Açık pencereden direkt gözüme ilişen keskin güneş ışıklarıyla gözlerimi aralarken bir kez daha lanet ettim. Yorganı kafama kadar çekerken kafamın altındaki yastığı çekip yüzüme kapattım. Gece geç saatlere kadar uyumayıp bu akşam İngiltere'de olacak parti için arkadaşım Ellie'yle planlar kurarken saatin hızını unutmuş, gece üç civarı uyumuştum. Şimdiyse Annabeth'in tiz sesiyle kalkmak zorunda olduğumu bilmek ciddi sinir bozukluğuna neden olacak, tüm gün bunun somurtkanlığı ile etrafa korku filmi karakterlerinin tüy ürperten korkulu yüzü ile selam verecektim. Yorganı ayaklarımla üstümden iterken yataktan yarı uykulu bir vaziyette kalkıp makyaj aynamın hemen yanındaki banyoma girdim. Ilık bir duş aldıktan sonra üstüme yarım gri GAP tişörtümü, altına kot şortumu giydim. Aşağıya indiğimde evde az olmamıza karşın dev yemek masamız hazırlanmış, Tom dayanamayıp başlamıştı. Boş boğazı ona vaad edilen en kötü huy olurken bundan memnun bir şekilde her gün sıkılmadan, doymadan yemek yiyip, üstüne kilo almıyordu. Onun yerinde olmak isteyen milyon sayıda kız vardı, bunu herkesten duymak mümkün. Tom abim, Annabeth ablamdı. Ve annem Joey. Bu evde, annemle yaşıyor, ara sıra babamda kalıyordum ki o zamanlardan biri bugündü. Babam İngiltere'de yaşarken, biz annemle Amerika'da kalıyorduk. Anne ve babam ayrı. Buna karşın hiçbirimiz bu ayrılığı hissetmiyor, canımız istediğinde babamın yanına, İngiltere'ye gidiyoruz. Annem Amerika'da mesleğince oldukça üne sahipken babamda İngiltere'de otellerin başlıca sahibiydi. Anne ve babam ayrılmadan önce annem bir mimar olarak bina tasarlar, babam onu yaptırır ve otel olarak kullanırdı. Bu iş ikisi için de oldukça gelir getirirken ayrılmaları üzerine ortaklık dahi bitmiş, ikisi de kendi yollarına devam etmişlerdi. Söylediğim gibi ayrılmadan önceydi...
Masaya otururken tabağımdaki zeytinlerden çizdiğim küçük ve bir o kadar da sevimli resmime bakıp gülümserken ablam Annabeth peynirinden bir çatal alıp özenle çiğnedi ve konuşmak üzere boğazını temizledi.
‘’ Bavulunu hazırladın mı küçüğüm ? ‘’
Söylediği son kelimeye gözlerimi devirirken cümleyi kafamda toparlayıp tekrar düşündüm, uçağımın kalkış saatine az kalmasına rağmen hala bavulumu hazırlamadığımı fark edip hızla masadan kalktım.
‘’Size afiyet olsun, ben odamdayım.’’
Odama girdiğimde komidinin üzerindeki telefonumu alıp Ellie’ye mesaj yazdım.
‘ Akşam üzeri 5 gibi ordayım. Beni karşıla. –A ‘
Telefonumu yatağa atıp dolabımdaki askıda duran elbiseleri ve askılığın hemen altındaki buz mavisi rugan bavulumu çıkarıp yatağımın üstüne koydum. Elbiselerimi bir bir bavuluma yerleştirirken etek, bluz ve şortlarımı da koymayı ihmal etmedim.
Tarihler yazı gösterirken okuldan kurtulduğumu düşündükçe kanım ısınıyor, etrafa mutluluk hormonları salgılıyordum fakat birkaç hafta sonra yeniden okula başlayacağımı anımsadığımda kaynayan kanım aniden buz tutuyordu. Üstelik bu okul yeniyse ve başka bir ülkedeyse tamamı ile tam bir klişe yaratıyordu. İngiltere’de babamla kalmak 17 yaşındaki bir kızın verebileceği en tecrübeli karar olurken annemin buna hala karşı çıkması bana verdiği değeri bütünüyle ortaya seriyordu. Sıkıcı okulumun sıkıcı çevresinden tam anlamıyla kurtulurken aynı şeyi ailem için söyleyemeyecektim.
Bavulumu hazırlayıp odamın kapısının önüne koyarken odama son bir kez göz gezdirip kendi seçtiğim oda parfümümü içime çekip ciğerlerimi doldurmasına izin verdim. Aşağıya indiğimde Tom, Annabeth ve annem kapının önünde dikilmiş beni bekliyorlardı. Yanlarına ulaştığımda gülümsemeye özen gösterdim.
‘’Hazır mısın Amanda ? Uçağın kalkmak üzere. ‘’
Annemi gülümseyerek onaylarken önce Tom’a daha sonra anneme sarıldım. Onlarla vedalaşırken Annabeth’in sitemkar sesiyle annemden ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unblemished
FanfictionGözler... Bir kuşaktan diğerine geçen, şeklindeki şehvet ve rengindeki asalet ile büyüleyen olası gözler. Karakteri bir ayna misali yansıtan, duyguları kuşkusuz açığa çıkaran varlık. Hayat pek çok insana bir şans tanır. Onlardan biri bu sefer bendi...