"Beni evine kabul ettiğin için teşekkür ederim, Ray."
Gece apar topar evimden ayrılmış ve Ray'in evine kadar yürümüştüm. Neyse ki o kadar da uzak değildi. Yalnızca benim evimin iki sokak aşağısındaydı.
"Sorun değil dostum. Her zaman gelebilirsin."
Ray yalnız yaşıyordu. Eskiden onunla beraber yaşardık ama Jamia ile evlendikten sonra doğal olarak onun evinden taşınmış ve Jamia ile başka bir eve yerleşmiştim.
Ortamdaki sessizlik hiç hoşuma gitmemişti ama konuşmak da istemiyordum. Sadece kendimi yalnız hissetmek istemediğim için gelmiştim buraya.
Ray televizyonu açtı ve ortamdaki sessizlik böylece bozuldu.
Şu anda televizyon izlemek bile istemiyordum aslında. Eskiden yaşadığım eve göz gezdirmek, televizyondaki belgesellerden daha eğlenceli olabilirdi.
Ev, geçen seneyle aynıydı. Ray ile beraber ikinci el dükkanlarından aldığımız eşyalar ve sprey boyayla grubumuzun adını -My Chemical Romance- yazdığımız duvar. Ev sahibi görmesin diye o duvarı perdeyle saklamaya çalıştığımız zamanlar olmuştu.
Gözlerimi kapatıp dinlendirdim. Bu evi özlemiştim ve şu anda içime yavaş yavaş bir huzur geldiğini hissediyordum.
Bu huzur, gözlerimi açtığım an sona ermişti.
Gölgemsi ve boş bakışlı adam, beni tekrar korkutmak için spreyli duvarın tam karşısındaydı. Ama bu kez bana değil, Ray'e bakıyordu.
Korkuyla yerimden sıçradım. "R-Ray! Çekil oradan! Gidelim."
Ray, bu paniğime anlam veremezmiş gibi etrafına bakındı. Daha sonra bana döndü. Ama ben çoktan ayağa kalkıp oradan uzaklaşmış, duvara arkamı dönmüştüm.
"Frank, sorun ne?"
Ray'in yanıma geldiğini hissedebiliyordum. Kaçmak zorundaydık. Yoksa Gerard bizi öldürecekti. Bunu seziyordum. Hayır, bundan emindim!
Yüzümü ellerime kapatmıştım ve Ray her ne kadar beni sakinleştirmeye çalışsa da açmaya niyetim yoktu.
"O-oradaydı," dedim. "Ray, buradan gitmeliyiz. Lütfen!"
"Sorunun ne olduğunu anlatacak mısın? Birini mi gördün? Frank, cevap ver!"
Kendime gelmem gerektiğini biliyordum ama Gerard'ın burada olduğunu bilirken bu çok zor olacaktı.
Ellerimi yüzümden hızlıca çektim ve aynı hızla duvara dönerek sağ kolumu o tarafa doğru uzattım. "Onu görmüyor musun?" diye bağırdım sonra. Ama baktığımda, bu kez ben de görememiştim.
"Sen neden bahsediyorsun, Frank? Burada bizden başka kimse yok."
Yaşaran gözlerimi silerken utançtan kızardığımı hissetmiştim. "Şey, üzgünüm Ray. Sorun yok."
Bu yaptığım şeyin çok sinir bozucu olduğunun farkındaydım. Yani biri bana yapsa sinirlenebilirdim. Ama şimdi anlıyorum ki, bunu yapan kişilerin de ellerinde değil.
"Sorun ne?" dedi Ray, tekar. Bunu keskin bir ses tonuyla söylemişti ve bir kez daha sorun yok dersem muhtemelen beni öldürmek isteyecekti.