Çiler'den:
Her sabah olduğu gibi bu sabahta evden kavga gürültü ile kendimi dışarı atmış okula doğru yol almıştım. Her sabah yaşadığımız kavgayı unutmamak gerekir. Annem ve ablamın bakımsız olmam, çirkin giyinmem, onlar gibi şuh kahkahalar atmamam kavganın bazı sebeplerinden birkaçıydı.
Asla bakımsız bir kız değildim. Kendime bakardım ancak makyaj yapmak daha doğrusu boya küpüne dönmek bana göre değildi. Az bir rimel ve dudak nemlendiricisi bana yetiyordu. Doğal olmak kendimi daha iyi hissettiriyordu.
Çirkin giyindiğimide düşünmüyordum. Sadece onlara göre daha sade giyiniyor, dikkat çekmiyordum. Basit elbiseler, pantolonlar, tişörtler gayet rahat ve hoştu bence. Her gün düğüne gider gibi giyinmek kesinlikle bana göre değildi.
Kahkaha atma konusuna gelince belki biraz haklılardı. Çünkü ne gülüyor ne gülümsüyor ne de kahkaha atıyordum. Bana göre değildi demicem çünkü bazen bende gülümsemeyi özlüyordum. Ancak bu özlem sahte gülücüklere değil samimi, saf gülümsemelere olan özlemdi.
Ben düşüncelere dalmış yürümeye devam ederken önüme bakmamış ve küçük bir çarpışma yaşamıştım. Çarptığım kişinin yüzüne bakmamış "Özür dilerim, üzgünüm." deyip yoluma devam etmiştim. Bir de yüzüne bakarak söyleyeceklerini dinleyemezdim. Çarptığım kişinin genç olduğu belliydi. Kim bilir çarptım diye ne kadar çok tantana yapacaktı.
Sonunda okulun bahçesine varmış sınıfıma doğru yol almıştım. Bu sene okuldaki ilk senemdi. Ailem beni okula ücretli gönderdiğini sanarken ben okulu tam burslu kazanmıştım. Ailemin okul için yatırdığı parayı da ilerisi için biriktiriyordum. Çünkü ailemin sağı solu belli olmazdı.
Okulda kimseye kendimi tanıtmak istemiyordum. Çünkü soyismimi duydukları an yalancı arkadaşlıklar, sahte gülücükler baş göstericek ben yeniden kalabalık içindeki yalnızlığıma bürünecektim. Böyle bir olay yaşamaktansa en başından arkadaşlık kurmamak benim için çok daha iyiydi. Ki zaten okulların açıldığı haftadan beri bu taktiği kullanıyordum. Gayet de işe yarıyordu.
Bir haftadır girdiğim sınıfa girdim. Yuvarlak şekilde dizilmiş sıralarda en dikkat çekmeyecek, kenarda kalacak yere oturmuş defterimin arka kısmına kendi oluşturduğum müziğin notalarını gözden geçiriyordum.
Üzerimde hissettiğim gözlerle karşı tarafa baktım. Yeşil gözlü sarışın bir çocuk bana doğru bakıyordu. Kim olduğunu bilmiyordum. Belli ki bizim sınıfta idi ancak daha yeni fark etmiştim. Göz göze gelmemize rağmen bakışlarını çekmemiş bakmaya devam ediyordu. Acaba beni tanıyor mu? diye düşünüyordum. Ama öyle bi imkan yoktu. Ailem ile pek fazla takılmazdım. Çoğu kişi benim yani annemlerin ikinci bir çocuğu olduğunun farkında değildi. Boşverip önüme döndüm ve notalara bakmaya devam ettim.
İçeri giren hoca ile birlikte etrafıma bakındığımda sınıfın dolmuş olduğunu farkettim. Demek ki çok fazla dalmıştım. Hocanın söylediklerini not almaya başladım.
"Dinleyici şarkıyı her dinlediğinde daha fazla yakınlık duyar ve her santimetresine kadar şarkıyı öğrenir.Ve o şarkının sözlerinde kendinden de birşeyler bulur.
Vokal müzikte Sözler ve Müzik çok önemlidir.Öyleyse sözler ne kadar anlaşılır olursa karşınızda bırakacağınız etki ve anlaşılabilirlik de o oranda artacaktır.
Bu tabii ki her tür müzikte olmaz.Enstrumantal ve Klasik müzikte besteci veya kompozitörlerin fikirsel,tamatik başarıları öne çıkmaktadır.,.Bizim sözler için söylediğimiz ; temiz anlaşılabilir olma gerekliliği : Türkü,Rock,Blues,Caz ,Türk Müziği vs.. gibi sözlü müzikler için söylenebilir.
Şarkı söylerken en dikkat edilecek nokta tüm kelimeleri son hecesine kadar şarkı içinde duyurmaktır.Bu problem kayıtlarda sıkça karşılaşılan bir durumdur.Dinlediğmiz birçok şarkıcının maalesef bu yanlışı yaptığı,aynı dilde konuşmamıza rağmen sözleri tam olarak anlayamadığımız nice şarkılar ve şarkıcılarımız mevcuttur.Şarkının son heceleri yutulup gitmiştir.
Oysaki bu problemi engellemek zor değildir.Ancak şan konusunda kişi kendini değerlendirirken yeteri derecede dikkatli olmayabilir.Problemi engellemek için nefes çalışırak ,tüm heceleri son notasına kadar doğru bir diksiyonla vurgulamak duyurmak gerekir.
...
Bir daha ki ders için sizleri eşleştirdiğim partnerleriniz ile birlikte düet yapacaksınız. Listeyi aşağıya panoya astım. Dersten sonra oraya bakabilirsiniz."
Ders bitmiş bende kendime kahve almak için kantine inmiştim. Boş masalardan birine oturmuş bir şekilde derste tuttuğum notları tekrar inceliyordum. Bir süre daha oturduktan sonra kalkmak için hareketlenmiştim ki masaya konan birkaç defter ve karşımda sandalyeyi çekip oturan çocuk dikkatimi çekti.
Bu sınıfta da bana dikkatli bir şekilde bakan çocuktu. Amacı neydi anlamamıştım. Soran gözlerle bakmaya başlamıştım ki beni fazla merak içinde bırakmadan o da konuşmaya başladı.
"Selam Ediz ben." İsmini söylemesine bir anlam veremeyerek sorumu yönelttim.
"Yani?"
Sanrım sevimli olduğunu düşündüğü bir sırıtmayla cevap verdi.
"Sabah çarpıp yüzüne bile bakmadan basit bir özürle geçiştirdiğin kişi."
Söyledikleri ile utansam da pek belli etmemeye çalışarak yeni bir soru yönelttim.
"Ne yapmamı bekliyorsun? Özrümü diledim. Daha ne?"
"Aslında bir kahve ısmarlayabilirsin. Bu sırada yapacağımız düeti de konuşuruz."
"Düet?"
"Takım arkadaşıyız." Bu söylediği ile kaşlarım havalanmıştı.
"Demek öyle. İyi o zaman söyleyeceğimiz şarkıları bugün kararlaştıralım. Her gün prova yaparak bir hafta içinde hazırlanacağımızı düşünüyorum. Fazla vaktim yok. Senin aklında olan şarkılar var mı?"
Soğuk bir tavırla konuşmam sanırım onu dumura uğramıştı. Ne bekliyordu ki acaba? Yakışıklı bir çocuktu. Sırf bu yüzden ona yakın davranacağımı mı düşünmüştü acaba?
"Bi kahve içseydik. Öyle konuşurduk."
"Fazla vaktim yok diyorum. Anlamıyor musun?"
"Bende kahve içmeden konuşmayacağım diyorum."
Sonunda pes etmiş bir şekilde defterimi masanın üzerine bıraktım ve kantin sırasına doğru ilerledim. İki kahve alıp da geri döndüğümde elinde benim defterim olduğunu gördüm.
"Napıyosun sen?" Diyerek defteri elinden aldım ve kahvesini önüne bıraktım.
"Müzik yapabiliyor musun? Gördüğüm kadarıyla güzel bir müzikti."
"Bu seni ilgilendirmez. Şimdi kahveni iç ve şarkıları söyle."
Kaşları havalandı ve yüzünde pis bir sırıtma oluştu. Kahvesini eline alarak içmeye başladı. Allah'ım ne kadar can sıkıcı. Boşverip bende elimdeki kahveyi içmeye başladım. O kahvenin de dibi gelecekti elbet.
Merhaba arkadaşlar! Evet ilk bölümümüz yayında. Şarkı olarak ben çok severek dinlediğim bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim bugün. Elçin Orçun ft. Emrah Karakuyu - Elimi tut. Umarım sizinde hoşunuza gider. Lütfen votelerinizi ve yorumlarınızı eksin etmeyin. Keyifli okumalar diliyorum 💕 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceler Olmasa Nasıl Parlar Yıldızlar
Teen FictionWattpad'de "Geceler Olmasa Nasıl Parlar Yıldızlar" isimli ilk kitaptır. "Selam Ediz ben." İsmini söylemesine bir anlam veremeyerek sorumu yönelttim. "Yani?" Sanrım sevimli olduğunu düşündüğü bir sırıtmayla cevap verdi. "Sabah çarpıp yüzüne bile bak...