4.Bölüm : Hoşçakal

36 18 1
                                    

' Geri geldim sevdiğim. Sen beni bilmezken ben seni sevmek için geri geldim.'
        ' Selim'den devam '
Geri geldim sevdiğim. Umudum vardı hala çünkü. Uzaktan uzağa sevdim seni güzel gözlüm. Hiç karşına çıkmadan. Çıkamazdım ki. Siz birbirinizi deli gibi severken, ben size bunu yapamazdım güzel gözlüm. Emir seni bu kadar çok severken ben ona rağmen seni sevemezdim. Ama sevdim işte. Seni ilk liseye başladığın gün sevmiştim. İlk gördüğüm an kapılmıştım güzel gözlerine. Ama sen beni hiç görmemiştin. Sonra Emirle tanıştın. Birbirinizi tanıya tanıya çok sevdiniz. Aslında bir yandan da seviniyordum sizin adınıza. İşte ben o günden sonra seni sayfalarıma dahil ettim sevdiğim. Her kelimemde sen geçiyordun. Güne gün, bütün olanları hissettiklerimi o sayfalara döktüm ben. İşte beni, o sayfalar ve duvarlar çok iyi bilir. Ağladım sevdiğim. O sayfalara döktüm gözyaşlarımı. Her gün seni kaybedişimi o sayfalara yazdım. O sayfalar sadece hüzün beslemiyor ama sevdiğim. Mutluluk da besliyor. Mutluluğunuzu. Emirle seni de yazdım oraya sevdiğim. Ne kadar mutlu olduğunuzu, birbirinizi ne kadar çok sevdiğinizi herşeyi yazdım oraya sevdiğim. Şimdi ise oturuyorum uçurumun kenarında. Gözyaşlarım akmıyor bu sefer. Sadece , sadece biraz içim ağlıyor. Emir için. Senin için. Sonra tekrar düşünüyorum. Bu sefer ölmek geçiyor içimden. Çünkü Emir yok. Çünkü sen hiç olmadın. Şu an burada acılarımla birlikte, dalgalarla birlikte yok olmak istiyorum. Sonra tekrar düşünüyorum. Emir böyle yapmamı istemezdi. Emir benim ağlamamı istemezdi. Yapamıyorum sevdiklerim. Nefes alamıyorum. Hayat ölmem için direniyor, ve ben buna karşı koyamıyorum. Ben gidiyorum bu hayattan. Kendine iyi bak İstanbul. Anıları sakla içinde. Acıları yok et. Hoşçakal İstanbul. Hoşçakal Mirda..
      ' Yazar'dan devam'
Denizin derin sularına bıraktı kendini Selim. Çarenin bu olacağına inanıyordu. Evet, ölüm bazen çaresizlikti. Ama Selim çaresiz değildi. Sevdiği vardı ona tutunabilirdi. Emir de böyle isterdi. Hem Mirda'nın hem de Selim'in mutlu olmasını. Fakat Selim naptı?  Kolay yolu seçti. Bu hayattan gitmeyi. Ölmeyi seçti.
      Doğru muydu Selim'in yaptığı? Tabiki değildi. Ölüm hiçbir zaman seçenek olmamalıydı. Allah'ın verdiği canı sadece Allah alabilirdi. Böyle olmamalıydı. Unutabilirdi Mirda'yı. Ya da ona sığınırdı. Ama o en kolayını seçti. O ölmeyi seçti..
         Kahvesini  yavaşça koydu balkonun fayanslarına Mirda. Emir'in yokluğuna alışıyordu yavaş yavaş. Vazgeçmeye çalışıyordu. Yapabilirdi. Hayatına devam etmek zorundaydı. Tekrar aşık olabilirdi. Aklından çıkarabilirdi onu. Ama ne olursa olsun, başka biri olursa bile kalbinde hala ona yer olacaktı. Küçük bir yer.
        Gözlerini hastane odasında açtı Selim. Yaşıyordu. Hiç birşeyi başaramadığı gibi ölmeyi de başaramamıştı. Böyle düşünüyordu Selim. Niye nefes alıyordu ki. İstemiyordu işte yaşamak felan istemiyordu. Sonra bir kez daha lanet etti Selim. Yaşadığı için..
       Mirda kahvesini yudumlarken telefonu çaldı. Arayan Hayat'tı. ' Sonunda beni aramayı düşünmüş ' Diye geçirdi içinden Mirda. Aramayı yanıtladığında; " Merhaba Mirda hanım. Ben hastaneden arıyorum. Hayat hanım trafik kazası geçirdi. Yakınlarını aradık ama açmadılar. Bizde sizi aradık. Hastanenin adı  'Yenibosna safa hastanesi' Gelebilir misiniz? "  Mirda; " Hemen geliyorum" Diyerek kapattı telefonu. Kardeşim dediği insan kaza geçirmişti. Ne yapacağını şaşırdı Mirda. Bir hışımla çıktı evden.
           Mirda hastaneye geldiğinde danışman'ın yanına gitti hemen. Nefes nefese; " Hayat Özer hangi katta? " Danışman'daki kız bilgisayara bakıp; " 2. Kat sağda " Deyip gülümsedi. Mirda koşarak merdivenleri çıkmaya başladı. Hemde Dua ediyordu. Korkuyordu. Onu da kaybedemezdi. 2. Kata geldiğinde soluklandı Mirda. Ardından odanın önüne geldiğinde tıklayıp içeri girdi Mirda. Hayat, yatağa uzanmış uyuyordu. Hemen yanında hemşire tansiyon'unu ölçüyordu. Mirda hemşirenin yanına gidip; " Durumu nasıl?  " Diye sordu. Hemşire durumu gayet iyi. Şanslıymış ki pek bir hasar almamış. Biraz dinlenmesi gerekiyor. Geçmiş olsun." Deyip çıktı hemşire odadan. Derin bir ' Oh ' Çekti Mirda. Rahatlamıştı Mirda. Arkadaşının yanına gidip alnından öptü. Sonra tekrar şükretti Allah'a. Onu da kaybetmediği için.
      Mirda nefes almak için bahçeye çıkmıştı biraz. Hastanelerde hep boğuluyormuş gibi hissediyordu. Emir'den sonra. Boş bir bank bulup oturdu oraya. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırıp, gözlerini kapattı. Derin havayı içine doğru çekti. 5 dakika öyle kaldıktan sonra gözlerini açtı Mirda. Açtığı gibi hastanenin çatısında duran bir erkek gördü. Telaşlandı Mirda. Hiç düşünmeden merdivenlerden yukarı çıktı.
       Selim öylece durup İstanbul'a bakıyordu. Hayatını cehennem'e çeviren şehre bakıyordu. Nefret ediyordu artık bu şehirden. Selim böyle düşünmeye devam ederken arkasından bir ses duydu. " Bak sakın atlama tamam mı? Bu hayattan vazgeçme. Bu senin yaşamın. Bu hayatını bu şekilde biriremezsin! Ne olursa olsun ölmeyi seçmemelisin. Kendine gel lütfen. Yaşa. Bu hayatın zorluklarına rağmen yaşamaya devam et. Unutma Allah bir kapıyı kapatıyorsa diğer kapıyı açacaktır. Yapma! " Selim şok olmuş bir şekilde hala arkasını dönmeden, önüne bakıyordu. Mirda gelmişti. Ona yaşamasını söylüyordu. ' Onun burada ne işi var ' Diye düşündü. Bişey mi olmuştu yoksa? Arkasını döndü Selim. Sapasağlam duruyordu Mirda karşısında. Selim o özlediği yüze tekrar baktı. ' Geldin '
     

Kal Ölene KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin