"Gelmek istemiyorum Hilal, zorlama. Bak sinirleniyorum sonra, sinir hastası ettin beni."
Hilal odamın kapısına yaslanmış, üzerinde beyaz sade bir tişört ve altına giydiği yırtık kotuyla bana dik dik bakıyordu.
Ben ise saat 19:09 olmasına rağmen yataktan bir kere bile çıkmamıştım. Bir ara çişim gelmişti ve sırf üşengeç olduğumdan dolayı altıma işemeyi bile düşünmüştüm.
"Özlem," dedi ve dudaklarını sinirli olduğu zamanlarda yaptığı gibi birbirine sıkıca bastırdı. "Bok gibi kokuyorsun gerizekalı. Sabahtan beri yataktan çıkmamışsın, anan dedi. Çürümüşsün lan, çürümüşsün." dedi ve iğrenir gibi bana baktı.
4 gündür üzerimden çıkarmadığım tavşan kostümüne benzeyen pijamamın yakasını burnuma yaklaştırdım ve kokladım. Dört gündür aynı pijamayı üzerimden çıkarmamış olabilirdim fakat pişman olduğum söylenemezdi.
"Yo, hiç de bok gibi kokmuyorum. Sen parfüm kokusundan başka birşey koklamadığın için--"
"Ya Özlem, şu lunaparka geliyor musun gelmiyor musun?"
Sırtımı yatak bazasına yasladım ve Hilal'le düz, boş bir bakışma yaşadık.
"Gelmiyorum."
-
"Emel teyze hala çıkmadı tuvaletten. Bilerek yapıyor, asosyel."
Lunaparka gitmiyorum demiştim değil mi?
Gidiyordum.
Hilal'e gelmeyeceğimi söyledikten sonra dayanamamıştı ve beni yataktan döve söve çıkartmıştı.
İçine kapanık bir kızdım. Yeniliklere açık değildim. Bu durumdan fazlasıyla şikayetçi olan Hilal ise beni asosyelliğimden kurtarmaya çalışıyordu.
Lunaparka götürerek. Fazlasıyla etkili bir tedavi yöntemi.
İnsan içine çıkmak istemiyordum. Ne zaman dışarıya çıksam insanlar yüzüme bakarlardı. Ben ise saçlarımla yüzümü gizlerdim. Bu her zaman böyleydi. Yüzümün çirkin olduğunu düşünüyordum ve bu yüzden baktıklarına emindim.
Hilal ise 'çirkin bir insanın yüzüne niye uzun uzun baksınlar?' diye beni güzel olduğuma inandırmaya çalışıyordu.
Şimdi ise üzerimde ki pijamalarımı çıkartmış, yerine kırmızı bir bluz ve altıma da siyah bir pantolon giymiştim. Zorla giymiştim.
Aynada yüzüme bakarken derin bir nefes aldım. Kendimi sevmiyordum. Kendimle barışık değildim. Yüzümü sevmiyordum.
Boyum çoğu kızdan uzundu. 1.70'tim ve zayıftım. Fazlasıyla zayıf olmama rağmen oldukça güzel bir fiziğim vardı fakat güzel olmak için fizik yeterli değildi. Kalın ve biçimli kaşlarım, esmer tenim, küçük dudaklarım ve...
Kemikli bir burun.
Bundan dolayı eve kapanan ben.
-
(İki sene önce.)
"Pişt, kız! Şu silinen tahtaya yazılanları sen yazdın mı? Ömer'le yazışıyordum da kaçırmışım yazılanları."
Yanımda oturmakta olan Yeşim'e yüzümü örten saçlarımın arasından bakmaya çalıştım.
Kız beni tanımıyordu. Normaldi tabi, yeni öğrenciydim. Fakat okula başlayalı daha bir gün olmuşken ben sınıfta ki herkezin adını biliyordum. Yeşim'in adımı bilmemesi moralimi bozmuştu.
Defterimi onun sırasına doğru iterken hiç birşey demedim ve saçlarımla biraz daha yüzümü örttüm.
Yeşim defterimi aldıktan sonra kendi defterini de açtı fakat bir anlık duraksadıktan sonra bana baktı.
Bana baktığını çaktırmadan görüyordum fakat o bana bakmaya devam ediyordu. Huzursuz olmuştum.
O anda elini saçlarıma uzattı.
"Ya sen niye sürekli yüzünü kapatıyorsun şöyle? Bir kez de yan profilden görelim seni--"
Sol tarafımda ki saçlarımı omuzumun arkasına attığı anda gülmeye başladı.
Ani kahkahasıyla sınıfta ki bütün öğrenciler ve ben ona doğru dönerken, Yeşim bir anda beni gösterdi ve dediği şey ile beraber öğretmen bile dahil, herkes gülmeye başladı.
Yeşim'in bana dediği şey ile o kadar üzülmüş ve utanmıştım ki yerin dibine girmek istemiştim.
"Ahahaha! Gargamel burunlu, gargamel!"
-
'diğer hikayelerine bölüm atmıyorsun bir de anonim yazmaya mı kalkıştın gevurun değorduğu eğvle eğvle' demeyiniz.
özendim, yazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anonim | funfair
Cerita Pendek"Plakayı al, plakayı al!" Hilal telaşla yüzüme bakarken "Niye lan, noldu?" diye sordu. Sırt çantamı hızlıca sırtıma alırken "O arabanın içindeydi, o arabanın içindeydi." diye kendi kendime konuşuyordum. Ayağa kalktığımda Hilal hala arkamdan "Noluyo...