Doğu Pireneler'deki küçük bir kasaba olan Arles-sur-Tech, çok ünlü bir yerdir. Ayrıntılar konusunda özel ilgileri nedeniyle akın eden bilimciler bir yana, inançlılar kadar inançsızlar da bu küçük kasabayı ziyaret etme zorunluluğu duyarlar. Kasabanın kilisesinde, sarkaç ve çatal dallardan binlerce daha ilginç bir pınar vardır ve Cennet ile Dünya arasında bir yerlerden kaynadığına inanılmaktadır. Pınar, her biri yerden 20'şer cm yükseklikteki ince ayaklar üzerinde duran bir mermer lahitten fışkırır.
Lahite ününü kazandıran, 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan bu metin olmadı. Bunun için yarım yüzyıl daha beklemek gerekti. Ama önce biraz anıttan söz edelim...
Mezar ya da daha doğru deyişle lahit, mermer bir bir bloktan oyulmuş, 1.80 metre boyunda, 60 cm eninde ve 45 cm derinliğindedir. Kapağı prizma şekline olup tepesi, oturduğu tabandan 30 cm yüksektir. Bazılarının 4. ya da 5. yüzyıldan kalma olduğunu iddia ettiği ve içinde iki azizin, St. Abdon ve St. Sennen'in kalıntılarının olduğuna inanılan lahit, bu"kutsal mezar" konusunda yayınlanan bir televizyon programıyla birlikte Avrupa çapında ünleniverdi.
Üstteki fotoğrafta da gördüğünüz gibi lahit, açık havada ve küçük bir mezarlığa bakan 12 metre yüksekliğindeki bir duvarın dibindedir. Mezarlık, kuzeye açılır ve bitişiğindeki kiliseye bakar. Lahitin kalınlığı, neredeyse duvarınkine eşit ve 75 cm kalınlığındadır. Duvara tam manasıyla yaslanmaktadır. İsteyen, gözle görülen iki-üç aralıktan parmaklarını rahatça duvarla lahit arasına sokabilir. Ayrıca lahit, doğrudan yere oturmakta ve iki mermer blok üzerinde durmaktadır.
Lahitle ilgili mûcizevî fenomen, şöyledir: İçinde her gün hatırı sayılır miktarda su birikmektedir. Lahitin içinden bazen su taştığı söylenmektedir. Bazı yıllar, lahit içindeki suyun 2,24 litreyi bulduğu bile görülmüştür.
Lahit, ilgili televizyon programında "çözülmemiş esrar" olarak adlandırılmıştır. Program süresince çeşitli belgelere, bazı söyleşilere ve 1950'lerin sonunda hidrologlar tarafından yapılan ve "Şimdiye kadar yapılan araştırmalar, bazı noktaları aydınlatamamıştır." ve "Kutsal mezar, sırrını açığa vurmuyor." görüşlerini destekleyen bir araştırmaya da yer verilmiştir. Bitişikteki mezarlığın demir kapısına asılmış bir plakada el yazısıyla yazılmış anıtın tarihini de okuyabilirsiniz. Orada da "Kutsal mezarın sırrını açığa vurmadığı" yazılıdır.
Esrarın çok derin ve büyük bir araştırma gerektirecek türden olmasından çok, yaratacağı etkinin zaman zaman televizyonlarda boy gösteren güçlü medyumların yarattıkları türden olumsuz etkiler yaratmaya yatkın olması nedeniyle, geniş bir araştırma gereksizdir. Ayrıca hâlâ pek çok kişi, lahitin esrarının çözümsüz olduğuna inanmakta, hatta bazıları, çözümün 40 yıldan uzun bir süre önce getirilmiş olmasına karşı, hâlâ açıklamaların tümünün yetersiz olduğunu düşünmektedir.
İşin aslına bakacak olursak, TV'lerde ve diğer yayınlarda yer alan bütün o gizemciliğe karşın, 30 yıl önce yapılmış olan bilimsel araştırmalar, akla uygun bir açıklamayı çoktan getirmiştir.
Bu konuda 3 hidrologun vardıkları sonuçlara dayanmak zorundayız. Bu sonuçlar da "La Houille Blanche" (Hidroelektrik Enerji) dergisinin Aralık 1961 sayısında yayınlanmıştı.
Araştırma, Arles-sur-Tech'in aydın rahibiyle varılan anlaşma ve onun mezarlığın anahtarını vermesi ve onunla birlikte emekli bir öğretmen olan Monsieur Rougé'nin yardım ve işbirlikleri sayesinde gerçekleştirildi. 1961 yılında 2,5 ay boyunda önceden belirlenmiş bir plan çerçevesinde ölçümler, gözlemler ve deneyler yapıldı Çalışmalar, sadece Paskalya döneminde, inananların ve turistlerin ziyareti için 2 gün sekteye uğradı.
"Gizemler" adlı bir Avrupa televizyon gösterisinde ortaya atılan ve Avrupa kamuoyunun büyük ilgisini çeken Anles-sur-Tech'teki bu "çarpıcı" fenomen, aslına bakıldığında asla daha doğal olamayacak bir fenomenden başka bir şey değildi. Yapılan incelemelerden sonra bir TV gösterisinin yapımcısı ve gazetecilik meraklısı sunucuların yarattığı yanlış bilgilendirme olmasaydı, fenomenimiz de artık hiç kimsenin ilgisini çekmez olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANORMAL OLAYLAR
ParanormalArkadaşlar bu olayların gerçekten yaşanıp yaşanmadığının kesin olarak bilinmediğinin farkında olarak okuyun.. Belki birer efsanelee belki gerçekten yaşandı. İyi okumalar :)