Sırtıma batan bir iki taş dışında durumumdan gayet memnundum. Bir ara gözlerimi açıp kafamı yana çevirdiğimde Harry’nin dirseğinin üstünde durup bana baktığını gördüm. O an aslında ne büyük bir kargaşaya sebep olduğumu hatırlayıp yattığım kumdan kalktım.
“Sen biraz önce bir konserden kaçtın!”
Bunu hatırladıkça iyice korkmaya başlamıştım. Eminim herkes onu arıyordu ve o benimle beraber kimsenin olmadığı bir sahilde kumlara uzanmış denizin dalgalarını izliyordu. Bu yaptığımız bir hataydı.
“Biran önce gitmeliyiz. Belki şimdi yola çıksak yetişiriz. Belki onları arasam konseri biraz daha erteleyebilirler. Belki -”
Ben ayağa kalkıp neler yapabileceğimiz konusunda düşünmeye çalışırken o tekrar kumlara uzanmış kahkahalarla bana gülüyordu. Şaşkınlığımı gizleyemeden ona baktım. O ise bu durumdan hiç şikayetçi değilmiş gibi tek elini karnına koyup kumlara uzandı.
“Bunda komik olan ne tam olarak?!” sesimin gergin çıkmasını önleyemiyordum. En başından beni sahile getirmesini engellemeliydim.
“Daha demin kendi konserinden kaçtın. Aloo? Duymuyor musun beni? Ne diyeceksin nerede olduğunu soran insanlara?”
“Beni kaçırdığını.”
“Ne?!”
Yüz ifadem onun tekrar kahkaha atmasını sağlamıştı. Daha sonra bir anda yüzü gerginleşti ve acıyla inlemeye başladı.
Refleks olarak hemen yere çöküp yere eğdiği kafasını kaldırmaya çalışıp yüzüne baktım.
“İyi misin? Bir yerin mi ağrıyor? Harry cevap ver!”
Ne olduğunu anlayamadan beni kendine çekip yanına yatırdı. O kadar sıkı tutuyordu ki belimi kımıldayamıyordum.
“Üzgünüm ama, seni yanıma yatırmam için bana başka bir şans bırakmadın.”
“Sen var ya!”
“Evet ben var ya? Çok yakışıklı ve karşı konulamaz bir adamım değil mi? Hadi itiraf et.
Harry’nin beni köşeye sıkıştırmaktan ne kadar zevk aldığını biliyordum. O benimle oynuyorsa bende onunla oynayacaktım.
“Evet.”
Verdiğim cevabı hiç beklemediği bakışlarından belliydi. Boynuna gömdüğü yüzümü kendi yüzüne döndürünce, bende ona en masum bakışlarımı attım. Yüzümü, yüzüne yaklaştırırken belimi sıkı sıkı saran elleri istemsizce gevşemeye başladı. Dudaklarına yaklaştığımda ise gözlerini kapadı. Benden böyle bir karşılık beklemiyordu. Dudaklarımı değdirdiğimde onun en zayıf anını yakalamış olmuştum ve birkaç saniyede kollarından sıyrılıp ayağa kalktım. Arkamı dönüp cebinden fark ettirmeden aldığım anahtarları sallayarak arkadan gelmesini söyledim. Arabaya doğru ilerlerken Harry’nin kendisine lanet okuduğunu işittim ve istemsizce kıkırdamaya başladım.
## ## ##
Saatin 11 i göstermesine 10 dakika vardı ve hele şükür odamdaydım. Geçen sefer yaptığım hatayı yapmayıp diğer caddede indim arabadan, bu sayede çok sevgili yurt müdüremize yakalanmamıştım. Marcia’nın yarın çok önemli bir sınavı olduğu için harıl harıl ders çalışıyordu. Bende kendimi duşa atıp bugünü düşündüm. Doğum günü sürprizimi, Jason’ı… ve Harry’i. Onun adını söylediğim an dudaklarım istemsizce kıvrıldı. Suyu açarak bu düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. En azından duştayken onu düşünmek istemiyordum.
Bornozumu giyer giymez saçlarımı da havluyla sıkıca sardım. Elimde olmadan öksürmeye başladım. Deniz havası hiç iyi gelmemişti anlaşılan. Şifayı kapmak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loving him is RED(Tamamlandı)
FanficSadece okul için ingiltere'ye gelmiştim. Yatılı bir okuldu. Her şey normal olacaktı benim için. Taaa ki Kıvırcık kafanın biri üzerime kahvesini dökene dek. Peki neden o şu an sahnede şarkı söylerken, ben onun sonra ki performansı için kıyafet seç...