonunda Bae'in neden bu kadar üzgün gözüktüğünün farkına vararak.

"Sihir ailemi paramparça etti. Aynısını sizinkine de yapmasını istemiyorum." dedi Bae. Kimse çıt çıkarmadı. Londra gecesinin sessizliği havada asılıydı. Ve ortamdaki gerginlik, elle tutulur boyuttaydı. "Eğer Gölge geri gelirse, ona yaklaşmayacağına söz ver. " diye yalvardı Bae, sessizliği bozarak.

Wendy içini çekip başını salladı. "Tamam Bae, söz veriyorum." diye yalan söyledi.

Bae arkasını dönüp yatağına gitti, John ve Michael da onu takip ettiler. Wendy, olduğu yerde durup kısa bir süreliğine pencereden dışarı baktı. Sihir? Ve kötülük? Bu iki kelimeyi yan yana koyamıyordu. Sihrin herhangi bir kötülük getirebileceği düşüncesi aklına hiç mi hiç yatmıyordu.

Sihir sayesinde ağaçların üstünde uçabilmiş, pek çok muazzam yer görüp gezmişti. Denizkızlarını, perileri, ve asla yaşlanmayan çocukları görmüştü. Vücudu olmayan bir gölge görmüş, ve her şeyi yöneten gizemli bir oğlanla tanışmıştı. Sihir kötü değildi. Olamazdı.

Wendy yatağına döndü ve uykusunda, çocukların asla büyümediği uzak bir diyarın düşlerini kurdu.

**********

Üç gece sonra, Wendy yatağında uzanmış, pencereden dışarı bakıyordu. Gölge neredeydi? Pan, Wendy'den sıkılmış mıydı yoksa? Sonra aklına bir fikir geldi. Baelfire, kız ona gerçekleri açıkladığından beri her gece pencereleri kilitleyip duruyordu. Belki de kilitler Gölge'nin yaklaşmasına engel oluyor, onu uzak tutuyordu!

Wendy doğrulup Bae'in uyuduğu yere baktı. Uykusu derinmiş gibi gözüküyordu, o yüzden Wendy sessizce ayağa kalkıp pencereye gitti. Önce kilitleri, sonra da pencereyi açtı. Ani bir rüzgar camdan içeri girerek Baelfire'ı uyandırdı.

Wendy çocuğun uyandığını fark etti fakat önemsemedi. Karanlık bir figürün gökyüzünden onlara doğru süzülerek yaklaşmakta olduğunu görmüştü çünkü. Neşeyle gülümseyip Bae'e döndü.

"Bae! Bak!" dedi. "Bu, o. Bu, Gölge."

"Hayır..." diye fısıldadı Bae. Hızla yattığı yerden kalktı. Büyünün ailesini mahvetmesine izin vermeyecekti. Tekrar aynı şeyi yaşayamazdı. "Hayır! Wendy hemen uzaklaş oradan." diye emredip kızın yanına koştu.

Wendy, yanı başındaki Gölge'yle birlikte çocuğa döndü. "Korkmana gerek yok, amacı bize zarar vermek değil. "diye Bae'e güven verdi. Fakat oğlan ikna olmuşa benzemiyordu. "O başka bir diyardan; büyünün olduğu bir diyardan." Wendy, Bae'in dehşete bürünmüş suratını görüp çocuğun korkularını yatıştırmaya çalıştı.

"Orası senin geldiğin yerden farklı ama."

"Wendy, lütfen," diye yalvardı Bae, ama Wendy onun sözlerine kulak asmayıp Gölge'nin elini kavradı. "Onu dinleme!"dedi oğlan umutsuzca, fakat çabalarının sonuç vermeyeceğini biliyordu.

"Orası Varolmayan Ülke," dedi Wendy, Baelfire'ı tamamen görmezden gelerek. "Orada yetişkinlere yer yok ve çocuklar asla yaşlanmıyor. İstediğimiz her şeyi yapabiliyoruz! Her şeyi!" Wendy döndü ve Gölge yavaşça havalandı. Baelfire kızın elini tutup olanca gücüyle onu içeri çekmeye çalıştı.

"Bu bir tuzak! Onunla gitme! Büyüye ihtiyacın yok Wendy! Tam burada bir ailen var!" diye bağırdı kızı içeri çekmeye çalışırken. "Önemli olan tek şey bu Wendy!" Baelfire, sanki bu sözleri daha önceden söylemiş gibi tuhaf bir hisse kapıldı, çünkü neredeyse söylemişti. Wendy babasından çok farklı biri olabilirdi, fakat babasının düştüğü karanlık yola o da düşmek üzereydi. Baelfire onu kaybettiği gibi Wendy'yi de kaybedemezdi. Ve kızın ailesini kaybetmesine de göz yumamazdı.

"Bu hep hayalini kurduğum şeydi!" diye bağırdı Wendy, ve elini Bae'in elinden kurtardı. "Sadece inanmıyorsun!"diye omzunun üzerinden son bir kez Baelfire'a seslendi. Çocuk, son bir defa kızın adını haykırdı. Fakat artık çok geçti. Wendy karanlık yola çoktan sapmıştı. Bae, onu Gölge'ye kaybetmişti. Yenilgisinin sonuçlarını düşünerek öfke ve üzüntüyle olduğu yere çöküverdi. Pencerenin pervazında kıpırdamadan saatlerce oturup Wendy'nin geri dönmesini bekledi, uyuya kalıncaya dek.

Second Star To The Right (TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin