Bölüm 3: "Dur seni tanıyorum!"

199 9 19
                                    

Multimedya Katre:) Şarkı B.a.p - 1004

Olduğum yerde donakalmıştım. Gözlerim büyümüş dudaklarım 'O' şeklini almıştı. Suratımdaki dehşet ona keyif vermişçesine dudaklarının sağ kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Gözlerim yuvalarından fırlamayı kafalarına koymuş, daha da büyürken karşımdaki mavi gözlerin teki kapanıp açıldı. Yaşım müsait değildi ama içinde bulunduğum durum altıma yapmak için gayet müsaitti. Kafamı sağa sola sallayıp mantığımı tekrar devreye soktuğumda arkamı dönüp son hız koşmaya başladım. Mezarlıktan çıkıp evin yoluna döndüğümde hala koşuyordum. Yanımdan ağaçla, insanlar ve binalar akıp giderken görmek istediğim tek şey evimdi.

Ev nihayet görüş alanıma girdiğinde koşuşumu biraz daha hızlandırdım. Kollarımın iki yanımda ileri geri hareketlerine son vererek elimi cebime daldırdım. Elime değen soğuk metali tutup çıkardım. Kapıyı açıp çabucak eve girdim. Ayakkabılarımı telaşla çıkartırken ayakkabılarım havada taklalar atıp soğuk zeminle buluşuyordu. Hala açık olan kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslayarak temasını kesmeden aşağı doğru kaydım. Soğuk fayans zemine oturup dizlerimi kendime çektim. Alnımı dizlerimin üstüne yaslayarak gözlerimi kapadım. Vücudum hala adrenalinin tesiri altındaydı. Ağzım kurumuş kollarım titriyordu. Holdeki tek ses kesik kesik gelen nefeslerim ve davullarla yarışırcasına atan kalbimdi. Karman çorman olmuş düşüncelerimden şu an ne yapmam gerektiğini bulup çıkaramıyordum. Bana yaşadıklarımı unutturacak bir şey lazımdı. Kendimi bulutların üzerindeymişim gibi hissettirecek bir şey...

"Buldum!" sesim fısıltıdan farksızdı. Yerimde doğrulup ayağa kalktım ve salona ilerledim.

Derin bir of çektim. Kanepede oturmuş saatlerdir önümdeki viski şişesiyle bakışıyordum. İçsem mi ki? Ya işe yaramazsa? Ya bir şey olursa? Ya biri görürse? İç çektim. Hayır! Bu sefer yapacağım. İnsanlar beni hep bir korkak olarak gördü ama en azından kendime bir korkak olmadığımı kanıtlayacağım. Şişeyi elime alıp kafama diktim. Dikmez olaydım...

Boğazımı yakarak mideme inen bu acı sıvının kokusu dahi midemi bulandırmaya yetmişti. İstemsizce çatılan kaşlarımı düzelterek viski şişesini fon diplemeye devam ettim. Hem filmlerde ve kitaplarda kahramanlar bir dikişte kafa bulmuyorlardı. Aldığım her bir yudumla beraber zihnime bir sis bulutu çöküyordu. Şişeyi yarılamıştım ve viskinin tadının artık bana hoş geldiğini bile söyleyebilirdim. Zihnime çökmüş olan sis perdesini aşıp bloke olmuş mantığımı sarsan düşünceyle kahkahamı basıverdim. Rüyamda katilim olan, beni gözünü kırpmadan öldüren adam bana bu gün göz kırpmıştı. Ve ban bakışları gayet dostçaydı (!). Aaa bide babam ölmüştü. Onun dışında annem iş yerinde sabahlar olmuştu. Uzay beni aramıyordu. Hayatım aslında gayet rutin bir şekilde ilerliyordu.

'Kendinden utanmalısın. Ailenin yüz karasısın. Annen senin için canını dine takıp sabahlara kadar çalışsın, sense burada keşliğe doğru ilk adımlarını at. Tebrikler Katre.'

İç sesime gözlerimi devirdim. Herkesin iç sesi sürtükte neden benim iç sesim ahlak bekçisi? Sıkıntılı bir inlemeyle elimdeki şişeyi tekrar dudaklarıma götürdüm ama dilime düşen bir damla viskiden fazlasını bulamadım. Ayağa kalkıp içki dolabına ulaşana kadar dizimi en az beş kere çarpmıştım. Ne? Çift görmek benim sorunum değil! Tamam, benim sorunum. Her neyse. Elimi şişele atıp yokladığımda hiç dolu şişe olmadığını fark ettim. Ne yapacağını bilemeyen bir şekilde karşımdaki duvara bön bön bakarken Arşimet'in suyun kaldırma kuvvetini bulup hamamdan çıplak fırlaması kadar sevindim.

'Yalnızlık başa bela bunun en iyi örneği de sensin.'

Gözlerime BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin