MUTLU SONSUZLUK -12-

113 12 4
                                    

SINAVLAR BİTER PERFORMANS VE PROJELER BASLAR. NE OLACAK BİZİM HALİMİZ ?? ÇOK BEKLETMEDEN YAYİNLADİM HAYİRLİSİ BE GULUM... VE BU BÖLÜMDE OKTAYA GELSİN ONUN BENDE Kİ DEĞERİ ÇOK FARKLI . ONU KAYBETMESEM YERİDİR YANİ ÖPÜLDÜN..

Çok sinirlenmiştim, Can beni görünce kanlar içinde duran Erim'i yere savurup yanıma doğru yürüdü. Erim yere düşmüştü, gözlerini kapatmıştı. Canı çok yanıyor olmalıydı. "Bana yaklaşma !" diyerek tısladım. Dediğimi umursamadan bana doğru yaklaştı, çok sinirliydi.

"Benden uzak dur !" diye ona bağırdım. Elleriyle merdivenden beni çekiyordu gitmemizi istiyordu ama gidemezdim. Ellerimle onu ittirmeye, vurmaya başladım. Kollarıyla beni kendine çekerken direnemiyordum, çok güçlüydü. Beni kendine çekip duvara yasladığında kaburgalarım kırılacak sandım, çok sert çekmişti. Artık duvarla Can'ın arasındaydı bedenim. Nefesini yüzümde hissediyorum.

"Sana ne yaptı ?" derken bile burnundan soluyordu.

"Hiçbir şey aptal ! Aptal ! Aptal !" bana değmeye çalışan o ellerini vurmaya başladım. "Benden uzaklaşamazsın, gidemezsin !" diye elimi tutmaya çalıştı. Elimi ondan kurtarıp yukarıya kaldırdım tokat atmayı düşünüyordum. Elimi tam suratına indirecekken bileğimi sıkıca tutup duvara sertçe vurdu bence sadece kaburgalarım değil bileğimde kırıldı. Bedenini bana iyice yasladığında korkmaya başlamıştım. Can kızınca ne yaptığını bilmiyor tabi buna sadece kızmak denemez fena kıskanmıştı.

 Erim'in ne suçu var gel bana vur diyen iç seçime bir son vermeliydim. Nefesi... Sigara ve nane... Baştan çıkarıcı. Kendimi zor tutuyorum. Onu şuan sakinleştirebilecek tek şey diyeceğim sözlerdi.

"Gitmeyeceğim her şeyi konuşacağız ama şimdi ne olur git. Erim ile aramızda hiçbir şey yok ! Tamam mı  ?" çok hızlı söylemiştim.

 Arkasına dönüp evden çıkıp gittiğinde derin nefes alıp Erim'in yanına koştum. "Erim uyan ! Hadi ama sen bu darbelere karşı gelecek kadar güçlüsün. Kendine gel lütfen beni bırakma şimdi ölmenin sırası değil ! Ben gitmeden sen gidemezsin." diyerek onu sarstım. Evin etrafında turlayıp acil yardım çantasını ve kolonya aradım. Onları bulduğumda yanına hemen gittim. Başını oynatıyordu, canı acıdığından inliyordu.

"Hastaneye mi gidelim ?" diye sorduğumda başını hayır anlamında salladı. Başka çarem yoktu Yiğit'ten kaçtıktan sonra yaralarımı nasıl tedavi ettiysem Erim'e de aynısını uygulayacaktım. Tentirdüyot, yaralara iyi gelen bilmediğim bir krem, oksijenli su ve sargı bezi kesikler için iyi gelebilirdi. "Burada müdahale edemem." diye mırıldandım. Sonra bir kolumu beline doladım onun kolunu da boynuna geçirdim zorda olsa ayağa kaldırdım sürüne sürüne Erim'i koltuğa uzandırdım. Yanına eğilip oksijenli suyla yaralarını temizledim. Patlayan dudağını zorlatarak bana gülümsedi, yinede bu haliyle tatlıydı. Sargı beziyle de yaralarını kapattıktan sonra sıra dudağına gelmişti kremi durağına sürdüğümde bana bakmamasını dilerken gözleri hep bendeydi. Dayanamayıp elimle göz kapaklarını indirerek gözlerini kapattım.

 "Biraz uyu. Sana yemek yaptıktan sonra ağrı kesici veririm şimdi dinlen." diyerek ayağa kalktım.

 "Peki sen nasılsın ?" kelimeleri kesik kesik dediğinde isteksizce gülümsedim tabi gözleri kapalı olduğundan gülümsediğimi fark etmemişti.

 "Düne göre iyiyim. Şu işe bak ikimizde hasta olduk. " diyerek kendimi mutfağa attım. Yeni bir çorba yapacak kadar vaktim yoktu. Dün ki çorbayı ısıtıp kaseye koydum, ağrı kesici ve bir bardak suyu da tepsiye koyduktan sonra yanına gittim.

"Hey Erim ! Bunları yemek zorundasın." diyerek yanına oturdum. Başını da koltuğun kenarına yaslayıp çorba kaşığını ona uzattım. Şimdi ben ona yediriyordum. Yerken zorlansa da hastaneye gidip tedavi olmak istemiyordu.

DİRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin