Derin bir nefes aldım ve Yeşim ile ilgili olan o kötü anıyı aklımdan silmeye çalıştım.
O gün çok üzülmüştüm.
Neden bir insanla öylesine dalga geçebiliyordu? O gün benim yerimde olsaydı keşke, o berbat hissi tatmasını isterdim.
O gün burnumun kemikli olduğunun yeni farkına varmıştım. Ve bu bende büyük bir utanç yaratmıştı. Hiç bir şekilde kimseye yan profilimi göstermiyordum. Takıntılı bir hale gelmiştim. Yeniden alay edilmesinden korkuyordum.
"Özlem! Çık artık, akşam oldu."
Bir anda olduğum yerde sıçradım ve aynaya baktığımda kendim ile göz göze geldim. Ve o anda yine aşağılanmalarım zihnimde canlandı.
Gerçekten, insanlar acımasızdı.
Sadece bu konuda değil, genel olarak her şeyde bir kusur buluyorlardı. Her güzelin bir kusuru olduğu gibi onların da kusurları vardı, fakat bunları görmezden gelerek diğer insanların eksikliklerini araştırıyorlardı. Ve böylece kendileri daha kusurlu bir hale geliyorlardı.
Bir süre daha aynanın önünde kendime bakarak ve beni ortalarına alarak çember oluşturan düşüncelerimin arasında sarsılmaya devam ettim ve sonunda lavabodan çıktım.
Kapıyı kapatırken Hilal'in koridorda yere çökmüş bir vaziyette beni beklediğini gördüm.
Kollarını birbirine dolamıştı ve mızmız çocuklar gibi duruyordu.
Onu izlediğimi görünce bana baktı ve yüzünü buruşturdu.
"Akşam oldu artık, hava karardı ya." diye cırladığında yeniden yüzünü buruşturdu.
Ona baygın gözlerle baktım ve dış kapıya doğru yürürken "Olsun, karanlıkta en azından fark edilmem." diye mırıldandığımda diz kapağımın arkasına bir tekme yedim ve yere yapıştım.
-
bu bir yaşanmışlık hikayesidir, yani kısmen.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
anonim | funfair
Short Story"Plakayı al, plakayı al!" Hilal telaşla yüzüme bakarken "Niye lan, noldu?" diye sordu. Sırt çantamı hızlıca sırtıma alırken "O arabanın içindeydi, o arabanın içindeydi." diye kendi kendime konuşuyordum. Ayağa kalktığımda Hilal hala arkamdan "Noluyo...