"Arya, ineceğimiz durağa geldik."
Sonunda yani.. 48 dakikalık yolculuğun tamamında Akın'la ilk kavgamızı mı düşünmüştüm?
Oha yani!
Yeter bu kadar düşündüğüm, diyip düşünmeyi bırakıp Ece'yle konuşmaya karar verdim.
"Ece hanım, neden konuşmuyorsunuz acaba? Yani benim bildiğim Ece hanım susmazdı ama bu Ece hanımımız konuşmuyor." gibi bol hanımlı bir cümle kurdum.
Ece'nin konuşmadan önceki yüz ifadesinden gerçekten çok dertli olduğunu anlayıp , anlatmasını bekledim.
"Arya, benim babam evlenecek!" diye konuya bodoslama daldı.
Ah , çok hoş. Daha Ece'nin anne babası ayrılalı 1 yıl bile olmamıştı sanırım. Ve Ece ikisine de o kadar düşkündür ki... Bir de Ece'nin ablası ve küçük kardeşi vardı. Küçük kardeşi üzülmesin diye o kadar emek vermişti ki Ece..
Babanla konuşmayı denedin mi gibi bir cümle kurmayacaktım. Kesin yaşlı gözlerle yalvarıp yakarmıştır.
"Ece'cim baban ne dedi? Ya kardeşlerin? Onlar babana itiraz etmediler mi? Ablan evli gitti felan ama baban görmüyor mu Nihâl'in hâlini? O el kadar çocuk için acıma duymayacak kadar hissiz değil ki baban."
"Arya'm babamla her şeyi konuştum. Nihâl zaten en büyük kozumdu. Ama o bile etki etmedi öyle düşün. Erkek adammış ve ihtiyaçları varmış. 1 sene olacakmış nerdeyse ve kendisi nikâh tarihini bile almış. Erteletemezmiş. Hem üvey annemiz melek gibi kadınmış felan.. O kadar çok şey zırvaladı ki. Ben de pes edip konuşmayı bıraktım. Zaten eğer babam evlenirse ben annemin yanında kalmaya karar verdim. Tek başına yaşıyor , ona da çok zor oluyordur eminim. Hem de ben o kadının yüzüne bile bakamam ki!" diyen Ece'ye dönüp sımsıkı sarıldım. O da hemen karşılık verdi ve Ece ağlamaya başladı. Kendine gelip de iyi olduğunu hissedene kadar Ece'yle öyle kaldık.
Sonunda Ece başını 'iyiyim' anlamında salladı ve annelerimizin binalarına girdik.
Ece'nin annesi ve benim annem karşı komşulardı. Zaten bayağı uzun bir zamandır tanışıyorduk.
Kapıyı çaldım ve çok beklemeden annem kapıyı açıp kocaman gülümseyip kollarını açtı. Hemen o sıcacık kollarına girip ben de gülümsedim.
Bir süre annemle oturup çay içtik. O, okulun nasıl felan diye konuşurken onu kısa cevaplarla cevapladım. Biraz da onun hayatından konuştuk.
Annem bir şirkette çalışıyor. Önceden babamın şirketinde çalışırken ayrılmalarından sonra annem başka bir şirkette işe başlamıştı.
Biraz daha konuştuktan sonra Ece'den bahsettim. O da çok üzüldü. Zaten annem benim arkadaşlarımı benden çok sever elinde olsa onları evlat olarak alır beni de cami avlusuna felan koyar herhalde.
Saat iyice ilerleyince Ece'ye mesaj attım.
Kime: Kraliçe
Saat iyice ilerledi, ben kalkıyorum Ece. Sen de kalkıyorsan beraber kalkalım mı?Kimden: Kraliçe
Tamam Arya'cım. Ben ayakkabımı giyiyorum zaten.Ece'nin mesajını okuduktan sonra annemle vedalaştım. Kapının önünde de annem Ece'yi görünce 5-10 dakika da onunla konuştu.
Sonunda çok şükür vedalaşmamız bittikten sonra binadan çıkabildik.
Ece annesine babasının evleneceğini söyleyince annesinin üzüldüğünü gördüğünü söyleyip ağlamaya başladı.
"Arya, ben bunu söyleyince yiyecek bir şeyler getireyim bahanesiyle mutfağa gitti ve hıçkıra hıçkıra ağlama sesleri geldi! Annem bu kadar üzülmese ben de bu kadar çok üzülmem belki ama annem de hâlâ babam için ağlıyor Arya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kebelek
Literatura FemininaBir gün kelebeğin kalbini kırarsan ertesi gün ondan özür dileyemezsin, peki o bir kelebek değil de Arya Taşkın'sa? Namıdiğer 'Kebelek'.Onun da kalbini kırınca ertesi gün ondan özür dileyemez misin?