4:Bölüm: HAYAL KIRIKLIĞI

62 3 3
                                    

  Sınıfta en yakın arkadaşım Ömür’dü ama bacağını sakatladığından bir ay raporluydu bu yüzden gelemeyecekti. Ayrıca sıra arkadaşımdı, Müdür sınıfa geldi herkes ayağa kalktı bir ben kalkmadım ee hani sınıfta bir hoca varken diğeri geldiğinde ayağa kalkılmazdı? Bize öyle öğretmişlerdi. Müdür konuşmaya başladı “Bu arkadaşınız Ekin, yurtdışında bir okuldan geldi. Artık sizinle beraber ders görecek. Arkadaşınıza misafirperver davranacağınızı umuyorum.” Dedi ve sınıftan çıktı, Ömür olmadığından yanım boştu benim dışımda Ayşe ve Melek’in yanı da boştu. Ayşe, Ekini görünce kendi yanına oturması için kenara kaydı ama Ekin direk geldi benim yanıma oturdu.

  Ben içimden şansıma küfrederken Ekin konuştu “Bu ne hal kızım yüzünden düşen bin parça, eğer beni yanında istemiyorsan gider şu fıstığın yanına otururum.” Kafasıyla Ayşe’yi gösterdi.Ayşe, sarı saçlı, ela gözlü fiziği de gayet düzgün olan güzel bir kızdı. Kişiliği de iyidir, seviyordum bu kızı. Bende sabır dileyerek “keyfin bilir” dedim. Yamuk bir gülüş attı ve yanımda oturmaya devam etti.

   Ders edebiyattı, neyse ki bu dersi seviyordum. Yanımdaki gıcığı düşünmemeye çalışarak derse odaklandım. Bir ara ne yapıyor diye kafamı ona çevirdim, göz göze geldik. Hala suratımı dikkatli bir şekilde inceliyordu.En son dayanamayıp sordum “Ne o ,suratımda tren mi geçiyor?” Bu cümlemin ardından alayla dudaklarını kıvırdı. “Hayır en son sivilcelerini sayıyordum  ama saymaktan yoruldum.” Söylediği şey arkasından şok oldum resmen laf soktu , kesinlikle böyle demesini beklemiyordum. Yüzümde o kadar çok sivilce var mıydı gerçekten.

  Bir insan ancak bu kadar öküz olabilir hem sivilce olsa bile öyle pat diye söylenir mi. Yok ,yok bir boynunda çanı eksik bildiğin katıksız öküz. Sen kendi suratına bak diyeceğim ama adamın suratında bir tane bile sivilce yok. Tabi herkes ben mi, benim gibi abur cuburu götürmüyor yediklerine dikkat ediyordur.

  Bu arada teneffüs  zili çaldı. Çok şükür bu gıcığın suratını daha fazla görmek istemiyordum. Soluğu koridorda aldım, direk tuvalete gittim  aynanın karşısına geçip suratıma baktım. Gerçekten sivilceler bu kadar fazlamı diye. Ama 1-2 tane vardı. Pislik bana laf sokmak için öyle demişti.

  Tuvaletten çıktım Çınar’ın sınıfına gittim. Sınıfında yoktu o zaman kesin kantindedir diye kantine yöneldim. Tahmin ettiğim gibi kantinde , kantinciden bir şeyler istiyordu. Kantinci Çınar’a içinde kahve olduğunu düşündüğüm  iki bardak uzattı. Çınar’la genelde teneffüsler de  kahve içerdik. Çınar da bardakları aldı. Bende köşeden izliyordum.Bir tanesini bana aldığını düşündüm, tam yanına gidecektim ki Çınar masada oturan Eda’nın yanına gitti. Ben olduğum yerde donup kaldım. Eda tam bir kaşardır. Okulda bir sürü erkekle de adı çıktı ama o kaşarlık yapmaya devam ediyor tabi. Üzerinde kısacık etek olmasına rağmen bacak bacak üstüne atmış Çınar’ın yanına gelişini seyrediyordu.

  Ben gördüğüm manzara karşısında donup kaldığımdan oradan onları izliyordum. Çınar, Eda’nın yanındaki sandalyeye oturdu kahveyi uzattı Eda da kahveyi alıp Çınar’ın yanağından öptü. Çınar da gülerek karşılık verdi. Bende artık kayışlar kopmuştu. Direk soluğu yanlarında aldım, Çınar’a dönüp “Ne yapıyorsunuz burada Çınar, bu kız seni neden öptü.” Çınar ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bana bakarken, Eda “Sana ne kızım hesap mı vereceğiz?”  Sen misin bunu diyen elindeki kaynar kahveyi aldığım gibi kafasından aşağı boşalttım. “Kaşarların konuşabildiğini bilmiyordum.” Eda cırtlak sesiyle ortalığı ayağa kaldırmıştı herkes bizi izliyordu.

    Ben arkamı dönmüş hızlıca ilerliyordum. Çınar arkamdan bağırıyordu ama şuan  yüzünü görmek istediğim en son kişi oydu.

  Bağırmalarına aldırmadan adımlarımı hızlandırarak direk okuldan çıktım. Özel okul olduğundan devamsızlık durumunda direk aileye haber veriyorlardı ama hiçbir şey umurumda değildi, biran önce bu lanet yerden uzaklaşmak istiyordum. Koşar adımlarla eve geldim. Kapıyı açtım tam kapatacakken bir el buna engel oldu kapıyı itti, baktım Ekinmiş. Biryandan gözyaşlarımı silerken sordum. “Ne işin var senin burada ilk günden niye  devamsızlık yapıyorsun?” Sabır diler gibi havaya baktı. “Bana soru sormayı bırak ta asıl sen anlat okulda ne oldu, niye ağlıyorsun?” Durmadan yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımı ellerimin tersiyle sildim. “Bir şey yok sadece canım sıkkın” Beni taklit ederek “sadece canım sıkkın. Sadece canın sıkkın olduğu için mi o kızı haşladın?” “Madem gördün neden soruyorsun, o kaşar gitti Çınar’ı öptü en kötüsü de Çınar olumsuz yönde hiçbir şey yapmadı.” Son cümleden sonra tutmaya çalıştığım yaşlar birden gözlerimden boşaldı hıçkırarak ağlamaya başladım. Ekin,

  “Şşt  tamam ağlama ama,  üzülmene değmez” diye beni teselli etmeye çalışıyordu.

   Ama konuştukça benim ağlamam daha da şiddetleniyordu. Ekin dayanamayıp bana sarıldı. İlk başta hiçbir tepki vermesem de sonra bende ona sarıldım. Kafamı boynuna gömüp ağlamaya devam ettim.

 Dakikalarca öylece durduk artık dizlerimde mecal kalmadığından titremeye başlamıştı. Ekin de bunu anlamış olacak ki  beni tek hamle ile kucağına alıp yukarı çıkardı . Artık ağlayışım hıçkırıklara ve iç geçirmelere dönüşmüştü. Odanın kapısına geldiğimizde Ekin diziyle destek alıp odanın kapısını açtı. Beni yatağıma yatırdı, ayakkabılarımı çıkardı sonra da gelip yanıma yattı kafamı alıp kendi göğsüne yasladı. Benim hiç sesim çıkmıyor sadece iç geçiriyordum. Tek eliyle saçlarımı okşamaya başladı.

 “Geçti artık, ben yanındayım.”

SONSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin