"Yoongi, lütfen kal."
Yine üzgündüm.
"Hoseok ile kahvaltıya gitmem gerek."
Nedenini bilmiyorum ama bu sefer gitmeni istemiyorum.
"Lütfen gitme, lütfen." Sana yalvarıyorum.
Üzüntü yeni en iyi arkadaşım gibi artık.
Homurdanıyorsun
Ama gitmiyorsun.
"Sana neler oluyor,Minie?" Ben kollarındayken fısıldıyorsun. "Eskiden mutluydun."
Ben sadece seninle mutluydum.
"Mutlu olmak için çok çabaladım, y-yemin ederim çabaladım ama artık yapamıyorum."
Ben yetersizim.
"A-asla yeteri kadar iyi olmamanın nasıl hissettirdiğini biliyor musun?"
"Jimi-"
"Seni Hoseok ile görmenin ne kadar acıttığını b-biliyor musun?" Mırıldandım.
"Jimin, lütfen, sakinleş."
"Her şeyden nefret ediyorum."
"Her şeyden nefret etmiyorsun, Jimin."
"Senden nefret etmiyorum ve sana aşığım."
"Biliyorum." İç çekiyorsun.
"Her şey daha kötüye gidiyor ve bulanıklaşıyor gibi hissediyorum. Hemen bitirmek istiyorum bunu. Çok mu bencilim?"
"Neden daha önce bana böyle şeylerden bahsetmedin?" Soruyorsun.
"Kimsenin gerçekten duygularımı umursamadığını fark ettiğim andan beri anlatmayı bıraktım."
"Dinle, Minnie. Gelecek sefer nasıl hissettiğini bana anlatacaksın. Sırrımız olmayacak, tamam mı? İyi olmanı istiyorum."
Sizi parçalara ayıran kişinin iyi olmanı istiyorum söylemesi ne kadar da komik