Bölüm 8*So Cold

18 5 0
                                    

Müziği yerinden itibaren açın.

^^^^

Dünya'm donmuştu o an. Günler, haftalarca göz yaşı döktüğüm kişi, şu an tam da karşımda durup bana bakıyordu. Gerçek miydi o sıcak bakışları? Başımı iki yana salladım. Gerçek falan değildi.

"Neden buradasın?" diyerek sessizliği bozdum. Bana gülümsedi. Gülümsedi. Resmen gülümsedi.

"Arkadaşım için geldim ama umduğumdan fazlasını buldum." dedi ve elimden tutup beni kendine çekti. Elimi çektikten sonra bir adım uzaklaştım.

"Seni istemiyorum." dedim yüzüne bakarak. Arkamı döndüm ve masamıza doğru ilerledim. Artık benim gözümde bir değeri yoktu. Olmasa da olur, diyebileceğim bir kişiydi.

Arkamdan geldiğini hissettiğimde arkama hafif bir bakış atıp ilerlemeye devam ettim. Masaya geçtiğimde Berke de ayağa kalktı. Ben ne olduğunu anlamazken Emir de elini havaya kaldırınca taşlar oturmuştu. Sıkıntı dolu sesim ile döndüm. "Lütfen bana Berke'nin arkadaşı olmadığını söyle."

"Berke'nin arkadaşı değilim." dediğinde rahatlayarak nefesimi dışarı üfledim. Yanağımdan makas aldığında eline vurdum. "Özlemişim." dedi yüzüme bakarak. "Neden duygularımız karşılıklı değil acaba?"

"Yapma Mercan..." dedi yüzüme imayla bakarak. "Şarkını duydum. Ve bir şarkıyı söylemen için gerekli olan o şartı da gayet iyi biliyorum."

Lanet olsun ki; evet. Biliyordu.

Tam masaya dönüyordum ki, tiz bir çığlık yükseldi. Merve'ye döndüm. Çığlık ondan gelmişti. "Ne yani. Sen..." dedi Emir'i göstererek. "...o Emir miydin?"

"Evet küçük hanım. Ben, benim." dedi Emir alayla. Merve yanımda bitti. "Ben... ben çok özür dilerim. Aklıma gelmedi." dedikten sonra sarıldı.

"Neler oluyor?" diye sordu eli havada kalmış olan Berke. "Can, kardeşim." diyerek elini tuttu Emir. Sonra da beni gösterdi. "Mercan."

Masadaki herkes şok olmuş bir surat ifadesi ile Emir'e bakıyorlardı. Şu an toplu olarak şoka girmiştik.

"Mercan..." diye mırıldandı Beril "...bizim Mercan mıydı?"

"Öyle duruyor." dedi Emir bana bakmayı devam ettirirken. Çantamı aldım ve çıkmak için ilerledim. Arkamdan gelen birini hissettiğimde adımlarımı hızlandırdım.

"Mercan," dedi. "İnkar etme, sen de beni seviyorsun işte. Dur konuşalım."

Doğru söze ne denirdi ki?

"Gider misin? Seninle konuşmak falan istemiyorum."

Kolumu tuttu. Çekmeye yeltendiğimde yine çekmedi.

"Gitmem." dedi. "Yanlış anlaşılmış bir olay var."

"Umurumda değil!" diye bağırdım. "Senin hakkında hiçbir şey artık umurumda değil."

"Mercan..." dedi "...seni seviyorum ben."

"Hayır." dedim. "Rol yapmana falan gerek yok. İngilizce biliyorsun değil mi?" dedim. Başını salladığında sahneye doğru ilerledim. "İyi dinle o zaman."

Az önce bana mikrofonu veren çocuğa seslendim. "Pardon, bir şarkı daha söyleyebilir miyim?"

"Tabii," dedi ve mikrofonu uzattı. Şarkıyı söylemeye başlarken gözlerimi aşağıya indirdim. Eteğimin kumaşının yarısı yırtıldığı için dizime geliyordu. Erkeklerin ilgisini çekmiştim dolayısıyla.

"Oh, you can't hear me cry
See my dreams all die

From where you're standing
On your own.

It's so quiet here
And I feel so cold

This house no longer
Feels like home. "

O sırada da arkamdaki ekranda anlamı geçiyordu.

'Duyamazsın ağladığımı
Tüm hayallerimin yıkıldığını
Tek başına durduğun
O yerden.

Burası çok sessiz
Ve çok üşüyorum
Bu ev de artık
Yuvam gibi gelmiyor bana.'

Ya da yuva kavramını değiştirmem gerekiyordu, bilmiyordum. Yeni bir yuvamın da olmadığı çok belliydi. Kim uğraşacaktı ki benimle?

"Oh, when you told me you'd leave
I felt like I couldn't breathe

My aching body fell to the floor
Then I called you at home"

'Bana gideceğini söylediğinde
Nefessiz kalmış gibi hissettim.

Sızlayan bedenim yere yığıldı
Sonra seni evden aradım'

"You said that you weren't alone

I should've known better

Now it hurts much more."

'Yalnız olmadığını söyledin

Daha önce anlamalıydım

Şimdi çok daha fazla yanıyor canım.'

Çok daha fazla yanıyor, çok.

"You caused my heart to bleed and

You still owe me a reason

I can't figure out why..."

'Sen kalbimi kanattın

Ve hala bana bir neden borçlusun

Çünkü anlayamıyorum neden?'

Neden?.. Neden?

Kanatmıştı kalbimi sonra da ilgilenmemişti. O sıralarda depresyonda olduğum için telefonumu da Merve'ye vermiş, biri ararsa bakmasını söylemiştim. Aramışmıydı acaba?

"Why," diyerek tekrarladım son kelimemi. Anlamasını umuyordum, çünkü eğer anlamazsa abimi doldurur, Merve'ye saçının kötü olduğunu söyleyip coşturur, ikisini de üzerine salardım.

"Why I'm alone and freezing

While you're in the bed that she's in?

And I'm just left alone to cry!"

'Neden ben yalnızım ve üşüyorum

Sen onun yatağındayken?

Ve sadece yalnız başıma ağlıyorum.'

Tekrarladım. Bitirmek istiyordum.

"You caused my heart to bleed andYou still owe me a reasonI can't figure out why...Why I'm alone and freezingWhile you're in the bed that she's in?"

'Sen kanattın kalbimi

Ve hala bana bir neden borçlusun

Anlayamıyorum neden

Neden ben yalnızım ve üşüyorum

Sen onun yatağındayken?'

"Oh, you can't hear me cry. See my dreams all die. From where you're standing. On your own.

It's so quiet here. And I feel so cold. This house no longer feels like home."

Gözlerimin dolmasını umursamadan gülümsedim. Bayağı güzel söylemiştim. Bana tuhaf bakan abim, stresli bir şekilde çevresine bakınan Merve, şaşırmış olan Berke hariç herkes alkışlıyordu. Hafif bir selam verip aşağıya indim.

"Mercan," dedi. "Ben hala seni seviyorum."

****

Bye. :-*

Kaçan Kovalanır #Wattsy 2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin