Saat 22:50'yi gösterirken Jaejoong boş olan kafede oturmuş, her zamanki müşterisini bekliyordu. Son 1 ayda takip ettiği gizemli adama soracağı şeyler vardı.
Adam genelde siyahlar içerisinde –bu takım elbise veya spor fark etmiyor- geliyor ve tam olarak 20 dakika oturup gidiyordu. Saate önem veren biriydi.
Jaejoong adamdan ürkse bile onunla bu kafenin içerisinde yalnız konuşmaya cesaret edebiliyordu. Yoochun öğretmen olduğu ve erken uyandığı için gidiyor, Changmin ise son zamanlarda duygusal çöküntü yaşadığı için geç saatlere kadar kalamıyordu.
****
Saat 22:55 iken Jaejoong kalkıp adamın her zaman istediği Mocha kahve ile bitter çikolatasını hazırlamaya başladı.
Eğer bu adamın katille bir bağlantısı varsa veya kendisi katilse bunu ortaya çıkarmak istiyordu. Çünkü her geçen gün korkuyor ve lisedeki gençler için endişeleniyordu.
****
Saat 22:59 olduğunda ise derin bir nefes aldı. Birazdan siyah şapkası, uzun siyah kabanı ve siyah botlarıyla kapıdan içeri girecekti.
****
23:00- Jaejoong un dediği gibi adam hızla kafenin kapısını açıp tüm iştihamıyla ve değişen havanın etkisiyle içeri girdi. Her zaman oturduğu en arka masaya cam kenarına oturdu. Yüzünü tam göremiyordu ama sıkıntılı bir ifadesi var gibiydi.
Jaejoong hemen yanına gidip alışılagelmiş soruyu sordu. "Ne istersiniz efendim?"
Adam hafif öksürerek boğazını temizledi. "Mocha ve bitter çikolata"
O bakmasa da Jaejoong –çünkü yüzüne bile bakmıyordu.- gülümseyerek "Tabi efendim" dedi ve hazırladığı siparişlerin yanına gitti. Bir süre soluklanıp kendini yatıştırmaya çalıştı. Korkuyordu. Adamdan çok korkuyordu.
Siparişleri alıp masasına doğru ilerledi. O anda adamın telefonu çalmaya başlamıştı. O fincanı önüne bırakırken telefondan birinin "Storm" dediğini duydu. 'Storm' kıyamet anlamına geliyordu. Jaejoong korkuyla bir adım geri çekildi ama neyse ki adam bunun farkına varmamıştı.
Jaejoong biraz duraksamanın ardından toparlanıp gizemli adamın karşısına oturdu. "M-merhaba" kekelediği için kendisine lanet etti.
Karşısındaki adam onu duymamış gibiydi. Cevap vermedi. Tekrar "Merhaba" dedi. Bu defa kekelemedi.
Gizemli adam başını kaldırıp geldiğinden beri ilk defa Jaejoong un gözlerinin içine baktı. Bir süre gözlerinde oyalandıktan sonra tekrar kahvesine döndü.
"Evet" dedi sadece.
"1 aydır buraya geliyorsun ve bende seninle konuşmaya çalışıyorum."
Gizemli adam kahvesini yudumlamaya devam ediyordu. Jaejoong un konuşmak için sadece 20 dakikası vardı.
"Eee?"
"Neden bir şeyler anlatmıyorsun?" düşünür gibi gözlerini başka bir yere çevirdi, daha sonra tekrar ona baktı. "Mesela 1 hafta önce olan cinayetle ilgili."
Gizemli adam bugün ikinci kez Jaejoong a baktı gözlerini kısarak. "Böyle şeylere burnunu sokma."
Jaejoong şaşırmıştı. "Neden?"
"Cevabı basit, ölürsün."
Jaejoong gözlerini açarak ona baktı. Çok basit bir şeymiş gibi söylemişti.
Çok kısa cevaplar veriyordu ancak bu cevaplar genelde çok korkunç oluyordu.
Kahvesi bitmesine yakın Jaejoong sorularına devam ediyordu. "Bu civarda herkes birbirlerini bilir. En azından adını söyle yada sana seslenebileceğim bir şeyler..."
Yunho kahvesini bitirip cebinden parasını çıkardı ve masaya bıraktı. Jaejoong yine cevap vermeyeceğini düşünerek yanaklarını sıkıntıyla şişirdi ve başını eğdi.
Ancak gizemli adam avuçlarını masaya dayayarak Jaejoong un yüzüne doğru eğildi.
Kısa olan kafasını kaldırdığında onunla burun buruna geldi ve nefesi kesildi. Onun yaptığı bu hareketle kıpırdayamıyordu bile.
"Bana" dedi. "Storm diye seslenirler. Gittiğim her yere kıyamet getirdiğimden..."
****
Yoochun sabahtan dersi olan sınıfa girdiğinde çocukların üzerinde hala Baekhyun un olayının izleri olduğunu gördü.
Üzgünce çantasını masaya bıraktı ve sınıfın içinde gezinmeye başladı. "Çocuklar, artık üzülmeyin. Bu sizin suçunuz değil. Görseydiniz bile müdahale edemezdiniz."
Sınıftan Jonghyun isimli çocuk konuşmaya başladı. "Ama hocam, Baekhyun o gün birçok kişiye sevgilisi ile konuşmak için beraber gitme teklifinde bulundu. Kimse onunla gitmek istemedi. Yalnız olamasaydı belki de cesaret bile edemeyecekti."
Yoochun yarım bir şekilde gülümseyerek çocuğa baktı. "Bazı şeylerin önüne geçemiyoruz maalesef. Olması gereken buymuş ve olmuş. Kendinizi suçlamanız ancak size zarar verir. Bundan sonra sadece kendinize dikkat edeceksiniz. Tek başınıza çıkmayacaksınız." Daha sonra gözlerini sınıfta gezdirdi. Junsu yu bulunca gözlerini ona kilitledi. Parmağını ona doğru sallayarak tehditkar bir şekilde konuştu. "Özellikle de sen. Çok fazla yalnız geziyorsun. Artık herşey eskisi gibi değil. Dikkat etmen gerekir."
Junsu bu sözlerle mest olmuştu sanki. Gülümseyerek öğretmenine baktı. "Siz öyle diyorsanız, öyle olsun hocam ama kafe buraya yakın. En azından oraya biriyle gelebilirim değil mi?"
Böyle yapınca sevgilisinin koruması altında gibi hissediyordu. Ayrıca kendisine takıntılı manyak demeyi de unutmadı.
Yoochun gözlerini devirdi. Sadece "Peki" dedi ve dersine devam etti.
****
Changmin sabah kafeye gelmiş ve Jaejoong un dün akşam yaşadığı aksiyon dolu geceyi dinliyordu. Sıkılmış bir şekilde iç geçirince Jaejoong dan kafasına bir şaplak yedi.
"Yahh ne vuruyorsun?"
"Beni dinlemiyorsun. Adam beni öldürüp gitse ruhunuz duymayacak."
Changmin gözlerini devirdi. "Saçmalama istersen. Eğer zekiyse, kafenin kameralarla dolu olduğunu görecektir..."
Jaejoong biraz düşündükten sonra onu haklı bulmuştu. "Evet, haklısın." Sonra devam etti. "Ama yine de korkuyorum. Bakışları bile korkunç. Hala neden hergün o saatte kafeye geldiğini anlayamıyorum."
Changmin sesini kalınlaştırarak Jaejoong a döndü. "Belki de sana aşık olmuştur ve seni göremeden duramıyordur."
Jaejoong gülerek Changmin koluna vurdu. "Saçmalama. Belki de sana aşık."
Uzun olan gözlerini devirdi. "Hergün kafeyi senin kapattığını biliyor, biz sadece 1 veya 2 kere karşılaştık."
Jaejoong, Changmin in haklı olmasından korkuyordu. Belki de takıntılı bir ruh hastası diye düşündü.
Yanlıslarım olursa söyleyin lütfen. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mysterious Man *YunJae* *YooSu* ChangKyu*
FanfictionBirini anladığında ondan nefret etmek zorlaşır...