İki hafta… Onu görmeden, karşısına çıkmadan geçirdiğim koskoca iki hafta. İçimde nedensiz bir özlem vardı. Gözlerine bakmak, kokusunu içime çekmek istiyordum fakat bu imkansızdı. Bir daha karşısına çıkmamamı söylemişti. Belki de beni çoktan unutup gitmişti. Sırf karşısına çıkmamak için teneffüslerde dışarıya çıkmamaya çalışıyordum. Öğle yemeklerimi Ellie ile birlikte kimsenin olmadığı yerlerde yemeye çalışıyordum. Bu her ne kadar can acıtıcı da olsa beni istemeyen birinin yanında zorla olacak kadar düşmemiştim. Nihayetinde o beni istemediğini dile getirmişti, anlayabileceğimin en iyisinden… Yine de o’na karşı koyamayacağımı, gözlerine baktığım anda her şeyi unutacağımı biliyordum. Bana her ne yaptıysa o’nu düşünmediğim tek bir saniye yok…
Kapımın tıklatılmasıyla günlüğümü kapatıp içeri girmesini bekledim. Ellie gülümseyerek odama girerken yatağıma, tam önüme oturup endişeyle yüzümü süzdü.
‘’Amanda ? Bir sorun mu var ? İki haftadır çok solgun görünüyorsun. Dün elini yaktın ama hissetmediğini söyledin, ha bire bir yerlere çarpıyorsun ama acımadığını söylüyorsun. Seni böylesine hissizleştirecek ne oldu ? ‘’
Tüm bu olaylar beni iyice içine çekmişti ve kendisiyle bir bütünlüğe sürüklüyordu. Nedenini hala bilmiyordum. Böyle hissetmemi sağlayacak olan duygu ne ? Neden etrafta ruh gibi dolanıyorum ? Neden hissiz biri haline geldim ? Kafam çok karışıktı. Daha kendime sorduğum soruların cevabını veremezken Ellie’nin sorusuna ne cevap verecektim ?
‘’Ellie, ben garip hissediyorum..’’ dedim güçlükle. Tek kaşını kaldırıp yüzümü süzmeye devam etti.
‘’Ne gibi garip ? ‘’
‘’O gün, yanından kıyafetlerimi almak için ayrılmıştım, hatırladın mı ? Soyunma odasından çıkarken spor salonundan bağırma sesleri duydum ve merak ettiğim için ne olduğuna baktım. O, bana saldıran çocuğu sandalyeye bağlamış dövüyordu. Beni fark edince yanma geldi ve bir şey görüp görmediğimi sordu. Neden dövdün diye sorduğumda sinirlendi ve bir daha asla karşıma çıkma, yoksa seni de onu dövdüğüm gibi döverim dedi. İki haftadır o’nu görmüyorum. Görmek istiyorum fakat beni tehdit ettiği için yapamıyorum. O’nu neden görmek istediğimi bile bilmiyorum Ellie. Neler oluyor bana ? ‘’
Ellie aralanan ağzını kapatmayı başarıp olabildiğince yavaş konuşmaya başladı.
‘’Ne olduğu sence de belli değil mi Amanda ? Sen aşık olmuşsun.’’
Gözlerim şaşkınlıkla yırtılacak kadar açılırken Ellie gülüp devam etti.
‘’Peki kim bu ? Yani nasıl biri ? ‘’
Ellie heyecanla yatakta vücudunu hoplatırken sorusu üzerine kusursuz görüntüsü gözlerim önüne serilirken anlatmaya başladım.
‘’Kıvırcık saçları ve iri yeşil gözleri var. Gülünce iki büyük gamzesi ve kıpkırmızı dolgun dudakları. Bembeyaz düzgün dişleri var. Ufak bir burnu ve düzgün uzun kirpikleri var. Yüz hatları bir erkeğe yakışmayacak kadar güzel. O yakışıklı değil, güzel. Kızları kıskandıracak raddede düzgün fiziği ve kasları var. Uzun boylu ve soyadı.. Styles ? ‘’
Ellie’nin ağzı yırtılacak kadar açılınca neden bu kadar şaşırdığını merak etmiştim. Devam edeceğim sırada ağzından kelimeleri güçlükle seçip çıkardı.
‘’Harry Styles. Amanda, sana okulda bulaşmaman gereken birini söylemiştim, Harry’ye. Bu o, senin tarif ettiğin Harry. Harry Styles…’’
Ellie’nin tepkisine ortak olurken beynimden yayılan kırmızı ışık uyarısı tüm vücuduma dağılmıştı. Korku, panik, hayal kırıklığı, endişe, hüzün, tüm bu duyguları aynı anda yaşamanın verdiği etkiyle kendime lanet ettim. Ben aşık olmuştum, hem de okulun en belalısına…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unblemished
FanfictionGözler... Bir kuşaktan diğerine geçen, şeklindeki şehvet ve rengindeki asalet ile büyüleyen olası gözler. Karakteri bir ayna misali yansıtan, duyguları kuşkusuz açığa çıkaran varlık. Hayat pek çok insana bir şans tanır. Onlardan biri bu sefer bendi...