Herkesin dilediği gibi kusursuz bir gün penceremden doğuyor.O renk cümbüşü.Pembe... Turuncu... Sarı...
Uzak yerlerden konuşmalar, pencereme değen rüzgar.Ve şu güzel çınar ağacının dalları penceremi okşuyor narince.Elimde sütlü kahvem dışarıyı seyre dalıyorum.Yaşlılık böyle bir şeymiş diyerek kendimi avutuyorum o sıralarda.Ancak tek bir keşke ile birlikte sürünüyorum o günlerde.Eskilerden bir keşke.Gariptir ki unutmadım.Unutamadım.Hepsini hatırlıyorum.Her şeyi...
Sonra dönüp masanın üzerindeki kuş yemine gidiyor elim.Yanımda o da var.Saatini biliyor ve ne yapacağını da.O benim tek arkadaşım.Yalnız değilim.Tek dostum.
O güzel altın renkli kafesin kapısını kaldırıyorum hafifçe.Benim bülbülüm bilir ne zaman yemek vereceğimi.İçerideki kaba yemini koyuyorum derken kaçıyor benim güzel bülbülüm.Odanın içerisindeki kanat çırpınışları, artık özgür diyorum kendimce.Ancak o gitmiyor.Hala penceremin kenarında tünemiş bekliyor.Ardından üç, dört tane şakıyor hafiften.Sonrasında arkasına bile bakmadan gidiyor.Sessizce ve uzaklara.Gözüm görmüyor artık.Sen de mi diyorum içimden.Tek dostum, sen de mi terk edip gidiyorsun beni?
O gün yalnız başına kalıyorsun adam.Günler günü tekrar ediyor ve sen keşkelerinle birlikte toprak dostu oluyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFESİMDEN BÜLBÜL SESLERİ
Short StoryArtık kafesimden bülbül sesleri yok ama mutluyum. Çünkü o özgür, başkalarını bulabilir. Bense hala kafesimde sessiz bir bülbülüm. Keşke diyorum yine. İki damla gözyaşı kırışmış olan yüzümden yere damlıyor. Keşke...