Kapak tasarımı için _AlaraaPeynir_'e teşekkür ederim. Bölüm parçası Julia Stone - Winter on the Weekend. Şarkı bölüme çok uydu.
"Ne!" duyduklarıma inanamıyordum. Bu olamazdı. Babam ölmüş olamazdı. Ağzımdan acı bir kahkaha kaçtı. Birazdan kapının zili çalacak, ben koşarak kapıyı yardımcılarımızdan önce açıp babamın boynuna sarılıp yanaklarına sulu öpücükler bırakacaktım. Bu gerçek olamazdı babam artık yok muydu? Akmak için sabırsızlanan gözyaşlarımı artık daha fazla zapt edemiyordum. Gözümden damlayan bir damla gözyaşı diğerlerinin habercisi oldu. Ağlayarak evdeki bütün odaları aramaya başladım.
"Baba! Nerdesin bu şaka fazla uzadı." Kapılar açılıp kapanıyordu fakat babamı bir türlü bulamıyordum. "Baba söz seni bir daha üzmeyeceğim sana ihtiyacım var." Sesim giderek kısılıyordu. Salona döndüm. "Anne babamı nereye sakladın." Sesimden kalan son kırıntıları da sanki harcamıştım. Annemin ise tek yaptığı ağlayarak bir şeyler mırıldanmaktı. Hıçkırıklarım ve yorgunluğum nefesimin kesilmesine sebep olurken dizlerim beni daha fazla taşıyamadı. Hissettiğim tek şey soğuk zeminken annemin ismimi haykırdığını duydum "Katre!"
Birbirlerine yapışmış nemli kirpiklerimin arasından gözlerimi araladım. Görüşüm ilk başlarda buzlu camın arkasından bakıyormuşum gibi olsa da gözlerimi kırpıştırdıkça düzelmeye başladı. Burası bana tamamen yabancı bir yerdi. Kaşlarımı çatıp düşünmeye başladım. Buraya nasıl gelmiştim. En son burada değildim. En son eve gittiğimi hatırlıyordum. Öyleyse burada ne işim vardı. Kaçmak için ayaklandım ancak kolumda hissettiğim serum iğnesiyle olduğum yerde kaldım. Buradan hemen çıkmam gerekiyordu. Hava aydınlıktı. Ne kadar uyumuştum ki? Burnuma dolan keskin ilaç kokusu ve takılan seruma bakılırsa hastaneydim ama neden? Cevabını bilmediğim sorular kafamda cirit atarken giderek yaklaşan ayak seslerini duymamla kendimi yatağa atıp gözlerimi kapadım. Biraz sonra kapının açılıp kapanma sesi ve yanıma yaklaşan adımların sesi duyuldu. Adım sesleri kesilince elimi nemli eme yumuşak bir el sardı. İçim çığlık çığlığa koşturup önüne geleni çarpıp devirirken ben yatakta sakince yatıyordum. Tam bir ironiyim. Bu kimdi? Duyduğum sesiyle rahatlasam da içimde hala panik hâkimdi.
"Kızım çok üzgünüm. İnan bana böyle olsun istemezdim." Annemin o kendinden emin gür ses tonu çok uzaklara kaçmış gibiydi. Aciz bir gülme tınısıyla devam etti. Konuşmasından adeta yıkılmışlık akıyordu. "Hani o sürekli çokbilmiş diye dalga geçtiğin annen var ya babanın öleceğini bilemedi üzgünüm kızım affet beni." Ah! Babam ölmüştü değil mi. Beni kandırmıştı. Ne oldu? Seni hiç bırakmayacağım, ben yanındayımlara. Gitti... Onu bir daha göremeyeceğim, hiç. Söyleseydi. Ben gidiyorum bir daha hiç gelmeyeceğim deseydi bana. Sıkı sıkı sarılır bir daha hiç bırakmazdım. İlla gideceğim derse de içimdeki hep bastırdığım sevgimi, söylemek isteyip söyleyemediklerimi söyler öyle bırakırdım onu. Sanırım insana en çok koyanda buydu. İçinde kopan fırtınaları, o duyduğun yoğun sevgiyi gösteremeden sevdiklerini kaybetmek...
Kapının tekrar açılıp kapanma sesini duyduğumda gözlerimi araladım. Kimse yoktu. Fakat yatağımın biraz ilerisinde az önce boş olan koltukta küçük bir sırt çantası vardı. Kolumdaki serum iğnesini çıkarıp ayağa kalktığımda ilk başlarda biraz yalpalasam da sonradan toparlayıp çantaya yöneldim. İçine bir göz attığımda lacivert bir sweatshirt ve her zamanki gibi geniş cepli bir kot pantolon vardı. Oyalanmadan üzerimi giyinip spor ayakkabılarımı da giydim. Çıkmadan önce kapüşonu kafama geçirip ellerimi geniş ceplerine yerleştirdim ve başımı önüme eğerek odadan çıktım. Hastaneden de çıktığımda eve doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerime Bak
Novela Juvenil. “Bana bak.”yumuşak sesi beni şaşırtıp gözlerimi açmama sebep olurken daha da şaşırıp gözlerimi büyütmeme sebep olan şey gülümsemesiydi. Ellerini yüzümün iki yanına yerleştirip yüzünü yüzüme doğru yaklaştırmaya başladı. ‘Ne oluyo lan?’ demeye kalma...