Dean'nin dedikleri kulaklarımda yankılanıyordu ; " Burada olmamalısın daha değil"
Dedikleri şimdi daha mantıklı bir hale geliyordu. Burası güzel bir yer olabilir ama onlarsız bir anlamı yoktu. Dean, sam ve bobby dışında kimsem yok. Aslında gerçek şu avcı olmak berbat bir şey. Her ne kadar hayat kurtarsanda. İnsanları mutlu edip onları sevdiklerine kavuştursanda. Avcılığın kötü yanlarından biri ; sevdiklerin teker teker ölüyor. En kötüsüde gözlerinin önünde ölmeleri. Acı çığlıklarla bağırırlarken sen hiçbir şey yapamıyorsun. Bir şeyler yapmayı denesen bile başaramıyorsun. Bazen şansın yaver gidebilir. Dikkatli olmalısın. Dikkatli olmazsan ölürsün. Aslında ölmeyi umursamıyorum. Sadece sevdiklerimi düşünüyorum. Onlar uğruna ölmeye hazırım. Her zaman. Bir avcı böyle yapmalı değil mi ?Onların yanında olmak istiyorum ama onların ölüşünü görmek istemiyorum. Belki de ben onları görmeden önce onlar benim ölmemi izler. Sonuçta ölümsüz değiliz değil mi ?
Ölüm soğuk ve katı sesiyle tekrarladı " Zamanı geldi Barbara " yemeğinden çatalına bir parça aldı ve ağzına atıp yavaşça çiğnemeye başladı
Sesi hiçbir duygu içermiyordu. Ne mutluluk ne kızgınlık ne de hüzün. Hiçbir şey yoktu. Kafamı ona doğru çevirdim ve yüzünü incelemeye başladım. Hiçbir yüz ifadesi yoktu. Yüzü bir ölü gibi kaskatı kesilmişti. Zaten o ölü değil miydi. Dudaklarım hafifçe yukarıya kıvrıldı. Bu halimde bile gülümsediğime inanamıyorum. Alnı yaşadığı ve gördüğü hayat tecrübesi karşısında buruşmuştu. Gözleri bir uyuşturucu kullanıcısı gibi içeriye çökmüş aynı zamanda bir anlam ifade etmiyordu. Göz altları ise kötü bir hastalığı olan insanlar gibi morarıktı. Bu kadar kötü özellik karşısında hala karizmatik duruyordu. Giydiği takım elbisesi onu asil biri gibi gösteriyordu.
Gözlerimi ondan ayırdım ve kafamı aşağı doğru eğdim" Zamanı falan gelmedi ben geri gitmek istiyorum. Hayat ne kadar boktan ve kötü olsa bile" hafifçe başımı kaldırdım ve ona baktım. Yüz ifadesi hala aynıydı. Aynı ses tonuyla devam ettim ; " Ben güçlü biriyim ve bununda üstesinden geleceğim. Şuan yoğunbakımda olduğumu biliyorum. Orada dean ve sam için savaşacağım en önemliside kendim için
" Buradaki her şey gerçek küçük hanım. Sana oyun oynadığımı ya da seni almak için seni kandırdığımı sanıyorsan yanılıyorsun demektir " tam da gözlerimin içine bakarak söylemişti. Söylediği şeyler o kadar anlaşılır bir biçimdeydi ki insanı ikna etmeye yetiyordu.
Oturduğum sandalyeden hızlıca kalktım ve yavaşça sandalyeyi masaya doğru ittirdim. Ondan korksam ve ürksemde yanına gitmeye cesaretim vardı. Yavaşça ve küçük adımlarla onun yanına gittim. Kulağına eğildim ve yavaşça fısıldadım. " Eğer biri beni sinirlendirirse ve bu karşımdaki kişi ölüm bile olsa düşüncelerimi değiştiremez
Elindeki çatalı masaya bırakıp yüzünü bana doğru döndü " Sana sadece önermiştim. Sinirlenmene gerek yok. Hem senin gibi biri buraya lazım.
Burada daha çok kaldıkça geriliyordum. Bu yüzden hızlıca cevap verdim. "Burayı pek sevdiğim söylenemez . Güzel bir yer ama disco havası vermeliydin dostum. Biraz bira olsa hiç de kötü olmazdı.
Gökyüzüne bakmaya başladım. Mavi rengini artık turuncu almıştı. Demek ki güneş batıyordu. Ölüm yavaşça konuşmaya başladı " Benim tarzım değil. Bu yüzden bununla yetinmelisin. Gerçekten nasıl avcı olabiliyorsun? Bu gerçekten zor ve tehlikeli bir iş."
Küçük bir kahkaha atmıştım. Bana acılarımı ve mutluluklarımı hatırlatmıştı bu kahkaha. Bu kahkaha da hem hüzün hem sevinç doluydu. Duyguların karışıklığı bu kahkahanın her yerinden taşıyordu. "Bu da bizim lanetimiz işte"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supernatural
RomanceBakalım Dean ve Sam Winchester'ın karşısına çıkan kız onların hayatını ne kadar değiştirecek?