Hastanede doktorlar oradan oraya koşuşturuyordu. Her yerde hasta ve yaralı insanlar vardı . Büyük bir kargaşaya yol açıyorlardı. İnsanlar kendilerinin iyileşmesini beklerken Dean ve Sam Barbaranın iyileşmesini bekliyordu. Oradakiler hayatta kalmak için dua ederlerken Winchester kardeşler Barbara için dua ediyorlardı.
"Castiel hangi cehennemde. Kaç gündür cevap yok" Deanin ağzından kelimeler zorla çıkıyordu.
"Bilmiyorum"
Samin konuşacak hali yoktu ama bir şeyler söylemiş olmak için dudaklarından sadece bu kelime döküldü. Hem üzgündü hem de hastane havası onu berbat bir hale getirmişti. Barbara için dean kadar o da endişeleniyordu. Jess, annesi, babası ve başka yakınlarını kaybettikten sonra başka kimsenin ölümünü görmek istemiyordu. Bu yüzden Cass'i daha sonrada düşünebilirdi
"Geçen yaptığının aynısını yapıyor. Ona en çok ihtiyacımız olduğu zaman bizi bırakıp gidiyor"
Sam kolunu uzatıp Deanin omuzuna koydu " Dostum biliyorsun lucifer olayıyla ilgileniyor." Sam en azından onu rahatlatmaya kafasındaki soru işaretlerinden uzaklaştırmaya çalıştı
"Ben gidip biraz hava alacağım" dedi Dean sandalyeden kalkarken
Yavaşça koridorda ilerlemeye başladı. Hasta insanların yanından yavaşça geçiyordu. "Buradan bir an önce kurtulmalıyım" diye düşündü. Buranın havası Dean'i sıkmıştı. Şuan sıcacık bir şöminenin karşısında uzanırken metallica dinlediğini hayal etti. Bu sadece hayalle sınırlı kalmak zorundaydı. Hızlı ve çevik bir şekilde kapıdan çıktı ve kendini hastanenin bahçesine attı. Etrafına biraz bakındıktan sonra ileride sessiz ve boş bir bank gördü. Oraya doğru ilerlemeye başladı. Hava soğuk ve sisliydi. Etrafı zar zor görebiliyordu. Deri ceketi içinde kendini zayıf ve bütün işleri batırmış gibi hissediyordu. Banka oturdu. Kendi içinde adeta savaş veriyordu. Castiel da ortalarda yoktu. Hemde ona en çok ihtiyacı olduğu zaman...Önemli işleri olduğunu biliyordu ama artık beklemekten sıkılmıştı.
Ellerini göğsünün ortasında birleştirerek konuşmaya başladı.
"Cass dostum sana ihtiyacım var. Barbara ölüyor. Onu tam olarak tanımıyorsun ama o harika biri. İşlerinin önemli olduğunu biliyorum. Fakat barbara daha önemli. En azından bizim için."
Dean işe yaramayacağını biliyordu ama denemekten zarar gelmeyeceğini düşündü. Soğuk havayı ciğerlerine çekti. Cass den hala haber yoktu. Zaten bu işte de her zamanki gibi başarısız olduğunu en başından beri biliyordu. O yüzden kendi kendine güldü ve ayağı kalktı.
"Merhaba Dean" Cass deanin yanında belirdi. Dean cassi ilk gördüğünde biraz korktu ama belli etmedi.
"Geldiğine sevindim dostum"
"Olanları duydum Dean ama elimden bir şey gelmez. Herkesin kaderi yazılmıştır. Onunki de öyle. Bunu değiştiremem."
"Lanet olsun Cass. Onun ölmesini istemiyorum." Dean yüzünü ellerinin arasına aldı ve konuşmasına devam etti " O ölmeyi haketmiyor"
"Kimse ölmeyi haketmiyor Dean" dedi Castiel etraftaki insanlara bakarak. " Beklemekten başka bir şey yapamazsın"
Lanet olası beklemekle ilgili sorunları vardı. Her zaman beklerdi. Bu kadar bekledim biraz daha bekleyebilirim dedi kendi kendine
***
Sam hala hastanenin içinde oturup bekliyordu. Kendini yorgun hissediyordu. Dünden beri uyuyamamıştı. Zaten bu durumda uyuyabileceğini sanmıyordu.
"Selam evlat"
Sam kafasını kaldırdığında karşısında Bobbyi gördü. Adamın yüzü olduğundan daha yaşlı ve yorgun görünüyordu.Sam eliyle yanındaki boş koltuğu işaret ederek bobbynin oturmasını istedi. Bobby yanına gelip oturdu ve Sam'e endişeli bir şekilde bakmaya başladı.
"Merhaba Bobby. Barbara hala yoğun bakımda. Onu görmemize izin vermiyorlar. Durumunda bir değişiklik yokmuş."
Bobby yorgun gözlerle Sam'e bakarak " Sence bu bir yaratığın işi olabilir mi ? Yoksa normal bir araba kazası mı ? "
Sam biraz düşündükten sonra cevapladı " Normal bir araba kazası olduğunu düşünüyoruz. Deanle arabayı inceledik. Sülfüre ya da ona benzer bir şeye rastlamadık"
"Umarım öyledir Sam. Umarım yanılmıyoruzdur."
Yoğunbakımdan çıkan doktor Sam ve Bobbynin yanına geldi. Elindeki bir kaç dosyaya baktıktan sonra konuşmaya başladı
" İçeri gelin bunu görmeniz gerek"
Sam cep telefonunu cebinden çıkardı ve Dean'i aradı. Bir kaç saniye bekledikten sonra telefon açıldı.
"Dean hemen buraya gel"
***
"Şunu söylemeliyim ki Winchesterlar sen ölürsen kesinlikle seni unuturlar. Bir kaç gün yalandan ağlayıp seni anarlar. Sonra unutup yollara koyulurlardı. Her zaman yaptıkları şey bu"
Ölümün dediği şey karşısında şaşırıp kalmıştım. Onların asla böyle bir şey yapmayacağını biliyordum.Yüzüne baktığımda hala ifadesizdi. Yavaşça masanın etrafında ilerlemeye başladım. Ölümse içkisinden bir yudum aldı ve ağzını masadaki peçeteyle sildi.Daha sonra bana bakarak gülümsedi. İlk defa gülümsüyordu. Bu anı bir daha zor yakalardım
" Yalancı olduğun için mi gülüyorsun yoksa yüzümde bir şey mi var"
"Şunu söylemeliyim ki espirili bir kızsın." Yavaşça sandalyesinden kalkıp yanıma doğru geldi.
"Kararın nedir"
"Ah tabi yaşlı olduğunu unutmuşum. Kulaklarında sorun var galiba. Eve gidiyorum dostum."
Ölüm bana doğru yaklaştı ve konuşmaya başladı " Seninle tekrar karşılaşacağız Barbara. Er ya da geç"
"Geç olsun."
Birden bembeyaz bir ışık etrafı aydınlattı. O kadar beyazdı ki etraftaki hiçbir şeyi göremiyordum. Gözlerim yavaşça kapandı. Kendimi yorgun hissediyordum. Gözlerimi açtığım anda kendimi hastanede buldum. Karşımda Dean, Sam, Bobby ve geçen gördüğüm melek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supernatural
RomanceBakalım Dean ve Sam Winchester'ın karşısına çıkan kız onların hayatını ne kadar değiştirecek?