(düzenlendi✔)
'Lütfen,lütfen,lütfen' dedim Jeff'e yüzüncü kez.
'Luna, öğle arasında sadece dondurma yiyemezsin' dedi patates kızartmasını ağzına atarken.
'Evet yerim, senden önce böyle yapıyordum'
'Öğle arasında seninle yemek yemek için çocukları ekiyorum ve sen sadece dondurma yemek istiyorsun' dedi usanmış bir şekilde.
'Ama-'
'Tanrım, aması yok. Lütfen önündeki hamburgeri ve patatesi yemeye başlar mısın?'
En sonunda pes ettim ve ağzıma bir kaç patates attım. İstediği olmamış çocuklar gibi oflayarak elimi yanağıma koydum ve ağırlığımı koluma verdim.
'Hey, çiğnemen gerekiyor. Patatesler ağzında durarak midene inmiyorlar' dedi gülerek bana.
Bu kötü esprisine elimde olmadan güldüm. Çünkü onunla ilgili olan her şey güzeldi.
'Aslında ben yalvarmaya başlamadan önce benimle yemek yediğin için mutluyum'
'Bu güzel, çünkü ilk defa herkes etraftayken benden kaçmıyorsun.'
'Bu 2.kez gerçek anlamda bir araya gelişimiz zaten' dedim elimle abartılı hareketler yaparak.
'Ne yalnızca 2 defa mı oldu? Sanki asırlardır seninle bir şeyler yapıyormuşum gibi hissediyordum oysa.'
'Jeff Atkins benimle flört mü ediyorsun sen?' dedim hafiften utanarak.
Başını geriye atıp gülümsedi.Kulağındaki pırlanta küpe parladı ve saçları hiç bir şekilde bozulmadı. O ilah olmalıydı. Onun yaratılışında bir şey vardı bunu biliyordum.
'Yemeğini ye' dedi onu izlediğimi fark etmiş gibi.
Tekrar yemeğime döndüğümde bu sefer konuşmadık. Kendimi önümdeki patateslere çok kaptırmıştım.
Hemen yanımdan gelen bir sesle döndüm. Jeff değildi. Tam masamızın önünde bir çocuk duruyordu. Onun bizim dönemden olduğunu biliyordum.
'Hey' dedi tekrar.
Arkama dönüp baktım ve başkası var mı diye etrafa göz gezdirdim. Tekrar ona döndüğümde tebessüm ettim.
'Bana mı diyorsun?'
'Evet, Luna'ydı öyle değil mi?'
'Ah, evet benim'
Jeff'in orada olduğunu hatırladım. Bana anlamamış gözlerle bakıyordu.
'Luna, edebiyatının çok iyi olduğunu biliyorum. Senden bir şey isteyeceğim.'
Hala anlamamıştım.
'Evet?' dedim devamını getirmesini bekleyerek.
'Yarın akşam bana ders çalıştırabilir misin? Ne istersen yaparım.'
Tam ağzımı açmış cevap veriyordum ki,
'Gelemez dostum' diye atladı Jeff.
Ona sorar gözlerle baktım.'Çünkü bana tarih çalıştıracak, çok önceden sözleştik.'
Çocuk inanamıyor gibi Jeff'e baktı.
'Hadi ama sen son sınıfsın,Atkins'
'Yine de o gelmiyor' dedi ve çocuğa benim adıma kesin cevap verip gitmesini sağladı.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi bana gülümsedi.
'Heeyy, benin adıma konuştun!' dedim ona elimi sallarken.
'Çünkü onu gözüm tutmadı' dedi omuzlarını silkerek.
'En azından notlarımı verebilirdim.' dedim.
'Ama gitti işte.'
'Bir kızın kimsenin korumasına ihtiyacı yok biliyorsun di mi?'
'Luna, biliyorum, ama cidden insanları tanıyorum ve burası lise'
'Her neyse ben derse gidiyorum.' Eşyalarımı topladım ve yarısı yenmemiş yemeğimi bırakıp kalktım.
Sinirlenmiş ve huzursuz olmuştum çünkü birisinin benim adıma konuşmasını sevmiyordum. Ailem bunu yeterince yapmıştı, ve artık bu konuda kimseye taviz vermek istemiyordum.
Bir kaç adım atmıştım ki, sesini duydum.
'Luna! Yemeğini yediğine göre sana istediğin kadar dondurma almaya gidebiliriz.'
Topuklarımın üstünde ona doğru döndüm. Omuzlarımı pes eder gibi düşürdüm ve başımı yan tarafa yatırıp gülmemeye çalıştım.
'Bütün aromalardan istiyorum ama ona göre.'
Gülümseyip başını salladı.
'Bütün aromalardan, tabii ki.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adore you :: jeff atkins
Cerita Pendekkız bir şair olmak istiyordu, ama esasında o bir şiirdi.