Umut-5

15 10 0
                                    



Bu gerçekten hoş değildi.
Buradan nasıl sağ kurtulacaktık? Savaşarak mı? Kaçarak mı?
Kaçamazdık.
Anında ölürdük.
Savaşamazdık.
O adam bir katildi.
Ölebilirdik.
Sadece yaşayabildiğimiz yere kadar yaşardık.
-Umut, bu iş gerçekten korkunç bir hal almaya başladı.
Ece'nin beni dünyaya geri getiren sözleri, çok mantıksız gelmişti. Evet şu an korkuyordum, evet şuan gerçekten herşey berbattı, ama gerçekleri anlayıp düzgün davranması gerekiyordu artık.
-Bu iş zaten hep korkunçtu, Ece.
Hızlıca bıçağı aldım. Onu burdan kaldırmakıydım. Diğer arkadaşlarım görmeden, hızlıca biryere koymalıydım.
-Ne yapıyorsun? Onu aldık diye bize kızabilir. Bu spastik olduğu kadar sapık bir katil.
Notunu iyice düşündüm. Bu, Emir'in anlatımına göre onların 2 kişi olduklarını kanıtlardı.
Emir kız görmüştü. Ki, yalan söylemiyor ve yanlış görmediyse.
Bu notu yazan ise bir erkekti, anlamak kolaydı.
Karşımızda 2 spastik katil vardı.
-O tek değil.
Ece'nin gözbebekleri büyüdü. Ama sonra gözlerini kapadı ve nefesini verdi.
-Pek bir şey farketmiyor, Umut. Her türlü varlar.
Derin bir nefes aldım. Burda daha fazla durmak istemiyordum, zaten küçücük bir yerdi ve daraldıkça daralıyordum.
-Artık burdan çıkabilir miyiz?
Hızlıca mutfaktan çıkıp salona girdim. Erkekler gelmişti. Hızlıca camdan dışarı baktım. Okabartıyı görünce gözlerim doldu ancak yapamadım. Ağlayamadım. Başaramadım..
-Kendimi bir kabusta hissediyorum.
Emir, Cem'e küçümseyici bakışlar attı. Nedenini bilmiyorum. Cem hep bir kız gibidir. Ve bizim erkekler, bu yüzden onu pek sevmez. Çok saçma olsa da, herşeyi böyle kabullenmek zorundayız.
-Hadi ama, gerçekten kurtulamayacağımızı düşünmüyorsunuz, değil mi? 7 kişiye 1 kiş-
-2, 2 kişi.
Sözünü bölmeme kızmış olmalı ki gözlerini kapadı. Meryem öksürdükten sonra Emir'in koluna vurdu. Hadi ama, böyle saçma sapan şeylere tepki vermesi bile saçmaydı!
-Ayrıca bizleri sayma. Kızları yani.
Ece'nin lafının ardından Emir tekrar bana döndü. O bakışlarından ne kadar korksam da, bir o kadar da yumuşaktı. Benim anlamadığım, ben neden hep Emir'le bakışmak zorunda kaldığımdı.
-Ben Umut'u sayıyorum. Onun bizi kurtarabilme ihtimali çok yüksek.
Gözlerimi devirdim. Korumak, eşittir nöbet tutmak. Nöbet tutmak, eşittir uyumamak. Uykuyu Rüzgar'dan ve ailemden daha çok sevdiğimi herkes bilir.
-Bu hiçbir gece uyumamak demek.
Emir de gözlerini devirdi. Karşılıklı göz deviriyorduk sanki. Normalde bilmezdim bu hareketi. Ece öğretmişti, sağ olsun. Her türlü duyguyu ve düşünceyi anlatan bir kısayoldu.
-Böyle bir durumda uykuyu düşünmen, müthiş.
Rüzgar sonunda şoktan çıkmış olmalı ki konuşmaya atıldı. Kıskanmış olmasın, diye düşündüm ama sonra saçmaladığımı anladım.
-Hey hey hey, sabahtan beri sizin sıkıntınız ne?! Bir arkadaşımız öldü, cesedini gömdük! Siz düşünceleri ve uykuyu konuşuyorsunuz! Çocuk olmayı bırakın!
Hızlıca kafalarımızı eğsek de, birbirimize kin dolu bakışlarımızı kesmedik. Ben ne kadar korkunç baktım bilmem ama o gerçekten çok kötü bakıyordu.
-Bir yol var. Ama sadece Umut için.
Cem'den sonra yine tüm bakışlar bendeydi. Neden sanki hoca sınıfın ortasında adımı anırmış gibi bakıyorlardı amlamıyorum.
-Umut bizim tek kurtarıcımız. Onun için öleceğiz. Kalan tek umudumuz için.
Rüzgar'ın söylediği şey tüyler ürperticiydi. Ölmek, ölmek zorunda mıydık?
-Birbirimize bu kadar bağlı olmamız pek hoş. Hiç bir arkadaş grubu diğeri için kendini ölüme terk etmez.
Meryem'den sonra hemen konuşmaya başladım.
-Hiç bir arkadaş grubu tatile gidince katillerle karşılaşmaz. Ve hiç bir arkadaş grubunun içinde telekinezi gücü olan bir kız yok.
Meryem dudaklarını büzdükten sonra Emir'e yaslandı. Gerçekler onları üzüyorsa ve korkutuyorsa, burdan gitmeleri gerekiyordu. Yani en azından gitmeyi denemeyi.
-Şuan kimse düşünebilecek enerjiye sahip değil. Uyumalıyız.
Dudağımı ısırdım. Uyku, evet, uyku! O güzel şeyi yaşayamacağım, evet!
-Ben uyumayacağım. Herkes burda uyumalı. Ben gözetliyor olacağım.
Rüzgar hızla bana sarıldı. Güven kokuyordu resmen.
-Benle beraber nöbet tut. Sen uyursan ben uyandırırım seni. Ben uyursam sen beni. Garantiye alırız.
Başımı salladıktan sonra tüm çiftler yatmaya hazırlandı. Emir ve Meryem koltukta yatarken, kalanlar yerde yatacaktı. Sebebi yok. Emir hasta olduğundan veya ve benzeri olanaklardan.
-Seni seviyorum,kurtarıcım.
Dudağıma minik bir buse kondurdu. Dalga geçer hali bile ciddiydi. Rüzgar, dalga geçerken asla gülmezdi ki.
-Tanrı'ya şükrediyorum, bu kabustan ne olursa olsun senle kurtulmak istiyorum Rüzgar.
Başımı omzuna yasladım. Bu olanların bir şaka olduğunu duymak istiyodum sadece.
---------------------------------------------------------------
Uyuduğumun farkında bile değildim. Kalktığımda salonun içine hafif aralık perdeden ışık giriyordu. Hızlıca salona göz gezdirim.
Şükürler olsun herkes buradaydı.
-Rüzgar, rüzgar hadi kalk bitanem.
Rüzgar'ı sarsınca hiç beklemeden kalktı. Korkmuş ve endişeli bakışları ile bana sarıldı.
-Ne oldu, bir şey mi oldu?
Hafif gülümsedim. Ve elini tuttum. Çok seviyordum böyle hareketlerini, ben onu seviyordum!
-Olmadı bir şey, olmadı. Katil(ler) bu gece dokunmamış bize.
Nöbet sistemimiz tutmamıştı. Ama ölen de, yaralanan da yok gibi duruyordu. Bu adamların amacı neydi? Acı çektire çektire öldürmek mi?
-Gece kapıyı kitlediğini sanıyordum.
Rüzgar'ın bana kaşlarını çatmasıyla kollarımı göğsümde bağladım. Bana güvenmiyor olmasını bilmek kötüydü.
-Kitlemiştim, zaten!
Ancak şu an kapı aralıktı. Rüzgar ile birbirimize bir süre baktık. Katil, buraya girmişti. Ama boşuna girmiş olamazdı. Hırsız gibi...
Hırsız gibi!
-Rüzgar, telefonlar!
Hızlıca cebimi yokladım. Aynı şekilde Rüzgar'da cebini yokladı. Ancak bir boşluk hissedince kafamı omzuna yasladım.
-Lanet olsun!
Fazla çıkan sesi sayesinde salondaki herkes uyanmıştı. Emir hızlıca etrafa bakındı. Bir şey göremeyince, Rüzgar'a yöneldi.
-Neler oluyor, Rüzgar?!
Emir'in ilk defa bu kadar korku ve dehşetle bağırdığını duymuştum.
-Telefonlarımız yok.
Ece koşar adımlarla çantaya yöneldi. Tatil için önemli eşyaları taşıdığımız çantaya.
-İlaçlarımız, gitmiş.
Cem elini alnına götürdü. Bu katiller cidden deliydi. Neden tek bir gecede öldürmüyorlardı ki?
-Şimdi anlıyorum, Rüzgar. Lanet Olsun!
Cem Rüzgar'ı taklit edince Ece göz devirdi. Sevgilisinin bu hareketlerini normalde çok severdi. Burda gerçekten herkes değişmişti. Ece farklı olmuştu. Olgunlaşıyordu.
-Arkadaşlar, tavandaki şeyleri görüyor musunuz?
Meryem'in uyarısı ile aynı anda yukarı baktık. Dün olmayan kameralar, artık burdaydı. Sonumuzun bir ufağı bunlardı.
-Şimdi, cidden s*****.
İlk defa Ece'nin küfür ettiğini duymuştum. Ece, şu sosyal medya kızlarındandı. Sabah kahvaltısını atan, kahvesini çeken, akşam yemeğini paylaşan...
-Ben tuvalete gideceğim.
Cem, hemen ardından atladı. Bu kadar korkak bir erkek, sevgilisini korumak için kendini adamıştı sanki.
-Yalnız gitmeyeceksin.
Gözlerimi pörtlettim. Cem ve Ece tuvalete beraber mi gideceklerdi? O kadar değildi herhalde?
-Cem, tuvalete gideceğim! Özel! Birşeyler yapacağım yani!
Meryem kıkırdayınca tuttuğum kahkahamı patlattım. Rüzgar bana 'ciddi misin?' bakışı attı. Haklıydı. Peşimizde bir katil varken ben kahkaha atıyordum.
-Senle mi uğraşacağım kızım, git o zaman!
Ece kaşlarını çattı. Cem canına mı susamıştı, yoksa acıkmış mı?
Beklenen olmadı. Ece, ayaklarını yere vura vura ilerledi. Bu hareketin Cem dahil herkes ne anlama geldiğini bilirdi. "Senle ilgilenmiyorum Lanet Olası, günlerce tribimi yiyeceksin.'
Sanırsam Ece bir tek bu özelliğini korumayı başarmıştı.
-Beyler, Berk hala uyanmamış. Kızlar ne verdiniz buna?
Hızlıca ikili koltukta yatan Berk'e döndüm. Rüzgar güzel bir noktaya değinmişti.
-Sadece hafif bir uyku ilacı. Ben içince genellikle sadece 2-3 saat uyurum.
Uyku ilacını bana bir şey olurda, yıllar önceli gibi delirirsem içiririz diye getirmişti Selen. Meryem ve ben beraber Berk'e yaklaştık. Aslında yaklaşmaya korkuyordum. Ona da bir şey olduğunu bilmek canımı yakardı.
-Umut...
Meryem sadece bir kelime konuşabildi. Adımı. Merak ettim ve yanına gittim. Ama Meryem'in manzarası pek hoş değildi.
-Rüzgar...
Evet, aynı şeyi bende yaşıyordum. Yutkundum. Kesilen nefeslerim, sertçe atan kalbimin cabasıydı.
-Kızlar ne var, söylesenize!
Emir'in ayak sesleri yaklaşınca sağ elimi kalbime götürdüm. Onu durdurmalıydım.
-Emir, gelme!
Ayak sesleri hızlanınca arkamı bir çırpıda döndüm. Aramızda santimler olan Emir'e elimle dur işareti yaptım.
-Gelme dedim!
Rüzgar'ın şu an yerinden kudurduğunu biliyordum ama ben bunları bilerek yapmıyordum. Bu durumda zaten bana kıskançlık yaparsa, cidden kötü şeyler olurdu.
-Umut, çekil. Sana diyorum, çekil!
Sabrımın son noktasıydı. Neden hiç söz dinlemiyordu ki bu! Dur diyorsam dur, iyiliğini bu kadar mı istemiyorsun?!
-Gelme diyorsam gelmeyeceksin! Ölmüş! Anladın mı?! Berk ölmüş!

Bölüm Sonu.
Oylarınızı eksik etmeyiniz :)

UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin