Gözlerine inanamıyordu. Sevdiği adamı yıllarca ölü bilen Devletşah birden bire onu kardeşiyle yan yana görünce şok olmuştu. "İskender... sen ölmemiş miydin ?" Konuşurken zorluk çekiyor,nefesi kesilecek gib oluyordu. "Ölmedim sultanım.. gördüğünüz gibi sapasağlam karşınızdayım." İskender bu sözcükleri sarf ederken nefretini kusuyor gibiydi. Devletşah bir kaç dakika onları süzdükten sonra İskender'e baktı "iskender,daireme gel" hışımla söylediği bu cümleye anında cevap gelmişti. "Abla.. iskender benim zevcim. Bu da kızımız Huricihan." Şahbanu bir yılan gibi tıslamıştı. Devletşah onu öldürmek istiyordu. "Ne hoş. Lakin biz,bir şey sormadık şahbanu. İskender,dairemize gel !" Bir hışımla çıkmıştı küçük validenin dairesinden Devletşah.. olanlara hâlâ inanamıyordu. Bir şimşek gibi haremden geçtikten sonra dairesinde iskenderi bekledi. Çok geçmeden içeri girdi iskender,sultanı selamlayıp karşısına geçti. "Sultanım.." İskender zor söylemişti bu kelimeyi. O da çok sevmişti Devletşah'ı... O Atikesini çok sevmişti,hâlâ da seviyordu... "İskender bir açıklaması olmalı. Bana senin öldüğün söylendi ve sen yıllar sonra karşıma geçtin,yanımdasın nefes alıyor benimle konuşuyorsun ? Neden ? Nasıl ?" Yıllardır kimsenin karşısında ağlamayan bu sultan şimdi bir zavallı gibi İskenderin önünde ağlıyor,çaresizce bağırıyordu. "Atike.. sen aşkımıza ihanet ettin. Güç uğruna iktidar uğruna ihanet ettin. Ben neler yaptığına bizzat şahidim. Sen babanı öldürmüşken bana nasıl acıyabilirdin ki ?!" İskender de çaresizdi. O da ağlıyordu. Bir adam ağlar mı ? İskender ağlıyordu. İkisi de küçük çocuklar gibiydiler... "ne diyorsun sen iskender ? Ben sana nasıl kıyarım ? Nasıl ihanet ederdim ? Ne ihanetinden bahsediyorsun sen ?!" Devletşah yere çökmüştü. Artık hiç bir şeye dayanamıyordu zaten. Küçük çocuklar gibi ağladı. "sultan Ahmet söyledi. Onu tahttan indirmeden evvel benim canımı alacakmışsın ! Kaç,kurtar kendini dedi bana... ben kendimi senden kurtarmak için kaçtım. Yıllarca acı çektim.. sen beni öldürmeyi istemişsin Atike. Sevdiğin adamı,beni öldürmek istemişsin." İskender bunları bir çırpı da söylemiş,nefes nefese kalmıştı. O da yere,Devletşah'ın yanına çöktü. "H-hayır.. Hayır.. hayır,yalan... yemin ederim ki yalan. Ben asla sana zarar vermeyi düşünmedim. Hem nasıl olur ? Bu mümkünmüdür ! Ben sana aşıktım ! Dinlemeden anlamadan terk ettin beni. Yıllarca ölü bildim seni. Bir başıma kaldım. Evladımızı kaybettim..." Devletşah yıllarca içinde biriktirdiği acılarını sanki şimdi yaşıyordu. Deli gibi ağlıyordu. "Sen.. sen ne diyorsun ?! Bana beni öldürmek istendiğin söylendi" iskenderin bu sözlerinden pişmanlık akıyordu adeta... yapmamalıydı. Onu terk etmeden önce gelip konuşmalıydı. "Ahmet benden intikam almak için yalan söylemiş. Hepsi tezgah bunların !" Devletşah masumca ona,iskenderine baktı. "O yalansa evladımız,muradın canını aldığın da mı yalan ha ?!" Bu sefer hışımla ayağa kalkıp terasa çıktı iskender. "Hayır. Yemin ederim ben değildim. Ahali,harem herkes herkes öyle zannediyor ama ben yapmadım. Mihrişah denen hain mührümü çalıp benim adıma mektup yazmış. Sonra da evladımızın dairesine cellat yollamış. Haberi aldığımda koştum. Deli gibi koştum nefesim kesildi lakin ben durmadım. Kendimi cellatların önüne attım lakin oğlumu kurtaramadım." Devletşahta iskenderin arkasından terasa çıkmıştı.
~2 gün sonra~
İskender ve Devletşah gerçekleri öğrenmiş birbirlerine olan aşklarını tazelemişlerdi. Lakin başlarında büyük bir sorun vardı ; şahbanu sultan ve kızı ! Devletşah öfkeliydi. "Kiraz nerdesin sen ?! Emirlerimiz neden hâlâ yerine getirilmedi ?" Devletşah ve iskender eskiden yaptıkları gibi tekrar plan kurmuşlardı. Önce,Şahbanudan kurtulucaklardı. Hemen ardından huricihan evlendirilip gönderilecekti. En sona Mihrişah kalmıştı. Onun ölümü en güzeli olacaktı. "Beklediğiniz haberi getirdim sultanım... şahbanu sultan... hamamda kayıp başını vurmuş.. hekimler kurtaramamış." Kiraz sinsice gülmüştü. Zira bu Devletşah'ın oyunuydu. Durduk yere kardeş katili olmak istemezdi. Bu yüzden ona sadık birini hamam gönderip,şahbanuyu öldürtmüş,kaza süsü vermişti. Devletşah bu habere sevinemeden sultan Ahmet'in kapısında ki ağalardan biri geldi. "Sultanım rahatsız ediyorum lakin bilmeniz gerek.. sultan Ahmet dairesinde fenalaştı hekimler müdahale ettiler lakin sultan Ahmet sizi görmek istediğini söyleyip durdu." Ağa korkuyordu. Bu deli sultan onun canını alabilirdi. Bir iki adım çekildi. "Alâ geliyoruz" Devletşah korkuyordu. Kardeşini kaybetmekten korkuyordu.
🔥🔥🔥
"Ahmet,kardeşim iyi misin" Devletşah Ahmet'in yanına oturup elini tutmuştu. Ahmet kötü,çok kötü görünüyordu. "Bu halim nasıl görünüyor ? İyi miyim Atike ?" Bir kaç kez öksürdü ahmet. "Kardeşim.. iyi olacaksın" Devletşah'ın sesi kötü çıkmıştı,ağlamak istemiyordu. "İyi mi ? Ben ölüyorum Atike.. seni o yüzden çağırdım. Bu kudretli sultanı son kez görebilmek için" dalga geçer gibi konuşmuştu ahmet. Çok geçmeden öksürüğü arttı. "Lafımı kesmeden dinle Atike... ben seni çok sevdim hem de çok.. çok güvendim sana,annem yerine koydum. Lakin sen bana ihanet ettin. Beni yaraladın. Benim senden başka kimsem yokken sen beni,sensiz bıraktın. Beni bu daireye hapsettin. Öksürüğü şiddetlenmiş ağzından kan gelmeye başlamıştı ben gidiyorum.. lakin şunu bil ki,hakkımın zerresini helal etmiyorum. Dilerim benden daha feci bir şekilde can verirsin.." çok geçmeden oracıkta kapattı gözlerini Ahmet. Uçtu bu fani dünyadan. Bitti onu kedere boğan hüzün. Devletşah ağlıyordu. Kardeşi,ona her ne kadar kötü şeyler söylemiş olsa da ağlıyordu. Kardeşi öldü diye ağlıyordu... saatlerce çıkamadı,ayrılamadı Ahmet'in yanından.
🔥🔥🔥
"Sultanım yasınız bittiyse planlarımıza devam etmeliyiz" dedi iskender 3 gün sonra soğukkanlılıkla. "Alâ.. şahbanudan,kızı huricihandan kurtulduk. Sıra Mihrişahta. Hüseyin paşayı öldürüp mührünü alın,sahte bir mektup yazıp mühürü vurduktan sonra mihrişaha gönderin. O çinili köşke giderken bizde hemen arkasında olacağız. Zira görmek isteriz baş düşmanımızın boynuna geçen yağlı urganı.." Devletşah iyi görünüyordu. Belli ki,kendini çabuk toplamıştı. İskender ve kiraz ağa Devletşah'ın dediklerini birbir yerine getirdikten sonra,sultanlarıyla birlikte çinili köşke doğru yola çıktılar.
🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥
"Mihrişah... biz de seni zeki zannederdik. Meğer düşündüğümüzden de safmışsın.." dedi Devletşah kibirle. Mihrişah sultan diz çökmüştü. Konuşmasına izin vermeyen kiraz,urganı bu yılanın boynuna geçirmiş sıkmaya başlamıştı. Devletşah büyük bir zaferle Mihrişah'ın ölümünü izliyordu. Çok değil 5 dakika sonra ölüsünü Devletşah sultanın ayağının önüne serdi kiraz ağa.
🔥🔥🔥
"Aslan torunum. Üzüldüğünü biliyorum. Lakin sen güçlü olmak zorundasın. Elden ne gelir artık ?! Şahbanu denen hain,kendisiyle birlikte valideni de ölüme sürükledi" Devletşah suçu şahbanuya atıp kurtulmuştu. Olan, henüz 10 yaşında ki zavallı padişaha olmuştu.
🔥🔥🔥
"Söylediklerimizi anladın değil mi kiraz ağa ! İskenderden kurtulma vakti geldi ! Yoksa ayağımıza dolanıp saltanatımıza zarar verir. Yemeğine zehir koyun,acı vermeyen bir zehir olsun. O kadar da acımasız değiliz" bunları söylerken sinsice sırıtıp kahvesinden bir yudum almıştı Devletşah. tüm düşmanlarından kurtulmuştu. Artık yeniden saltanat naibesi olmuş,eski gücüne ziyadesiyle kavuşmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı iktidar (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Bir padişahın kızı iken,osmanlı imparatorluğunun en kudretli valide sultanı olacağımı nerden bilebilirdim ki?" 🔥😏☝🏻