Bilim insanları, 500 yıl önce kurban edilerek, Arjantin topraklarındaki bir yanardağın zirvesine gömülen Inka mumyasının ölümüne ait sır perdesini kaldırmayı başardı. Araştırmalar sonucunda, genç kızın öldüğü sırada akciğerlerinde enfeksiyon bulunduğu tespit edildi.Dünya
Cuma 27.07.2012 16:31
Yaklaşık 500 yıl önce kurban edilerek bir yanardağın zirvesine gömülen mumyanın ölüm nedeni anlaşıldı.
Araştırmacılar, yüzyıllar önce Arjantin'deki And Dağlarına gömülen Maiden adındaki mumyanın ve onunla aynı zamanda ölen bir başka genç Inca mumyasının doku proteinlerini analiz ederek nasıl öldüklerine ışık tuttu.
Bilim insanları geçmişte Kral Tutankhamon'un ölümünü ortaya çıkaran büyük keşiflerde, DNA tekniklerini kullanmıştı. Ancak DNA analizine dayanan tekniklerde belli hatalar da ortaya çıkıyordu. Örnek olarak, Tutankhamon'un vücudunda sıtmaya neden olan parazitin bulunması, efsane firavunun sıtma semptomları gösterdiği anlamına gelmiyordu. Dahası, araştırmacıların en ufak dikkatsizliği, DNA numunelerinin bozulmasına yol açıyordu.
Buradan yola çıkarak, Inka mumyalarının analizinde, çevre şartlarından daha az etkilenen proteinlere odaklanıldı. New York Üniversitesi'nde antropolog olan Angelique Corthals, LiveScience sitesine yaptığı açıklamada, "Proteinlerin analiz edilmesi, vücudun öldüğü esnada ne üretmekte olduğunu gözler önüne seriyor... Vücudun, barındırdığı hastalıkla mücadele etmek için bağışıklık sistemini harekete geçirip geçirmediğini anlayabiliyorsunuz" dedi.LLULLAILLACO MUMYALARI
PLOs One dergisinde 25 Temmuz'da yayımlanan araştırmada, Corthals ve meslektaşları biri Maiden adı verilen, diğeri de 7 yaşında kurban edilen iki İnka mumyasından örnekler aldı. Araştırmada, erkek çocuğun kanlı giysisinden alınan numuneler de kullanıldı. 1999 yılında bulunan iki mumya, Arjantin'de yer alan Llullaillaco yanardağının zirvesine gömülmüştü. Çocuklar, bir tören niteliği taşıyan ritüelde öldürüldükten sonra, deniz seviyesinden 6,739 metre yükselikteki dağın tepesine gömüldü.
Elde edilen bulgular, kurban edilen çocukların, öldükleri güne kadar geçen bir yıl süresince iyi bir şekilde beslendiğini, hatta kilo aldıklarını gösterdi. Çocukların, mısır ve kurutulmuş lama eti gibi elit gıdalarla beslendiğine dair deliller elde edildi. Öldükten sonra, dondurucu soğuklarda gömülen vücutları, şişmanlıklarını ortaya koyacak şekilde günümüze dek korundu.
Corthals, "Asıl yapmak istediğim çocukların giysilerindeki ve dudaklarındaki kanın nereden geldiğini bulmaktı... ancak çok daha şaşırtıcı bilgilere ulaştık" dedi. Arkeologlar, iki mumyanın yanında bir üçüncüsünü de buldu. Yıldırım çarpmasıyla öldüğüne inanılan altı yaşındaki kız çocuğundan numune alınmadı.ÖLDÜĞÜ ESNADA HASTAYDI
Bilim insanları, numuneleri incelemek için "shotgun proteomics" olarak bilinen bir yöntem kullandı. Numuneler, kütle spektrometresi olarak bilinen bir cihaza yerleştirildi. Cihaz, proteinleri bileşenlerine, amino asit zincirlerine indirgedi. Ardından bilgisayar programları kullanılarak, bu parçalar modern insan genomundaki gerçek protein numuneleriyle karşılaştırıldı.
Analizler sonucuna, Maiden'ın protein profili, kronik solunum rahatsızlığı bulunan bir hastanın proteinleriyle eşleşti. Maiden'ın bu hastalığa neden olacak bakteri içerip içermediğini anlamak için DNA analizi yapıldı ve ortaya solunum hastalıkları ve tüberküloza neden olan Mycobacterium çıktı. Ancak DNA diziliminin tam olarak çıkarılmaması, kesin olarak hangi bakteri türünün hastalığa neden olduğunun anlaşılmasına izin vermedi. Maiden'la beraber incelenen 7 yaşındaki 'Llullaillaco çocuğu' ise herhangi bir hastalık belirtisi göstermedi.
Corthals, elde ettikleri sonuçlara dayanarak, "shotgun proteomics" yönteminin arkeolojik, medikal ve suç alanındaki ölümleri veya hastalıkları tespit etmek için kullanılabileceğini ifade etti. Hatta, birçok bakterinin neden olabileceği bir hastalığın kesin olarak hangisinden kaynaklandığını anlamak için de aynı yönteme başvurulabileceğini ifade etti.
Corthals, kullandıkları yöntemi Mısır mumyaları üzerinde de denemek istediklerini söylerken, yeni tür analizin sadece arkeolojiyle sınırlı kalmayacacağına ve adli tıp alanında kullanılacağına inandığını belirtti