Üzerimdeki siyah yarım kollu, üzerine ince siyah bir tül geçirilmiş elbiseyle aynanın karşısında kendime bakarken istemsizce somurttum.
“Bunun nesi var?” Marcia saatlerdir giy çıkar yaptığım elbise yığının üzerine oturup kaşlarını kaldırdı.
“Fazla… siyah. Yani cenazeye değil, birinin ailesini ziyarete gidiyorum. Ama bu elbise pek böyle düşündürtmüyor.”
“Hala o birinin kim olduğunu söylemedin.” Yüzündeki meraklı sırıtıştan o kişinin Harry olmasını istediğini biliyordum ama bir kere yanıt vermeye başlarsam Jason’ın adını söylettirene kadar peşimi bırakmazdı.
“Biri işte, boşver.” Hemen yere düşmüş olan başka bir elbiseyi aldım. “Sence bu nasıl?”
Marcia elimdeki elbiseye acır gibi baktı. “Fazla… cici kız.” Ses tonumu taklit etmesi beni bir anda güldürmüştü.
“Bende ne fazla iddialı ne de fazla sönük olsun istiyorum. Ama senin dolabında bu tarife uygun bir şey bulamadım.” Askılıktaki mini dantelli elbiseyi çıkarıp ona çevirdim.
“Bu elbiseyi cidden giydin mi? Yani tam olarak nereni kapatıyor. Aldığına göre elbisenin bir yerini beğenmişsindir.”
Marcia bu duydukları karşısında istemsizce kahkaha attı.
“Ben değil de erkekler beğeniyor.” Elimdeki elbiseyi alıp tekrar askılığa yerleştirdi.
“Pekala, bu kadar lak lak yeter. Şimdi sana uygun bir şeyler bulalım.” Dedi ve dolabının üstündeki valizini yere indirip içini karıştırmaya başladı.
“Saatlerdir bakıyoruz ama pek yol kat ettiğimizi sanm-” Marcia elinde ağzımı açık unuttuğumu bile fark ettirmeyecek kadar güzel bir elbise tutuyordu. Mat KIRMIZI renkte belden oturtmalı kolları KIRMIZI dantelli hem sade hem de şık bir elbiseydi. elbiseye göz ucuyla baktığımda neden o gelmişti ki. Bu aralar Kırmızı her yere baktığımda onu görüyordum. Bu gece jason'la buluşmaya gidiyorum. Ama yine aklımda o var. Harry var.
“Bu.. çok güzel.”
“Beğenmene çok sevindim. Zaten beğenmen de kendine hayrına. Elimizdeki son elbise bu.”
İkimiz birden kıkırdamaya başladık.
“Bu elbiseyi 2 sene önce almıştım ama giymeye bir türlü vakit olmadı.”
“Vakit mi sıra mı?” Kafamla yataklarımızın üstünde dağ gibi olan yığını gösterip “Bu kadar çok elbiseyi gerçekten giyiyor musun?” diye sordum.
“Vitrinde görüp çok beğeniyorum. Daha sonra dolaptaki elbiseler aklıma geliyor ve… Amaaan aklımda kalacağına dolapta kalsın diyorum.”
Marcia cidden değişik biriydi. Değişik ve çok samimi. Onu bu haliyle çok seviyordum.
Saçım ve makyajımı da tamamlayıp Jason’ı beklemeye koyuldum. Yurdun olduğu caddeye gelmesine 5 dakika kaldığını söyleyen bir mesaj atınca bende çantamı alıp yurttan çıktım. Güvenlik görevlisinin bakışlarını üzerimde hissedince keşke daha uzun bir elbise seçseydim diye geçirdim içimden.
Birkaç dakikalık bir yürüme mesafesinden sonra onu gördüm.
Harry.
Adımlarım istemsizce durdu ve kalbim tekrar hızlıca atmaya başladı. Ben onu tamamen unutmuştum. Etrafıma bakındım ama caddede her zamanki gibi işine ve evine giden insanlardan başka kimse yoktu. Jason belli ki henüz gelmemişti. Ama her an gelebilirdi.
Harry benim tersime adımlarını hızlandırmış ve uzun bacaklarıyla yanıma gelmesi birkaç saniye sürmüştü.
“Çok… güzel olmuşsun.” Bu iltifatı yüzümdeki kanın yanaklarıma hücum etmesine neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loving him is RED(Tamamlandı)
Fiksi PenggemarSadece okul için ingiltere'ye gelmiştim. Yatılı bir okuldu. Her şey normal olacaktı benim için. Taaa ki Kıvırcık kafanın biri üzerime kahvesini dökene dek. Peki neden o şu an sahnede şarkı söylerken, ben onun sonra ki performansı için kıyafet seç...