33

404 37 60
                                    

(düzenlendi✔)

Yatağımdan çıktığımdan beri kendimle savaşıyorum.

Annemin hafta sonu tatili boyunca  en sevdiğim yemekleri yapmasına, babamın beni neşelendirmeye çalışmasına rağmen donuk geçen saatlerden sonra, pazartesi okula gitmek zorunda olduğumu biliyordum.

Jeff olmadan önce hayatım nasılsa aynılarını yaptım, derslere girdim, soruları yanıtladım. Elimdeki kitapları diğerleriyle değiştirdim. Hayley ve Grace'in yanına oturup konuştukları dizileri dinledim. Ve hayatımın onsuz nasıl da siyah-beyazdan ibaret olduğunu keşfettim. O yanıma gelmedikçe, ona gitmeme kararımı içimde tekrarladım ve bir yanım böyle bir şey yapmayacağını biliyordu.

Nihayetinde öğle arası önümdeki tostu yemekte zorlanırken, karşımda oturan Chris'i dinliyormuş gibi yapıyordum; insanlar kabul etse de etmese de o çocukluktan beri sahip olduğum tek sabit arkadaşımdı.

"Pazar akşamı yapılacak yemekten haberin var mı?" dedi sonra konuştuğu şeyi bırakıp.

Kaşlarımı çattım.

"Ne yemeği, ah sakın bana.."

"Evet, bebeğim. Annelerimiz geleneksel "yılda bir kez buluşmalıyız" yemeği düzenliyor. "

"Her hafta beraberler zaten!" dedim isyanla.

Chris'in ailesini sevmediğimden değil ama küçük kardeşleri cehennem gibiydi, ve annelerimiz durmadan babalarımızdan şikayet ederken, iki büyük adam futbol konuşurdu.

"Bunu engelleyemezsin, bir gün sende onlardan olacaksın." dedi başını sallayıp gülerek.

"Hayır," dedim "Olmayacağım."

3 gün sonra ilk defa gülümsedim. Bunu düşünürken 1-2 saniye afallamamı sağlayan bir şey oldu. Masanın üstüne çiçekler bırakıldı.

"Bize izin verir misin?" dedi henüz 72 saat olmasına rağmen özlediğim sesi.

Chris bana kaşlarını kaldırarak baktı, ona başımı sallayıp sorun olmadığını mırıldandım. O, yanımızdan ayrılırken Jeff, yanıma oturdu. Bunun olacağını hiç ümit etmiyordum büyük olasılıkla çiçekler bana ait değildi ve o sadece-

"Luna, dinliyor musun?" 

Başımı hızla salladım ama konuşmasının başını kaçırmıştım. Kendi düşüncelerimi aklımda geriye ittim ve tamamen dediği şeylere odaklanmak için ona döndüm.

"Sürekli senden şüphe ettiğim için ve sana yeteri kadar özverili davranmadığım için özür dilerim. Böyle bir çocuk değilim ben."

"Nasıl bir çocuk?" Başımı yana eğdim ve kaşlarımı kaldırdım.

"Bilerek senin kalbini kıran bir çocuk, bu ben değilim." 

İşte yine onu ilk tanıdığım Jeff olmuştu ve ben uzanıp ona sarılmamak için kendimi tutmak zorunda kalıyordum.

"Özür dilerim, baştan başlayabilir miyiz?" dedi bir kez daha ve ben bütün tavrımı bir kenara bırakarak ona sarılmak için uzandım.

Benimkilere kıyasla büyük olan elleri belimi kavradı ve oturduğumuz yerde beni kendine daha çok yaklaştırdı.

"Böyle bir çocuk olmadığını biliyorum, senden bu kadar kolay vazgeçmememin nedeni bu. Arada sen olmayan yanın ortaya çıksa da, sen bir sanat eserisin ve ben sana sonsuza kadar tapabilirim." 

Bedenimi ondan biraz uzaklaştırarak ona baktım, elleri hala belimde duruyordu ve bende onun omuzlarını tutuyordum. 

"Tanrı'ya tapmak için yetiştirilmemiş olsaydım bende sana tapardım, Luna" 

Ve bana, Tanrı'nın bile kıskandığından emin olduğum gülümsemesini bahşetti. Başımı geriye atıp gülerken, şakaklarımı öpmeye başladı. Bu beni daha çok kahkahalara boğdu.

Etrafta dolaşan ve bir akbaba sürüsü gibi bize bakan insanları fark edince ondan ayrıldım. Anlamıştı ama bugün bu konuda diretmemek için kendine söz vermiş gibi gözüküyordu.

"Ve bu çiçekler-"

"Senin, hepsi senin." dedi, o kadar heyecanlıydı ki bir an ilk defa birisine çiçek aldığını düşündüm.

"Çok güzeller, onları kurudukları zaman bile saklayacağım."

Cevap vermek için ağzını açtı ama birisi onun omzuna kolunu attı ve bize doğru eğildi.

"Jeff! Bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın? Çok tatlı bir şeye benziyor." dedi Bryce Walker.

"Hey." dedim elimi gözünün önünde sallayarak, "Ben hala buradayım." 

"Bu Luna, Luna bu Bryce,"

"Hepsi bu kadar mı?" dedi Bryce gülerek, ardından elini kalbine götürdü ve dramatik bir şekilde nefes aldı.

"Bir an onu sana kaptırdığımı düşündüm dostum." 

"Ondan bir eşyaymış gibi bahsetme. O benim kız arkadaşım, Walker."

"Her seferinde en iyi kızı kapıyorsun,ha Jeff?" dedi kahkahalar atarak uzaklaşan Bryce. 

Bu kadar komik bulduğu şey neydi bilmiyorum ama bu oldukça rahatsız ediciydi. Bir psikopat gibi gülmesi beni ürkütmemiş sadece onun için üzülmeme sebep olmuştu.

Onu aldırmayarak Jeff' döndüğümde tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"Onunla bir daha iletişime geçme, olur mu?"

"Ah, birileri kıskanıyor galiba?"

Ayağa kalktı ve ben hala otururken eğilip yanağıma bir öpücük bıraktı. 

"Hayır," dedi, "O hepimizin kız arkadaşlarını ele geçirmeye çalışıyor, hepsi bu."

Not: Lütfen yorum bırakın♥

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 27, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

adore you :: jeff atkinsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin