-2.BÖLÜM-

70 17 7
                                    


Saat 16.30'du. Okul çıkışı Sinan'ın teklifini kabul ederek beraber sahilde dolaşmak ve zaman geçirmek için sahile doğru yol aldık. Sahile doğru giderken yolda sohbet etmeye çoktan başlamıştık.

"Sinan, buna inanamıyorum ne kadar çok değişmişsin."

"Sinem inan bana sende çok değişmişsin. Çok daha güzel olmuşsun."

"Utandırma beni, bide sana bir şey soracağım beni ilk gördüğünde neden konuşmadın?"

"Sabah okula geldiğimde sınıf listesine bakıyordum. Senin adını gördüğümde baya bir şaşırdım. Sonra sana sürpriz yapıp hiç beklemediğin bir anda karşına çıkacaktım. Senle çarpışmayı bende beklemiyordum. Sana isminle seslensem bile takmadığından bende planı bozmadım. Sonra zaten sınıfta karşılaştık."

"Pardon ya, sabah aklım başka bir yerdeydi. Asya seni fark etmiş. O zaman her şeyi farkına vardım."

"Sorun yok."

Sahilde bankların olduğu bölüme geldiğimizde Sinan geri çekilerek "Önce hanımefendiler," dediğinde gülerek "Veya vazgeçtim hiç değişmemişsin. Hala çok kibarsın" dedim. Sinan hep böyleydi yakışıklılığının yanında çokta kibar bir erkekti. Sinan bu dediğime karşılık başını öne eğdi ve kaçamak bir bakış attı. O an Sinan'a sıkıca sarıldım ardından "Buse nasıl? Annen, baban?" diye sordum.

"Hepsi çok iyiler. Emin ol seninle aynı okulda olduğumu söylediğimde çok sevinecekler. Hem bakarsın yine eski günlerdeki gibi hep beraber oluruz."

"Umarım, anneme bunu söylemek için çok sabırsızlanıyorum. Arıyım mı ?"

Sinan benim kardeşim gibiydi. Hatta onun dediği gibi eskisi gibi olursak yine aile dostu olacaktık.

"Bende Hayat ablayı çok özledim. İşte ise sonra ararız. Acelesi yok artık hep beraberiz," dedi.

Ama ben onu dinlemedim ve annemi aramak için telefonu elime aldım. "Tamam, esmer şeker yine kendi bildiğini oku," dediğinde saçını bozdum. Onun bana esmer şeker demesinin sebebi ten rengimin tıpkı bir esmer şekeri andırmasıydı. Dalgalı uzun saçlarım, mavi gözlerim ve tıpkı bir oyuncak bebek gibi bir fiziğe sahiptim. Yanlış anlaşılmasın kesinlikle egoist değildim!

Annemden mesaj gelmişti.

Saat: 13.30

Gönderen: Annem

Rica ederim canım. Bu yıl ikimiz içinde çok güzel geçsin.

Annemin mesajını görünce kıkırdadım. Daha sonra rehberime girerek annemin numarasını tuşladım.

ANNEM ARANIYOR...

"Anne bil bakalım yanımda kim var?"

"Sana da merhaba güzel kızım. Kim var yanında?"

"Sinan."

"Sinan!"

"Evet."

"Sen ciddi misin? Bu çok güzel! Siz nerdesiniz? Hemen bize geçin. Eve geldiğimde orda olun kapatmam lazım. Dediğimi unutma sakın! Öpüyorum..." dedi annem o kadar hızlı konuşmuş olmalıydı ki dediğinin yarısını anlamamıştım. Annemin dediğini yaptım, telefonu kapattım ve çantama koydum. Çantamla birlikte Sinan'ı banktan kaldırmaya çalışırken Sinan meraklı gözler ile "Nereye?" dedi.

"Bize gidelim. Annem seni görmek istiyor," dedim.

"Tamam, o zaman gidelim," dedi ve ayağı kalktı.

Eve doğru yürürken aklıma takılan her soruyu sormaktan Sinan'ın beyninin yandığını anlayabiliyordum.

"Son bir soru daha. Okuldan hiç eski çocuklardan biri ile görüşüyor musun ?"

"Güzel, sonunda istediğim konuya geldik. Evet, Bartu ile hala görüşüyoruz."

"Bartu? Ah, hayır! Bartu çok eskide kaldı."

"O yüzden merak ettin demi?"

"Lütfen saçmalamayı kes!"

Sinan konuşmayı kesmiş telefonu ile uğraşıyordu.

"Dikkat et! Telefona bakmaktan düşeceksin."dedim

"Gruba mesaj attım. Artık aynı lisede olduğumuzu söyledim."dediğinde kendi içimde küfür mırıldandım. Bunu neden yapmıştı?

"İlk olarak bunu neden yaptın? İkincisi ne dediler? Ve üçüncüsü o grupta ben neden yoktum?" dedim merakımı yenmek için.

"İlk olarak yine beraber vakit geçirelim diye. İkincisi buluşma ayarlayalım dediler."

"3. Sorunun cevabını bende bilmiyorum. Ama öğrenip sana da söylerim."

"Belki de Bartu istememiş olabilir."

Bartu tayfanın başı gibi bir şeydi. O ne derse her zaman o olurdu. Benim grupta olmamamın sebebi ise kesinlikle Bartu'nun benden nefret etmesiydi. Neden mi? Çünkü Bartu'nun babası ve benim annem ortaklardı ancak şirkette yaşanan birtakım şiddetli çatışmalardan dolayı işlerinde yol ayrımı yaptılar. Ancak Bartu'nun babası benim annem gibi bir iş bulamadığı için iflas etmişti. Bir süre maddi sıkıntı yaşadıkları için annesi ile babası ayrılmışlardı. Bartu'nun annesi Ebru teyze dışarıdan tatlı gözükse bile gözü hep yükseklerdeydi. O yüzden Ebru teyze kendine yeni bir zengin eş bulmuştu. Bartu bu duruma hep çok üzülmüştü. Ve hep beni suçlamıştı. Üstelik bunların hepsi o bana âşık olduğunda olmuştu. Durumlarının düzeleceğine inanmıştım ancak bu olmamıştı. Şimdi Bartu beni görse nasıl davranır bilmiyorum. Acaba değişmiş mi? diye aklıma sorular da gelmiyor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki kitaplarda, filmlerde ve dizilerde olduğu gibi bu olayı her yaşayan küçük çocuk değişiyor. Ama hangi seçenek ona ait olabilir bilemem bu bana zaman gösterecektir.

Eve geldiğimizde Nesrin Teyze benimle eve giren bir erkeği görünce ağır bir tepki verse bile sonunda Sinan'ı çok sevmişti. Annem geç geleceği için yemeğimizi bitirmiş televizyon izliyorduk. O sırada kapı çaldı. "Ben bakarım," dedim ve heyecan ile ayağa kalktım. "Nerede benim yakışıklı oğlum?" Annem Sinan'ı her zaman ağabeyim yerine koyardı. Ağabeyimin yokluğunu her zaman Sinan doldurmuştu. "Birileri bana seslendi sanırım," dedi Sinan büyük bir heyecanla. Kapının önünde öyle bir sarılmışlardı ki sanırsınız Türk filmi çeviriyorlardı.

"Beni de alın aranıza," dedim bir bebek edasıyla. "Koca bebek yine kıskandı," dedi Sinan. Aralarına girip sarıldığım zaman o kadar mutlu olmuştum ki kendimi tarifsiz bir mutluluğun içine atmıştım. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar huzurluydum. "Koca bebeklerim artık içeri geçelim mi?" dedi annem. Kafamızla onaylayıp içeri geçtik. Biraz sohbet etmiştik. Sohbet sırasında gülüp, yeri geldiğinde ağlamıştık o kadar güzel bir büyüdü ki bu hiç yok olmasın istiyordum. Sinan annemin ısrarıyla yarım saat daha oturduktan sonra kalkmıştı. Zeliş bugün bizde kalmayacaktı daha demin aldığı bir habere göre annesi rahatsızlandığı için bu gece ve yarın oradaydı. Annem ile evde tek başımıza kalmıştık. Koltukta kitap okuyan annemi görünce hemen yanına uzandım.

"Özlemişim be annem."

"Ben de çok özlemişim."

"Ne kadar çok büyümüş demi?"

"Sende çok büyüdün güzelim. Daha ikiniz de ufacık bebektiniz. Şimdi koca bebek oldunuz," dediğinde güldüm.

"Neyse yarın okul var. Uyu artık."

"Tamam, anneciğim..." dedim ve onun o al yanaklarından öpüp yukarım çıktım.

İlk defa kendimi okula gitmek için bu kadar sabırsız hissediyordum. Okula gidip Sinan'ı görmek için can atıyordum. Annem gibi bende onu ağabeyim yerine koyardım. O benim her ihtiyacım olduğunda daima yanımdaydı. Belki de onu ağabeyim gibi görmemin en özel sebebi de buydu...

Odama girdiğimde bu güzel günün tadını çıkarmak için camımı açıp, kollarımı açarak derin bir nefes aldım. Ve " TEŞEKKÜRLER HAYAT !" diye sevinçle bağırdım. Bunu yapmak beni rahatlatırdı. Camımı kapattım ve üstümü değiştirip yatağıma yattım.

5 PARMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin