~5~

44 4 2
                                    




Markette yaşadığım olay beni perşembe geceki olanlar kadar etkilememişti. Hem yanımda Burak ve insanlar vardı. Hem hava aydınlıktı. Hem de tek kişiydi. Şu yaşıma kadar çok dikkat çeken biri olmamıştım. Ne olmuştu da üç gün arayla böylesine tacize uğramıştım?

Evde oturmuş monopoly oynuyorduk. Önümüzde patlamış mısır ve cips paketleri vardı. Ortada bir bira şişesinin ağzı açık duruyordu ve isteyen içiyordu. Burak her ne kadar benden bir yaş küçük olsa da içmesini istemiyordum. Gece astımını tetiklememesine rağmen içmek istemezdi çünkü kafa ayık olmadığı zaman hastalığını ve kendini tehlikeye sokacak bir şey yapmaktan korkuyordu. Ben iki yudum alsam bile hemen efkar moduna giriyor ve saçma davranmaya başlıyordum. Hazal ve Burak için böyle bir sınırlama yoktu.

Ortaya bir zar attım ve herkesin tüm oyun boyunca istediği şehir geldi. ''Yes be! Kazanan yine belli. İsterseniz otel kirasının paralarını bir köşeye ayırın şimdiden.'' dedim. Hazal baygın bakışlar atarken Burak oralı değildi. Güya bizimle oynuyordu ama sevgilisiyle konuşmaktan zar atacak vakit bulamıyordu. Ne vardı bu kadar konuşacak sanki? Şu sevgili işlerini bir türlü anlayamıyordum ya.

Gece, ''Ben çekiliyorum. Her oyunda kız aynı şehri alıyor zaten ne gerek var ki oynamaya?'' diye sinirle konuştu. Elimi yavaşça uzatarak ayağının altını gıdıkladım. O battaniye gibi çoraptan bir şey hissedebilmiş miydi bilmiyordum. ''Kıskanma zilli. Belki bir gün şans sana da döner. Biraz zor gibi gözüküyor ama neyse.'' deyip kıkırdadım. ''Ya Duru bir git ya.'' dedi Gece sitem edercesine. ''Bende çekiliyorum hem yarın okul var erken yatacağım.'' dedi Hazal. Saat biri geçmişti ve bu sabah normalden biraz daha erken kalkacaktım. ''Koğuş! Yatağa geç!'' dedim demesine de Burak Bey beni duymamıştı bile. ''Hey! Genç aşık, yatıyoruz biz.'' parmağımı önünde şıklatmıştım da anca beni fark etmişti. ''Tamam abla size iyi geceler, ben buraları toplarım.'' dedi. Eğilip yanağına sulu ve sesli bir öpücük kondurdum. Bundan huylandığını biliyordum ve bilerek yapmıştım. Yüzünü ekşiterek yanağını sildi.

Yatağıma geçmiş, yaşanılanları belki de on dördüncü defa beyin süzgecinden geçiriyordum. Hazal'ın anlattıkları çok açık ve netti. Kutay ben korumuş evime kadar getirmiş ve üstüne üstlük ceketini bana vermişti. Ceketi yanı başımda duruyordu. Baygın olduğum için Hazal çantamı toplamaya gidince Kutay'la ne yaşadığımı bilmiyordum. Kararımı vermiştim. Yarın okulda yanına gidecek ceketini verecek ve teşekkür edecektim.

****

Bir pazartesi sabahı daha alarmıma lanet ederek uyandım. Dün gece banyo yapmaya üşendiğim için bu sabah saatimi erken kurmuştum. Hangi beyinle yapmıştım bunu? Kış aylarında olduğumuz için hava zar zor aydınlanmaya çalışıyordu. Bornozumu ve kıyafetlerimi alarak ortak banyoya geçtim. Suya girince ayıldım ve kendime geldim. Saçlarımı köpürtüp iyice karıştırdıktan sonra sırtımı lifledim ve banyodan çıktım. Üzerime yeni pijamalarımı geçirdim. Önce kahvaltı sofrasını kuracak sonra bir güzel okula hazırlanacaktım. Bugün Kutay'ın yanına gidecektim.

Aşağı indiğimde ilk olarak tavayı ocağa koydum ve sosisleri doğradım. Sosisler pişerken taze portakalları sıktım, tabakları ve kahvaltılıkları masaya koydum. Ekmekleri kızarttım ve bizimkileri uyandırmaya gittim. Yukarıya çıktığımda Gece lavabodan çıkıyordu. Ayakta uyur gibi bir hali vardı. Gözleri kapalıydı ve duvarları eliyle yoklayarak yolunu buluyordu. ''Hoop nereye gidiyorsun. Doğru aşağı. Kahvaltı zamanı.'' Gece beni duymuş olsa da odasına doğru gitmeye devam etti. Omuzlarından tutarak merdivenlere doğru yönlendirdim.

Kutay'la konuşacağım için heyecanlıydım ve bu davranışlarıma yansımıştı. Sabahın bu saatlerinde suratsız olmam gerekirken etrafa gülücükler saçıyordum resmen. Hazal'ı uyandırmaya çalışırken dünya üzerinde yapılan her tekniği şimdiye kadar denemiş olabilirdim. Bugünde kollarındaki ufak tefek sarı tüyleri çekiyordum. ''N'oluyor lan?'' gibi kaba bir tepki verip sıçrayarak uyanmıştı. Kıkırdayarak, ''Hadi kalk uykucu okula geç kalacağız.'' bir yandan gülümsüyordu. ''Aman allahım bu gördüklerim gerçek mi? Yoksa sen gerçekten mutlu mu uyandın?'' inanamamışçasına gözlerini kırpıştırıyordu. ''Gerçek tabii. Hadi kahvaltıya!'' Uzun zaman sonra ben de kendimi mutlu görüyordum. Sıra Burak'a gelmişti. Beyefendi fosur fosur uyuyordu. Banyoya girmeden önce uyanması için kurduğum alarmları bile duymamışa benziyordu. Zorlukla onu da uyandırdım.

PALİDEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin