'Geldik' emily'nin koluna hafifçe dokundum, homurdanıp başını cama dayadı. O şekilde nasıl uyuyabiliyor anlamiyordum ama ciddi ciddi uyuya dalmiştı ve horluyor. Çenesine doğru kurumaya yüz tutmuş bir tükürük uzaniyordu. Süper çekiciydi. 'Emily'dedim. Otobüsten inmeliydim hemde hemen.
Koluyla beni ittirip, ' beni rahatsız etme uyuyorum ' der gibi kendini geri çekti. ' emily mayes'! Diye bağırdığımda tüm yolcular bize baktı. ' haydi aklımı yitirmeden inmem gerek' bağırmak istememiştim, kapalı alanlarda bunaliyordum o kahrolası otobüste 2 saat kaldıktan sonra neredeyse acil servise gidecek hale gelmiştim pencereden aşağı bile atlamak üzereydim.
Emily nihayet soyledigimin farkına vardı. Mavi gözleriyle iki saniye miami otobüs garında baktı. ' vardık mi?' Dedi esneyerek. 'Aaa bak bir palmiye!'
'Yaşasın palmiyeler' haydi gidelim michigan'a 1 gün daha süren yolculuk istemiyorsan gidelim artık. '
Pembe parlak valizimi hemen aldım. Hayatımı, sahip olduğumuz herseyi bir valize sığdırmayı basarmistim. Bob enişteyle haried teyzenin evinden telaşla ayrılırken sadece bir valiz alabilmistik. Kolumu kardesime dolayıp önemli değil diye düşünüyordum . Birlikteydik mühim olan sadece buydu.
Emily kay kay yapan çocuklara doğru baktı. Gülümseyerek 'şimdiden erkekleri mi tavlamaya basladin'dedim. Yanakları kızardı, 'dalga geçmeyi bırak april'! Diye fisildayip omzuma vurdu.
İşin aslı, gurura şapşallardan bir kaçı muhtemelen bana bakıyordu. İki sene boyunca sıkı bir biçimde kickboks yamak bedenimi taş gibi yapmıştı. Buna birde köyü kestane saçlar ve açık mavi gözler eklenince, istemedim kadar ilgi çekiyordum. Emily de benim 15 yaş versiyonum du. Aramızdaki tek ve en büyük fark ise saç rengimiz di. Emily parlak siyah saç rengine sahipti saçlarımızı havluya sarsak ikiz olduğumuzu düşüne bilirdiniz. Emily saç rengini annemden almıştı, ben ondan 5 yaş büyük olduğum halde, benden 5 cm daha uzundu.
Ben bir gök gürültüsü isem, emily bulutların arasında parlayan gün ışığı gibiydi.
' April' arkama baktım ve emily ı bir taksinin kapısını açmış beni beklerken buldum. Yanımızdaki kısıtlı para ile binmemiz imkansızdı.
'Çöplerde yiyecek aramanın eskisi kadar keyifli olmadığını duydum' dedim.
Emily taksinin kapısını kapatıp suratını eşittir. ' bir otobüs daha' iç çekerek valizini kaldırıma çekti.
'Gel su tarafa gidelim ' otobüs garında danışmaya gittik üstünde adresin yazılı olduğu kağıdı açtım, bir şehir haritasında daireler çizerek 3 aktarma noktası belirledikten sonra alaska'ya gitmediğimizi umduklarını.
Emily ellisi kucağında kıpır kıpır dikkatimi çekmişti. ' ne oldu emily'
Tereddüt le
'Emily....'
'Sence haried teyze polisi aramış mıdır?'
Dizini sıktım 'merak etme. Sorun çıkmayacak. Bizi bulamazlar. Bulsalar bile,polise neler olduğunu anlatırız.
'Ama o birsey yapmadı april büyük bir ihtimalle yanlış odaya girecek kadar serhos tu.'
Dik dik ona baktım. ' birsey yapmadı mı? O yaşlı adamın iğrenç ereksiyonunun bacağına dayandığını unuttun galiba'?
Emily kusacak gibi oldu.'hiç birşey yapmadı, çünkü sen fırlayıp odama geldin.
'Sakın o hergeleyi savunmaya kalkmaz Bob enişteniz son bir senedir serpilip güzelleşen emily ye nasıl baktığını görmüştüm. Tatlı masum emily. O adam odama bir adım dahi atsa apış arasına tekme yerdi bunu gayet iyi biliyordu. Ama emily...
'Umarim bizi bulup geri götürmezler.'
Başımı sağa sola salladım, 'öyle birşey olmayacak. Artık senden ben sorumluyum ve aptalca yasal belgeler umurumda degil yanımdan ayrilmayacaksin. Hem haried teyze miami den nefret eder.'
Emily nin endişelerini duymazdan geldim. Emily polis raporu ve cocuk hizmetleri ile uğraşmak istemiyordu. Hatta yerel haberlere bile çıkabilirdi. Kazadan sonra bu tür şeylerle fazlasıyla ugrasmistik. Henüz reşit olmadığı için, kim bilir emily ı nereye yollarlar di. Sorumluluğu asla bana vermezlerdi. Çünkü 'dengesiz'oldugum yönünde sayfalarca uzman raporu vardı.
21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster in my soul
Romance'Sadece nefes al derdi annem. İçinde tut. Hisset sev.' Öfkelendiğim, çığlık attığım ,bıkkınlık veya endişe duyduğum her sefer, sakin sakin bu sözleri söylerdi.' Bunun hiç bir anlamı yok!' diye bagirirdim. Asla anlamamıştım küçük bir nefes ne ise yar...