Merhaba. Biliyorsunuz ki yeni bölümü yaz tatilinde yayınlayacaktım fakat vaz geçtim. Sanırım biraz daha ayrıntı versem sorun olmaz ? Bu bölümü yayınladıktan sonra gerçekten yazı bekleyeceksiniz. Sizi seviyorum. Oy ve yorumu unutmazsanız sevinirim. xX
Not; Mutimedia'da Amanda var. :)
Yaklaşık bir saattir İngiltere’de babamın evinde, Ellie ile odamda oturmuş Daniel ile geçen gecesini dinliyordum. Soluk almadan heyecanla Daniel’ın o’na söylediklerini anlatırken özenle dinlemeye çalışıyor fakat başaramıyordum. Konuşuyordu fakat söylediklerini duymuyor, sanki sadece el kol hareketi yapıyor gibi o’nu izliyordum. Gözlerimin önüne o an geliyordu, yeşil gözleriyle karşılaştığım büyülü an. Kafamı kaldırdığım anda karşılaştığım mükemmel gözler. Büyülenmiş gibiydim. Dün geceden beri o an aklımda çıkmıyordu. İçimde tarif edilemez bir duygu vardı. Sanki bağımlı olmuş gibiydim, her saat, her dakika, her saniye o’nun gözlerine bakmak istiyordum. O’nun yakışıklı yüzünü görmek, keskin kokusunu ciğerlerime hapsetmek istiyordum. Bu gerçekten kulağa komik geliyordu, üstelik sadece birkaç dakikalık görmeme rağmen, nedeniyse açıkça ortadaydı. İsmini bile bilmediğim, tesadüfen karşılaştığım birine karşı duyduğum ani hoşlantı. Gerçekten komik geliyordu, ve imkansız. Tanımadığım bir çocuğa duyduğum zaaf neticesini bulamayacaktı. Ellie elini gözümün önünde aşağı yukarı sallarken yüzünü ekşitip sitemkar bir sesle bağırdı.
‘’Amanda ?! Sen beni dinlemiyor musun ?! ‘’
‘’Onu da nerden çıkardın, tabi ki seni dinliyorum.’’
‘’Pekala söyle o zaman, en son ne söyledim ? ‘’
‘’ En son…’’
Derin bir nefes verip yüzüne dostça bir ifade yerleştirip sesine sakin bir ton ekledi.
‘’ Söyle bakalım, aklını kurcalayan şey ne ? Dün bardan çıkarken de fazla düşünceli görünüyordun ? ‘’
Aniden gözümün önünde beliren kısa film şeridini aklımdan def etmek adına kafamı belli belirsiz sallarken anlatıp anlatmamak arasında gidip geldim. Yine sitem dolu sesiyle sızlanırken derin bir nefes verip boğazımı anlatmak üzere temizledim.
‘’Dün gece, sen Daniel’ın yanındayken ortamdan fazlasıyla sıkıldığım için dışarıya çıktım. Bir süre dışarıda kaldıktan sonra senin beni araman üzerine ayaklanıp bara geri girecektim ki kapıya uzandığım gibi kapının yüzüme çarpması bir oldu. Bana çarpan bir erkekti, tahminimce benim yaşlarımda. Yemyeşil büyüleyici gözleri ve kıvırcık saçları vardı. Benden özür dilemişti fakat adeta dilim tutulmuş gibiydim, hareket edemiyor, konuşamıyordum. Gözlerimi dahi kırpmıyordum, kırpamıyordum. Daha sonra hiçbir şey söylemeden hızla bara geri girdim. Ve sorun şu ki; anlamadığım bir şekilde sadece o’nu düşünür oldum, bu çok tuhaf…’’
Ellie şaşkınlıktan aralanan ağzını güçlükle kapatıp aniden kaşlarını çattı.
‘’Ve sen bunu bana daha yeni anlatıyorsun ?! ‘’
‘’Konuşmama fırsat tanımadın ki.’’
Yüzüme yerleştirdiğim masum ifadeyle asıl suçlu ben değil de o’nun olmasına rağmen kendimi kötü hissediyordum. Aniden sesine yerleştirdiği ince çığlıkla heyecanla yerinden sıçrarken bu haline istemeden güldüm. Ellie’in bir sevdiğim huyu da ani duygu değişimiydi, bir dakika önce mutsuzsa konuyu değiştirir aniden mutlu olur, karşısındakini de mutlu etmeyi başarır bir kişiliği vardı.
‘’Okul başlıyor ! Hiç bu kadar heyecanlı hissetmemiştim. Sonunda hayalimiz gerçek oldu, aynı okulda okuyacağız ! ‘’
‘’Ah tabi ya, ben onu tamamen unuttum. Ne zaman başlayacaktı ? İngiltere’de başlangıç tarihleri farklıydı sanırım. Amerika’da iki hafta sonra açılacak. ‘’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unblemished
FanfictionGözler... Bir kuşaktan diğerine geçen, şeklindeki şehvet ve rengindeki asalet ile büyüleyen olası gözler. Karakteri bir ayna misali yansıtan, duyguları kuşkusuz açığa çıkaran varlık. Hayat pek çok insana bir şans tanır. Onlardan biri bu sefer bendi...