OYUN

295 32 18
                                    

Keyifli ve bol yıldızlı okumalar:);)❤

---NEFES ALTAY-----

Sabah gözlerimi zar zor aralarken, baş ucumda komidinin üzerinde duran telefonum beni uyandırmadan susmayacağına yemin etmiş gibi bir saniye bile susmadan çalıyordu. Başımı kaldırmadan el yordamıyla elimi komidinin üzerinde kısa bir arayışa çıkardıktan sonra, elim telefona çarpınca telefonu düşmekten son anda kurtarıp, parmaklarımla sıkı sıkıya kavradım. Erkekler için arabaları çok önemlidir ya hani, arabalarına aşkla bağlıdırlar ya işte ben de iphone7 plus'uma öyle bir aşkla bağlıydım. İstesem her gün bir telefon alabilecek maddi durumumuz vardı ama ben alıştığım şeylerden kolay kolay vazgeçebilen biri değildim. O yüzden fazla özenli biriydim. Sıkı sıkı tuttuğum telefonumu avucuma alıp, gözlerimi kısarak arayana baktım. Tabiki hiç şaşırmamıştım. Telefon elimde susunca tam rahat bir nefes alacakken tekrar çalmasıyla oflayarak telefonu cevapladım.

"Efendim Berrak. Ne var sabah sabah!!"

"Sen hala uyuyorsun değil mi? Yarım saat sonra ders başlayacak hadi kaldır o kıymetlini de, derse yetiş."

"Tamam." diyerek homurdanmalarım eşliğinde telefonu kapatıp tekrar komidine bıraktım. Hala uyumak istiyordum. Başım çok ağrıyordu ve beynimin içinde kocaman bir zonklama oluşturuyordu. Ellerimle bir süre şakaklarımı ovduktan sonra ayaklarımı sürüye sürüye banyonun yolunu tuttum. Lanet olsun neden bu kadar içtiysem! Bu sırada dün gece aklıma Araf'ın içkimi elimden alışı gelince istemsizce yüzüme bir gülümseme yerleşti. Benim için telaşlanmıştı belki de. Üzerimdekileri çıkarırken hâlâ kendi kendime sırıtıyordum ki; aklıma dün gece o kızı öpüşü ve onunla gidişi gelince, yüzümdeki gülümsemenin yerini çatık kaşlar ve birbirine bastırılmış dudaklar aldı. O kızla gitmişti. Ben, onu bir şeyler içmeye davet etmiştim ama sersem, kendini beğenmiş herif yüzüme bile bakmamıştı ve sonra o sürtükle gitmişti. Bu sinirimi ancak sıcak suyla alacağım duş giderirdi. Sıcak su ile yıkanmayı seviyordum. İyi hissettiriyordu. Bedenimi, ruhumu dinginliğe kavuşturuyordu.

Aldığım kısa ama etkili duştan sonra üzerimdeki mor renk bornozumu çıkardım ve dolabımdan çıkardığım kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Siyah, bacaklarımı sarıp sarmalayan deri pantolonumu ve üzerine de kırmızı renk ince bir kazak giydim. Havalar iyice serinlediği için üzerine de, siyah kolları fermuar detaylı, yakası dökümlü ceketimi giydim. Saçlarıma düz bir fön çektim. Kırmızı bir ruj ve rimelle makyajımı tamamladım. Kırmızı, kısa botlarımı da ayağıma geçirip aşağıya indim.

Çok sevgili cici annem ve babam, havada uçuşan aşk sözcükleri eşliğinde kahvaltılarını yapıyorlardı. Şu kadın nasıl bu kadar iyi rol yapıyordu anlamıyordum. Birinin gözlerinin içine baka baka nasıl aşıkmış gibi yalan söyleyebilirdi? Bu aşağılık kadın o kadar ustaca oynuyordu ki rolünü, ben kendi kulaklarımla şahit olmasaydım aldatmalarına, ben de yalan söylediğini anlamazdım. Ama mutlaka bir yolunu bulup bu kadının oyunlarını ortaya dökecektim.

Onları bir süre öfkeyle izledikten sonra kendimi silkeleyip kapıya yöneldim. Henüz bir iki adım atmıştım ki babamın, sert ve tok sesi salonda ve kulaklarımda yankılandı.

"Hemen buraya gel, Nefes." Gitmeyi ne kadar istemesem de derin bir nefes alıp, topuklarımın üzerinde geriye  döndüm.

Boş gözlerle babama bakarken, bir yandan da dişlerimi sıkıyordum. Elindeki çatalda duran domatesi ağzına atıp çiğnemeye başladı. Derin derin nefesler alarak sabırla konuşmasını bekledim. İnadına yapıyordu biliyorum. Nihayet ağzındaki lokması bitince başını kaldırıp bana baktı ve boğazını temizledi.

"Dün annene hiç olmayacak şeyler söyleyip boş yere canını sıktın. Dün ne kadar çok üzüldü, yaralandı bir fikrin var mı? O, seni benimseyip, bu denli düşünürken senin, annene güttüğün bu kin ne? Şimdi hemen annenden özür dileyeceksin ve bir daha böyle çirkin ithamlarda bulunmayacaksın." Alayla kaşlarım havalandı. Bu adam kafayı yemiş olmalıydı. Ne dediğinin farkında mıydı? İyi de bunaması için daha çok erkendi. Bu aşağılık kadının yaptıklarını bile bile nasıl özür dileyebilirdim ki?

ÖLÜM MELEĞİ- ARAF SERİSİ1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin