Leon'un ağzından
Akşama kadar uyumuştum. Bu bana iyi gelmişti. Toparlanmıştım. Kendimi daha iyi hissediyordum. Bir süre daha yatakta boş boş tavanı izledim. Ayaklarımda yürüyebilecek gücü bulduğumda kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Aslında o kadar da kötü değildim. Çok uyuduğum için bu bende miskinlik yapmıştı. Yavaş yavaş merdivenin basamaklarından iniyor ve mutfaktan gelen enfes kokuya adım adım yaklaşıyordum. Hilal ne pişirmişti acaba?
Mutfağın önüne geldiğimde fırından börekleri çıkaran karımı gördüm. Kapının eşiğine yaslandım. Onu izlemeye başladım. Börekleri çıkardığı gibi kakaolu keki attı fırının içine. Bu işlere kendini o kadar kaptırmıştı ki bir süre beni fark etmedi bile. Bir ara arkasını döndü ve göz göze geldik. Hilal gözlerini kısmış, kaşlarını çatmış, bir elini de beline koymuş bana bakıyordu. Bu hali içimde patlamaya hazır bir volkan gibi kahkaha atma isteği oluşturmuştu. Ama yaşamayı seven biri olarak elbette kendimi tuttum. Sonuçta karısı tarafından katledilen bir adam olarak anılmak istemezdim. Hilal bana doğru yaklaştı.
"Sen niye bana seslenmedin? Niye haber vermedin? Niye kalktın? Kendini iyi hissettiğine emin misin? Ne olur ne olmaz diye doktora gitmeye gerek var mı?" Bu telaşlı hali çok hoşuma gitmişti. Birinin sizin için endişelenmesi... Anlatılamaz bir duyguydu. Aslında hızlı hızlı sorduğu bu soruları sabaha kadar dinleyebilirdim ama açlık hissi daha ağır bastı.
"Hilal sakin ol! Gayet iyiyim ben. Buraya kadar geldim işte. Doktora falan da gerek yok. Ama biraz daha iyi olmam için senden bir şey istesem?"
"Söyle!"
"Anlaşmayı yırtıp atarsan çok makbule geçecek." Hilal isteğim üzerine gözlerini devirdi. Ben de son bir umut şansımı denemiştim zaten. Sonra Hilal sorusunu sordu.
"Aç mısın?"
"Evet. Hem karnım hem de kalbim aç Hilal. İkisini de doyurabilir misin?"
Hilal bana ters ters bakmaya başladı."Zevzek zevzek konuşmaya başladığına göre gayet iyisin sen! Neyse. Sen salona geç ben sana getiririm bir şeyler. Öyle bir oturuşta yemen ağır gelebilirmiş. Arkadaşım söyledi. Ben de senin sevdiğin patatesli kıymalı böreklerden yaptım. Ara ara atıştırırsın." Patatesli ve kıymalı börek sevdiğimi bile yeni fark etmiştim. Aslında her türlü böreği yerdim ama önümde birçok seçenek varsa elim hemen patatesli kıymalı olanlara giderdi. Buna dikkat bile etmemiştim ki.
İçeri geçip oturdum. Hilal de elinde tepsiyle geldi. Börekler ve yanında da çay vardı. Yanıma oturdu. Acıktığım için hemen börekleri yemeye başladım. Gerçekten çok lezzetliydi. Hilal de gülümseyerek beni izliyordu. Belki de bir şey söylememi bekliyordu.
"Çok yakışıklı olduğumu biliyorum ama sürekli beni izlemeyi bırakır mısın? Nazarın değecek." Söylememi beklediği şeyin bu olmadığına emindim ama onunla uğraşmak çok hoşuma gidiyordu. Hilal gözlerini devirdi.
"Nazarımın değmesi gereken bir özelliğin mi varmış ki?" Ona ters ters bakmaya başladım. O ise hemen konuyu değiştirdi.
"3 gün evde dinlen. Sonra şirkete gitmeye başlarız."
"Tamam ama sen neredeyse tüm yılın işlerini bitirdin. Ne yapacaksın ki?"
"Nasıl olsa gideceğim diye odamı istediğim gibi dekore edememiştim. Bir süre onunla uğraşırım." Kafamı onaylar bir şekilde salladım. Sonra aklıma bir fikir geldi.
"Hilal."
"Efendim?"
"Odanı beraber dekore edelim mi?" Hilal bir süre düşündü. Sonra en güzel gülümsemelerinden birini bahşetti bana. Gerçi hepsi çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDE KENDİMİ KAYBETTİM
Chick-Lit"Nefret aşka en yakın duygudur derler. İste bu yüzden geç anladım sende kendimi kaybettiğimi." Zoraki bir evlilik. Aşka yolculuk. Not= Bazı sorunlardan dolayı ilk 3 bölümünü yayınladığım hikayeyi silmiştim. Ama artık buradayım?