Gitmek Çok Zor...

74 16 10
                                    


Sürpriz:) Gecenin bu saatinde üşenmeyip size bölüm hazırladım. Biliyorum epey bir zaman beklettim sizi.  Ama fark ettim ki Araf ve Nefes'i ben de çok özlemişim. Umuyorum ki, artık bölümler daha düzenli bir şekilde gelecek. Diğer hikayelerimin de bölümlerini yazmaya başlayacağım. Umarım bundan sonra daha sık yazabilirim. Yorumlarınızı, düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen. Sizleri seviyorum ve kocaman öpüyorum...

              KEYİFLİ OKUMALAR❤❤


** NEFES ALTAY **

Hayat bazen çeşitli oyunlar oynardı bizlere. Hiç ummadığımız anda ummadığımız birileri dahil olurdu kendi başımıza kurduğumuz küçük oyunlarımıza. Oyunun kaderi oyuna dahil olan kişiyle değişir, oyuncuların yerleri değişirdi. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Hangimiz sobeleyen taraftık. Araf mı, ben mi? Bunun cevabını bulmak çok zordu. Araf'a yakın olmak istediğimde beni kendinden uzaklaştırmak için bir çok kez beni incitmişti. Kaçan taraf olmuştu. Şimdi ise kaçan bendim, sobeleyen Araf. Peki ben ne yapacaktım şimdi? Gözlerimi yumup, kalbimi Araf'ın ellerine mi bırakacaktım? Yoksa bu oyundan ve Araf'tan olabildiğince kaçacak mıydım?

Araf, beni hem kendisine çekiyordu hem de ilginç bir şekilde itiyordu. Ne zaman bana git diyeceği belli olmayan birinin yanında ne kadar kalabilirdim ki? Ama onu görmeden, onun yakınında olmadan günüm nasıl geçer düşüncesi beni boğacakmış gibi sıkıyordu. Araf'a hangi ara bu denli alışmıştım ve böylesine yer edinmişti benliğimde? Bilemiyordum...
Öylesine bir oyunun içine girmiştim ki, ne çıkabiliyordum ne de kalabiliyordum...

Araf'ın sözleri kalbimi öylesine çarptırmıştı ki, neredeyse kulaklarımda atıyordu kalbim. "Yanımda kal, gitme."
diyordu. Öylesine güzel ve içten söylüyordu ki... Sanki bu anı ve bu sözleri beklemişim gibi. Ayaklarım, yüreğim ona gitmek istiyordu. Onun sıcaklığıyla yaralarımı sarmak, mutluluğu onunla iliklerime kadar yaşamak istiyordum. En katlanılmaz ve en büyük mutlulukları onunla yaşamak istiyordum. Ama... Araf'a güvenmiyordum. Her defasında beni iten, hırpalayan yüreği buz kütlesine dönüşmüş, bu cehennem zebanisine güvenmiyordum. Belki bu söyledikleri de az önce ki söyledikleri gibi dalga amaçlıydı. Belki ona koştuğum anda yine bana gülecek, aptallığımla dalga geçecekti.

Titreyen bacaklarımı zorlukla hareket ettirip,verdiğim karar sonucunda rotasını belirleyip, hedefime doğru yol aldım. Melih, ona doğru adımlamamın sevinciyle genişce gülümsedi. Bu yüzümde buruk bir tebessüm oluştursa da, Araf'ın öfke dolu bakışlarını sırtımda hissediyordum. Onun öfkesine mâruz kalmak bile canımı bu denli yakarken, ondan uzak durmak beni ne hale getirirdi bilmiyorum. Bu yüreğimin ince ince sızlamasına sebep oluyordu. Aldığım kararın doğruluğunu sorgularken, öfke ve üzüntü karışımı bir hisle alt dudağıma dişlerimi geçirdim. Lânet olsun!! Her şeye, herkese rağmen yanında olmak istediğim kişi Araf'tı.

Neredeyse Melih'in yanına varmışken, durdum. Heyecanla başımı geriye doğru çevirdim. Yalnız, gördüğüm tek şey gözlerinden neredeyse ateşler çıkan Araf'ın arabayı tozu dumana katarak yola koymasıydı. İleriye doğru hızlı birkaç adım atsam da ona yetişmem imkansızdı. Ve arkasından öylece bakakaldım. Onun gitmesiyle içimde büyüyen hüzün ve burukluk yutkunmama engel oldu. Nefesim kesildi bir an. Gitmişti...

Omzumda hissettiğim el ile yavaşça yüzümü döndüm. Melih'in gözlerinde gördüğüm öfke ve hayal kırıklığı beni titretse de umursamamaya çalıştım. Çünkü şu an düşündüğüm tek şey, Araf'tı.

"Nefes, doğru olanı yaptın. O sana sadece zarar verir. " Gözlerim anında Melih'in gözlerini buldu. Öfkeyle nefesimi dışarı verip, hızlıca başımı iki yana salladım.

ÖLÜM MELEĞİ- ARAF SERİSİ1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin