Vaktinden Erken Açan Çiçek 🌸

23 4 2
                                    

Gelmişti. Ee kalbim daha da hızlı çarpıyor demek oluyor bu. Bugünün bize neler getireceğini çok merak ediyorum. Ne yapacaktık, nerelere gidecektik acaba?
Heycanlıyım dondurmama mı yesek? Yok sinemaya mı gitsek? Ay yok bence o ne isterse onu yapalım.
Arabası büyüleyici kapıyı o mu acacak ki? Yoksa ben mi? Bilemedim, elim ayağım birbirine dolaşıyor.
Yola çıkmak üzereyken elim radyoya uzandı ve hangi tarz müzik dinliyorsun? Dedim.
Rock?
Klasik?
Pop?
Yabancı?
Hangisi?
"Sence ne dinliyor olabilirim? " dedi
Hmmm rock olabilir mi diyip gülmeye başladım. "Saçmalama hiç benim tarzım değil o, söyleyeyim mi merak ediyormusun peki? "dedi.

'' Tabi ne tarz seversin bilmek isterim''.
Ben klasik dinliyorum ve çok seviyorum. Peki sen?
Zevklerimizin uyumasını istercesine yüzüne baktım. Her telden calşyorum diyerek ufak bir kahkaha attım. Maviş, tek kaşını kaldırmış nasıl yani? Bende sessizce konuşarak içten içe koskoca mühendis adam seni anlamıyor be Asya!! dedim. Demem o ki yani her tarz severim benimki klasik, pop, ruh halime göre değişiyor, dedim.
Yekta o güzel sesiyle '' peki şu an ki ruh haline göre hangi tarz dinlemek istersin? diyip, arabayı sürmeye devam etti.
Tabiki klasik (bu cevabımdan onun klasik seviyor olması mı yoksa gerçekten klasik dinlemek istemem mi rol oynuyor bilemeyeceğim artık) ben klasik dedikten sonra arabada Bethowen'ın All Covers albümünün '' Moonlight Sonata'' adlı parçası çalmaya başladı. Bende hafif tebessüm ile beraber, All Covers albümünün '' moonlight sonata '' adlı en meşhur parçalarından biri diye yüksek sesle söyledim.
Yekta şaşırmış olsa gerek ki yüzünden bu oldukça anlaşılıyodu. '' Klasik de seviyorum derken bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordum, bu beni çok mutlu etti' dedi.
Peki bu parçanın hikayesini bilir misin? Bethowen bunu niye yazmış bilgin var mı? dedim.
'' Duymuştum ama pek aklımda değil, çok net hatırlamıyorum '' deyince ben hemen hikayeyi anlatmaya başladım.

'' Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaya çıkmıştır. Tam o esnada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve Beethoven'ı büyüleyen ses oradan gelmektedir. Arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler.

Birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven'ı hemen tanır ve şok olur. Beethoven, piyano sesine geldiğini, çalan kişiyi çok merak ettiğini ve muhakkak görmek istediğini söyler. Kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek Beethoven ve arkadaşını içeri alır. Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi kıza, Beethoven'ın geldiğini söyler ve küçük kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız görme engellidir. Bunu gören Beethoven ise, "Lütfen benden bir şey isteyin." der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünlerken... Kızın cevabı şu olur; "Ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?" Bu durumdan etkilenen Beethoven, bunun üzerine piyanonun başına geçer ve Ayışığı Sonatı'nı (Moonlight Sonata), doğaçlama olarak besteler.''

Bu hikaye beni çok etkilemişti, tabi rivayet bu kesin bilgi değil ama duyduğumda gerçekten etkilenmiştim'' dedim.
Artık bu parçanın hikayesini bende unutmayacağım diyerek dudağını hafifçe kıvırdı.

' Sevindim.'
Kısa bir sessizlik ardından...
''Nereye gidiyoruz?''
''Nereye istersen.. ''

Farketmez bana ama senden tek ricam, sessiz sakin rahatça konuşabileceğimiz bir yer olsun yeter.
'' Eee o zaman sıkı tutun güzellik bildiğim bir yer var buraya çok yakın.''

O bana güzellik mi dedi ya? Utandım, umarım yüzüme yansımamıştır.

***

''Geldik, işte burası! ''
Wow, büyüleyici... Diye haykırdım resmen.
Böyle bir ses cıkardığına göre. Begenmiş olmalısın.
Sen deli misin ya beğenmek ne kelime BA-YIL-DIM.. Burada böyle yerler olduğunu bilmiyordum.Amazon ormanlarında gibiyim etraf göz alabildigince yeşil ama yeşilin en güzel tonu.
''Burası benim çok sevdiğim bi yer, İstanbul bi yana burası bi yana benim için'' deyince dudaklarımdan istemsizce şu sözler döküldü.
'' Artık benim için de öyle.'' Bu sözüm hoşuna gitmiş olmalı ki tatlı bir tebessümde bulundu. Konuşmaya başlayalım mı artık? dedim ısrarcı şekilde.
Kaçmıyoruz ya buradayız akşama kadar, dedi. Kahkaha ortamı yine oluşmuştu anlaşılan. Merak ettigin herşeyi sormakta özgürsün diye söze girdi bende aynısı senin için de geçerli dedim. Ve aklıma ilk gelen soruyu sordum.
Neden ben? Annen mi istedi? Yoksa sen beni bi yerlerde mi gördün önce dedim?
Ben, dedi kısaca.
Ne sen, nerde nasıl anlatsana dedim. Peki şöyle yapalım en başa alıyorum o zaman. İlk seni yolda gördüm parkta yanında kardeşinde vardı, çok begenmiştim seni ama tabi sonra seni bir yerlerde göreceğimi beklemiyordum. Aradan bi hafta ya gecti ya geçmedi seni okulda gördüm hocamı ziyarete geldiğim sırada sende orda kapının önünde idin ben arkamı döndüm senin hocayla konuşmanı duydum adını, hangi bölümde oldugunu felan. Seni sık sık görür oldum ama senin beni fark etmemen normal çünkü çok görünen bi tip değilim dedi.
Sen mi? Diyerek şaşkın bi bakış attım. Seni görmeme me şaşıyorum, gerçekten çok yakışıklısın dedim.
Teşekkür ederim ama dediğim gibi pek görebileceğin yerlerde degilim, dedi. Ben seni fark etmeye başladığım sıralarda annem sıkıştırıyordu beni yok mu bir kız yaşın geçmeden evlen felan ısrar etmeye başlamıştı, annemden kaçış yoktu, bunu biliyordum.Sonra senden bahsettim anneme ne kadar dış görünüşünü anlatmaya çalışmak için uğraşsam da annem tatmin olmadı ve seni görmek için bi gün yanımda getirdim annem onay verince çok rahatladım oda seni çok beğenmişti, dedi. Sonra araştırmaya başladı annenle konuştu ve sonrası bu işte...
Yutkundum, ve hadi sıra sende istediğin her şeyi sorabilirsin dedim.
''Benim hakkımda ne biliyorsun?''
Açıkça söylemek gerekirse hiçbir şey bilmiyorum ve gerçekten seni tanımak istiyorum. Beni sevme ihtimaline şaşırıyorum, bana göre fazla zeki, fazla zengin, fazla yakışıklısın. Bu durumda olmak, şu anı yaşamak beni mutlu etse de içimde kötü bir şey olma korkusu var. Anlıyorsun beni değil mi?
Tabi anlıyorum, ama bu düşüncen beni rahatsız ediyor. Böyle düşünmeni istemiyorum, deyince kendimi kötü hissettim ve devam etmedim konuşmaya.
Aslında en çok bişeyi merak ediyordum. Ama annem bu konuda evden çıkmadan önce defalarca uyardı beni bu konuda sakın ona bişey sorma diye.
Acaba babasına nolmuştu? Öldü mü terketti mi merak ediyorum. Bi süre daha merakımı bastırmam lazım anlaşılan çünkü şuan hiç zamanı değil.

***
Konular birbirini açıyordu ve ortada çok güzel bir sohbet havası oluşmuştu. Konuştukça beni daha çok etkiliyordu bu çocuk.
Sevmek, iki güne kadar benim için bir erkeğe karşı besleyebileceğim bir duygu değildi. Çünkü onlara gerçekten hiç mi hiç güvenmiyordum. Şuan ise birini sevmeye başladım, ama kesinlikle güvenmiyorum. Güvenimi kazanması çok zor.

Yekta, garip biri. Aslında sessiz sakin biri gibi ama o yakışıklı suratının altında çılgın biri yatıyor, her sözlerinden böyle bişey seziyorum. Zaman ne gösterir bakalım belki benim gibi delinin tekidir kim bilir?
Artık günün sonuna gelmiştik zaman nasıl gecti bilmiyorum. Buranın havası akşamları da bir başka oluyormuş.
Eve girer girmez beni soru yağmuruna tutmayı bekleyen bi annem olduğu için kendimi çok şanssız hissediyorum.
İlk günümüz son bulurken zamanın bize neler getireceğini merak ediyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TALİH KUŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin