~6~

36 5 1
                                    







*Gece*

Öğle arası boyunca Kutay'ı konuşmuştuk. Ne yapmaya çalışıyordu anlamamıştık ama egosunun kendinden büyük olduğu kesin vardığımız bir sonuçtu.

Ne demek arabam için yaptım ya?

Duru sinirinden hızlı hızlı konuşup bunu ona ödeteceğim diyordu. Nasıl ödeteceğini sorduğumuzda ise zamanını bekliyorum ama ondan önce başka bir şey daha yapabileceğimizi söylemişti. Ne olduğunu sorduğumuzda ise sadece 'Çiğdem.' demişti. Kutay'ı sinirlendirmeye Çiğdem'den başlayacaktı anlaşılan.

Öğle arası bitmişti ve dördüncü derse girmiştik. Duru'nun gerginliği yavaş yavaş azalmaya başlamıştı ve şuan sırasına kafasını koymuş uyumaya çalışıyordu. Kollarını başının altına koymuştu. Sıralar tek kişilik ve küçük olduğu için saçları sıranın yanından sallanıyordu. Kutay hiçbir şey olmamış gibi sınıfa girmiş dersi dinler gibi yapıyordu. Yanlarındaki Enes ise tatlı bir çocuktu. Sürekli gülümseyen sevimli bir suratı vardı, bu arkadaş grubunun neşe kaynağı gibi gözüküyordu.

Dersler birbirini kovalarken son derse gelmiştik. Duru öğle arasından beri uyuyordu çünkü dün gece geç yatmıştık ve sabah erken kalkmıştı. Arada bir pozisyon değiştirmişti. Hazal ve ben teneffüslerde dışarı çıkıp kraker gibi tok tutucu şeyler atıştırmıştık. Çiğdem'e ne yapabileceğimizi düşünürken aklımıza bazı fikirler gelmişti. Çarşamba günü beden eğitimi dersi vardı ve okul kıyafetlerini o yokken ıslatmayı düşünüyorduk . Sonuçta bu soğukta onları tekrar giyemezdi ve beden eğitimden sonra Fevzi Hoca'nın dersi vardı, bu iyi bir azar yemesine yeterdi.

Zil çaldığında Duru'yu uyandırdık. Hep beraber sınıftan çıkarken Duru son kez arkasını döndü ve Kutay ile göz göze geldi. Çaktırmadan Kutay'ın tepkilerine bakıyordum. Duru, Kutay'ın tam gözlerinin içine bakıp sinsice gülümsedi. Kutay şaşırmamıştı ya da herhangi bir tepki vermemişti. Sanki Duru'yu hiç görmemiş gibi yoluna devam etti. Yahu bu çocuk kör müydü?

''Kızlar ben iş görüşmesine gidiyorum. Yarım saate gelirim herhalde.'' dedim. Hazal, ''Gittiğin yerin konumunu at. Bir şey olursa araman yeterli. Hemen geliriz.'' koruyucu meleğimiz konuşmuştu. Duru ise,''Bol şanslar kuzum. Haberlerini bekliyoruz.'' dedi. Okulda zor da olsa onları çalışmama ikna etmiştim. Bir uğraş istiyordum ve barmenlik işi derslerden biraz da olsa kafamı uzak tutmak için idealdi.

***

Barın iç kısmı koyu renklerle dizayn edilmişti. Daha önce gittiğim hiçbir bara benzemiyordu. Siyah tonları ve parlak gümüş hakimdi. Yerler simsiyahtı, duvarlarda çeşitli posterler asılıydı ve çoğu müzik grubuydu. Sahnenin ortasından tavana kadar uzanan bir direk vardı ve gümüş rengiydi. Karşı köşede bir tane barmen vardı ve gümüş bir standın arkasında bardak yerleştiriyordu. Barın açılması için erken bir saat olduğu için içeride izbandut gibi korumalar ve sadece uzun boylu barmen duruyordu. En iyisi ne yapmam gerektiğini barmene sormaktı.

''Bakar mısınız?'' seslenmem üzerine bana doğru sevecen bir suratla döndü. Uzun boyluydu ve yüzünde gamzeleri vardı. ''Yeni iş için geldin galiba.'' konuşurken dudağındaki piercingi oynamıştı. ''Evet. Ki-'' lafımı kesti ve, ''Sen sormadan söyleyeyim. Şuan sadece patronlardan bir tanesi burada. Hah işte o da geldi.'' Son cümleyi kısık sesle söylemişti ve söyledikten sonra, ''Hoş geldin Enes ağabey. '' diye saygıyla selamladı. Arkamı dönmemle okuldaki Enes ile karşılaşmam bir oldu. Üzerinde siyah uzun kollu bir tişört ve siyah kot pantolon giymişti. Üşümüyor muydu bu havada? Dışarısı resmen kış, kıyametti. Sabahtan beri yoğun halde sağanak vardı ve donduran cinstendi. Galiba yağmur hala devam ediyor olmalıydı ki saçlarından birkaç tutam ıslanıp alnına düşmüştü. Okul gömleği vücudunu bu kadar yapılı göstermiyordu fakat şuan tüm kasları ortadaydı. Çocuğu gözlerimle bitirdiğimi fark ederek en sonunda direkt konuya atladım.

PALİDEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin