20. Jooheon : "Barışma Noktası"

3.5K 110 30
                                    

Jooheon'ın Gözünden■

"Honey.... en sevdiğin renk ne?"
"(İsmin) rengi."
"Peki en sevdiğin tat?"
"(İsmin) aroması."
"Yaa.. Oppa.... en sevdiğin parfüm?"
"(İsmin) esansı."
"Ya ama sen böyle yaparsan olmaz ki..."
"İyi de Prenses.... benim en sevdiğim her şey senden oluşuyor. Senin sesin en sevdiğim ses mesela."

(Ismin), Prenses'im kızıp odaya gitti. Normalde ben gelince oraya pek gitmez. Ama epey küstü galiba.
"Tak tak!"
"Kimsin?"
"Aegyo siparişi için geldim ama... "
"Gidebilirsiniz. Ben öyle birşey sipariş etmedim!"
"O zaman size ikram edelim biraz?"
"İstemiyorum..."
Ciddileştim. Derin bir nefes verdim ve alnımı kapıya yasladım.
"Ben de aramızda bir kapı olmasını istemiyorum. Sen de buna saygı gösterebilir misin Prenses?"
Ayaklarını süreye süreye kapıya gelip açtı. Sonra yatağa koştu. Trip atacak benim minik civciv.

"Prenses... hadi ama. Biliyorsun ki provaya geri gitmem gerek... lütfen."
"Git."
"Olmaz. Sen beni öpmedin daha."
Yanıma gelip yarım bir öpücük verdi.
"Nasıl diyordun sen... başından çevirip de öp bari miydi? Öyle öpseydin?"
Hain barışma kozu; ona onun diliyle cevap vermek. Umarım kelime telaffuzum doğrudur, yoksa sadece güler.
Telaffuzum. Doğru! Evet Jooheon! Kendimi seviyorum be!
Ama prensesim başka. Bambaşka. Normalde herşey sensin dediğimde sevimli sevimli triplere girer, pembeleşir sonra da yanaklarımı, hakikaten canım yanana kadar, taciz ederdi.
(İsmin)'nın yaptığı tam olarak da o. Önce yanaklarımı daha önce görmediği bir canlarmış gibi ürkekçe okşar. Ardından ben muhtemelen gülerim, öyle olunca gamzelerim belli olur. Öyle olunca benim cesur civciv çıldırıp sıkma, mıncıklama ve bazen ısırma girişimi, öpmek ve çeşitli tanımlayamadığım hareketler ile ritüel devam eder.
O bir deli,bu sayede mükemmel bir çiftiz.
Ama bu kez neredeyse küfür etmişim gibi suratıma baktı. Konu ne anlasam. ...

Yatağa gidip onu kaldırdım ve yüzüne baktım. Bir yandan ay parçası yüzü parmak uçlarımla seviyordum.
"Ne oldu kalbim sarayının tek hakimi?"
"Beni hiç ciddiye alamıyorsun değil mi? Garip garip seviyorum seni zaten.."
"P-prenses... sen beni  sen gibi seviyorsun. Ki bu da muhteşem birşey. Ne oldu da benim prensesim alındı?"
Anlatmak için nazlanıyordu. Tepkisinden endişelendiğim için sakince beline sarılıp en hassas yerden, boynundan öptüm. Tüm vücudu gevşerdi ne zaman oradan öpsem. İlla barışırdık o gergin hali gidince. Elbette bir işlem süresi olurdu. Ama bilirdim, benim (ismin) im beni sevdiği için o an gevşerdi.  Bana önem verirdi. Sevgi ve saygı da. O yüzden o gevşeme olduktan sonra isterse bin yıl çekerim nazını.  Çünkü eğer o kalpte ben olmasam, onun gibi karakterli bir kız ölse tavrına yine aynen devam eder. Kızdı mı siler bile. Hafızasından,hayatından....

Yine öptüm barışma noktamızdan. Binlerce kez şükürler olsun ki yine gevşedi gergin vücudu. Ansızın bir nefes verdi. Kızgındı ama neye kızdıysa kesin ona göre önemliydi... ama benden çok değil. Ben bu saatten sonra havla dese havlarım. Bu kız beni hala seviyor olsun da...

Boynuna öpücükler kondurarak kulağına fısıldadım. "Konuş benimle Prenses. Sorun ne?"
"Jooheon... tatlım. Ben bana saygı duymayı istiyorum. Medeniyet çerçevesinde. Senin evcil hayvanın gibi olmak istemiyorum. Dokunuşunla, hem de tek bir tanesiyle bana istediğini yaptırabilecek olman beni rahatsız ediyor."
"Benim öyle bir yeteneğim mi var?!"
"Ya sanki bilmiyorsun..."
"Bebeğim... az önceki o-"
"Heh işte o öpücükle yelkenleri suya indirmemeye çalıştım. Ama ne kadar kendimi tutsam da olmadı. Yine sen kazandın. Kaç kere olursa olsun,ne olursa olsun yine olsa sen kazanırsın. Bu çok ürkütücü. Sanki ben ve fikirlerim bu odada değil gibi."
"Sevgilim... nereden geldi bu fikir akımı? "
"Abin ve sevgilisi."
"Ne olmuş onlara ?"
"Sevgilisi arkadaşım.. biliyorsun. En yakın arkadaşım. Hatta diğer abinin sevgilisi de. O kızlarla hayatımın büyük bir kısmında beraberiz. Beraber büyüdük. Biri mühendis diğeri işinde başarılı bir işletme müdürü. Benimle beraber koca bir kafeye işletiyorlar. İş yerinde son derece saygın birer kadın onlar."
"Eee?" Sakince bir daha öptüm. Ufacık bir inleme salıverdi dudakları arasından. Barıştı bile şu an benimle. Sadece onun bir problemini çözmeliyiz. Hala iyi aramız. Çok şükür.
"Eesi... iş yerinde o kadar lafı geçen insanlar abilerinin elinde birer kedi yavrusu oluyorlar. Hele şu çakma Yunan Tanrısı olan abin baya kızı kıvrandırıyor. Kız o haldeyken bakıp gülüyor. Ha ha ha diye hem de! Hiç ciddiye almıyorlar onları . Korkarım sen de böyle yapıyorsun. Hassas noktalarımdan yakalayıp güzel güzel gülüyorsun. Ben gülmene eriyorum... falan."
Minik kedinin derdi anlaşıldı. Bu konuyu nasıl bu kadar tek taraflı anlayabilir ki?
"Biriciğim.... sen o çakma Yunan Tanrısı abim nasıl bakıyor senin koala yavrusu arkadaşına buna dikkat ettin mi? Aşkla bakıyor. İçi giderek. Bakarak da olsa bir zarar verir mi endişesiyle. Ve hayranlıkla. Diğer abim de diğer arkadaşına aynı şekilde. Hatta bir keresinde hava durumu raporu için telefona sarıldı 'koala hislerin hava için ne diyor' dedi. Yani... ve bunu ona hoşluk olsun diye yapmadı. Cidden kız ne için ne yorum yapıyorsa ona göre hareket ediyor. Ben de öyle yapıyorum prenses. Siz bize kediyseniz biz size köpek oluyoruz. Provaya giderken  giyeceğim kıyafeti bile sen hazır ediyorsun askıya. Sen bana tütü bıraksan o askıya ben onu da giyerim. Çünkü onu bana sevdiğim,aşık olduğum kişi veriyor. Her ne yapıyorsan benim için yaparsın,bilirim. O sebeple sorgu sual olmadan kabul ederim. Ve bu beni daha da başarılı ve doğru biri haline getiriyor. Meleğim,asma yüzünü. Benim senden çok saygı duyduğum kimse yok ki... ama yalvarıyorum bunu abilerime söyleme. Ağlatana kadar alay ederler benimle..."

Onun karşısında tüm gerçeğimle durmak çok acayip bir histi.  Bu denli dürüst olmak. Bazen babama bile bu kadar açık olamıyordum. Bu kız bana ne yapıyordu böyle... alttan alttan sırıtarak bana baktı. Bir iki el aegyo ateşledim. Yanaklarımdan istila etti tenimi. Bazen acısa da umrumda olmuyor. Hatta hoş bile geliyor. His değil tabiki... Onun benimle uğraşırken böyle mutlu olması.
O yanaklarımdan beni istila ederken ben de barışmamızı teninin farklı bir köşesinde, boynuma uzanırken açılan belinde kutlamak istedim. Sadece parmak uçlarımla değiyordum. Ama öyle güzeldi ki.
Göz göze geldiğimiz an göz rengi daha da koyulaşmıştı. Dudaklarına eğildim.
"Sende kaybolmak istiyorum..."
"Birlikte kaybolalım.." Dedi.  Ben onu öpmek istediğimizi söylemiştim. O da odasında olmamız ile ilgili bir konuyu ima etmişti. Aramızda böyle bir dil var. Klingonca gibi. Ama daha anlaşılır.
"Nasıl yani... yine mi?"
Sevimli sevimli başını sallayıp dudağını ısırdı.
"Hazır mısın yine?"
Yine aynı tatlı ifade.
Tanrım bu kız bana aklımı kaçırtacak. Kalbim sıkışıyor şu hareketleriyle.

"Bir daha barışma noktasını dene de bir bakalım hazır mıyım..."

Hay hay prenses... sizin için her zaman!

Not: Multimedyadak Jooheon kurabiye gibi çocuk.

ONESHOTS : MONSTA X  (Türkçe,fluff)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin