Off umarım uyumamışsınızdır. Biraz geç oldu bölüm atmak için ama.
***
"Beyefendi? Beyefendi!"
Gözlerim bilincimle beraber açılırken bana bakmakta olan genç adamı fark ettim. Ardından üşüdüğümü hissedip yattığım soğuk zeminden kalkmaya çalıştım.
"Ne- ne oldu?" dedim karşımdaki adama. O ise bir adım geriye çıkarak kalkmam için bana müsaade verdi.
"Sizi baygın bir şekilde gördüm. Hastaneye götürmemi ister misiniz?"
Neler söylediğini düşünürken elimi alnıma koyup ağrıyan başımı ovaladım. Cevap vermeden önce nerede olduğumu ve neden baygın olduğumu hatırlamaya çalıştım.
Zihnime deli bir kahkaha, makas ve gözyaşlarının sağladığı yanma hissi girdi o anda.
Burası barın arkasıydı ve son gördüğüm şey Heather'dı. Bayılmış olmalıydım ve beni öldürmemişlerdi. Çünkü hala hayattaydım ve kurtulmak için hiçbir şey yapmamıştım. Sadece bayılmıştım.
"Hayır," dedim dalgınca. "Kendim hallederim. Teşekkür ederim."
***
Gece olmuştu ve bu kez kafamı kimsenin olmadığı bir yerde dağıtmaya karar vermiştim: eski evimdeki ağaç ev.
Elimdeki yaprakla oynarken düşünüyordum. Kendimi cesaretlendirmeye çalışıyor; konuştuğum kişinin eski erkek arkadaşım olduğunu ve bana zarar vermek istemeyeceğini kendime söyleyip duruyordum.
Ağlamaktan şişmiş olan gözlerim, bıkmış olduğumun göstergesiydi.
"Merhaba Frank."
Aniden gelen bu ses beni korkutmuştu. Yanımda beliren şey ise sıçramama sebep olmuştu. Bu Gerard'dı. Yine buradaydı! Yine gelmişti!
"Benden uzak dur." dedim. Dışımdan bunları söylesem de içimdeki ses bana daima şunları hatırlatıyordu:
Sana zarar vermeyecek. Korkmayı bırak. Yüzleş.
"Seni korkuttuysam özür dilerim." dedi Gerard. Ona bakmıyordum. Sanki küsmüş gibi arkamı dönmüş, onu dikkate almamaya çalışıyordum. Ama bunu yapmamın nedeni korkmamdı.
"Benden ne istiyorsun?" derken gözlerimden bir yaş düştü. Gözyaşlarımı kontrol etmeye çalışmadım ve akmalarına izin verdim. Ama ne olursa olsun, arkamı dönüp Gerard'a bakmadım.
"Bana dön, Frank. Sadece konuşacağım." Her söylediği söz bana acı çektiriyordu ve ağlamamı daha da şiddetlendiriyordu. Ondan korkuyordum. Ona anlam veremiyordum.
Sadece başımı hayır anlamında iki yana salladım.
"...Heather yok, Frank. Sadece ben varım. Bana dön."
Bu duygusal tavrı beni kandırmak için miydi yani? Kesin öyledir. Aldanma, dedi iç sesim. Arkanı dönme. Ona yüz verme.
"Hayır," dedim ve ellerimle gözümü sildim. "Ne söyleyeceksen söyle ve git." Bu cümlelerimi anladığını umuyordum çünkü ağladığım için sesim epey kötü ve boğuk çıkıyordu.
"Pekala," dedi Gerard. Ve devam etti. "Ben yaşarken ne kadar yalnız olduğumu biliyordun. Senden başka hiçbir şeyim, hiç kimsem yoktu. Ama sonra sen de gittin ve ben yine yalnız kaldım. Böyle yaşayamam, dedim kendi kendime. En azından Tanrı yanımda olurdu ölürsem..."
O konuşurken ağlamaya ve titremeye devam ediyordum.
"...Ama o da olmadı. Meğersem cehennem de, cennet de yokmuş. Dünyada hapis kalmışız. Yani yine buradayım ve yalnızım. Değişen bir şey olmadı. Heather'ın anlattığına göre, ölenler hep burada kalırmış. Şimdi... Sevgili Frank, beni anlıyor musun? Beni yine yalnız bırakacak mısın?"
Hıçkırıklarım konuşmama izin vermezken yavaşca Gerard'a döndüm.
"Seni bırakmak istemiyorum, Gerard," dedim. "Ama buradaki hayatımı da bırakamam ki."
"Bırakma o zaman," dedi Gerard gülümseyerek. Bu gülümsemesi içten ve rahatlatıcıydı. "Zaten hala burada olacaksın. Kendini insanlara görünür etmek için bir yol var. Kimse öldüğünü bilmez! Canlı gibi olursun yine."
"Ama," dedim. "Öyleyse yaşarken de seninle olabilirim."
Beni hala kandırmaya mı çalışıyordu yoksa? Bir tür oyun mu oynuyordu? Muhtemelen.
"Hayır, bu çok tehlikeli olur," dedi Gerard, başını iki yana sallayarak. "Heather anlattı: Hayaletlerle konuşmaya devam eden canlılar bir süre sonra kafayı sıyırır. Frank, lütfen. Bir şey kaybetmeyeceksin. Söz veriyorum!"
Bunu düşünmeliydim. Bana zaman vermeliydi.
Gerard'ı seviyordum, Gerard'ı istiyordum. Ama ölüm bizi ayırmıştı ve birlikte olmamız için ya ikimizin de canlı, ya da ikimizin de ölü olması gerekiyordu. Ama o tekrar canlanamazdı; ancak ben ölebilirdim.
"Düşünmeme izin ver öyleyse," dedim. "Kararımı verince söylerim. Ama bir şartım var."
"Neymiş?" diye sordu.
İç çekip gözyaşlarımı sildim. "Hayır dersem eğer, beni rahat bırakacak ve zorlamayacaksın."
Gerard yüzüme baktı. "Anlaştık."
Ve ortadan kayboldu. Her zamanki gibi.