Alarmın o iğrenç sesi..
Seni iğrenç, pislik alarm!!
Saate baktım. Ben niye 04.28' de uyanıyorum acaba?!!
Benim bu saatte uyanık ne işim var?
Sinirle alarmımı sabahın körüne kim ayarlamış olabilir, diye düşündüm.
Tabii ya! Dün eve not bırakmak için 'Kırlangıç Yuvası' diye birisi girmişti değil mi? Ve benim alarmımı da sabahın körüne ayarlayıp gitmiş!
Gebersin kâfir!!
Çevremdeki insanların sürpriz anlayışı gerçekten garip. Tamam ben de Akın'a çok güzel sürprizler yapmış birisi değilim, ama sabahın köründe bir insanı uyandırmanın cezası kesinlikle cehennemde yanmak olmalı!!
Biraz daha beddua ettikten sonra ne yapabilirim, diye düşündüm.
Ve sonra Buse'nin söylediği aklıma geldi!
"Arya, kuzum hani bizim Berat abi var ya. Köyde yaşayan. Evlilik programına çıkmış! İzledin mi? Ben gülmekten öldüm."
Berat abi bizim yaz tatilini geçirmek için gittiğimiz Konya'daki yazlık evimizde bahçıvandı. 2 yıldır düzenli olarak Konya'daki yazlık evimize gidiyoruz. Ben, Burak, Buse, Akın.
Tabii Akın yok artık.
Berat abi hem bizim yazlık evin bahçesiyle uğraşır hem de köydeki işlerini hallederdi. Ama o yaşadığı yere köy denir mi, bilmem. Şöyle bir yer hayal edin :
Ağaçlar susuzluktan kurumuş, ağaçların herhangi bir dalına dokunduğunuzda 'çat' edip kırılıyor. Anlayacağınız yeşillik yok. Çiçek yok, su yok, ağaç yok. Ve 'köy' dediği yerde sadece 13 hane var. Yaşadıkları yerde marketi geç, bakkal bile yok. İşlerini halletmek için Konya merkeze gidip geliyorlar. Berat abinin orda sadece 3 koyun, 2 keçi, 1 danası var. Peynir yapabilirse yapıp onu satıyor. O da zaten o kadar kolay bir iş değil. Topu topuna 6 hayvanla ne yapılabilir? Anlayacağınız yaşam yok köylerinde. Ama yine de anne - baba yadigârı diyip orada kalıyorlar. Yaşamlarına yaşamak bile denmez.
Biraz aramadan sonra Berat abinin bölümünü buldum. Sevinçle cırladım. Ve ne kadar süreceğine baktığımda 2.30 saat yazıyordu. Ve Berat abi iki bölüm katılmıştı programa sadece. Zaten ben izleyip bitirene kadar okula gitme vakti de gelirdi. İyi en azından vakit geçirecek bir şey buldum, diye düşünerek izleyemeye başladım.
Berat abi bir kıza talip olmuştu. Ve şimdiye kadar gördüğüm en güzel kıyafetlerini giymişti. 38 yaşında olmasına rağmen kendisine 'abi' dedirten Berat abi gerçekten genç duruyordu. Sırıtarak izlemeye başladım.
Berat abi hediye olarak ne çiçek ne çikolata getirmişti.BERAT ABİ KENDİ YAPTIĞI PEYNİRİ GETİRMİŞTİ!!
Kendimi kaybederek anıra anıra gülmeye başladım.
Berat abi mahcup bir ifadeyle aday olduğu kadının karşısına geçti ve açıklamaya yaptı.
"Merhabalar Derya Hanım," diyip elindeki peyniri kadına uzattı. Kadının ağzı şaşkınlıktan bir karış açılırken yüzüne sahte olduğu belli olan bir gülümseme yerleştirip Berat abiye baktı. Berat abi de konuşmaya başladı.
"Derya Hanım, o elinizdeki peyniri kendim yaptım. Allah'a şükür bir çiftliğim var. Hayvanlarım var.. Durumum hiç kötü değil anlayacağınız. Zaten peyniri yerseniz lezzetine dayanamazsınız. Has be has keçi peyniri olduğuna emin olabilirsiniz. Ben de çok yetenekliyimdir. Ayrıca Konya'da bir bahçem var. Bakımı tamamen bana ait ve çiçekler, güller... Ne ararsanız var. 38 yaşımdayım. Hiç evlenmedim. Bir bahçem, bir çiftliğim var. Size talip oldum gördüğünüz gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kebelek
Literatura FemininaBir gün kelebeğin kalbini kırarsan ertesi gün ondan özür dileyemezsin, peki o bir kelebek değil de Arya Taşkın'sa? Namıdiğer 'Kebelek'.Onun da kalbini kırınca ertesi gün ondan özür dileyemez misin?