Y.Ç-3 İçimde ki Şeytan

30.6K 587 126
                                    

Neredeydim? Burası neresiydi, orman? Peki benim ormanda ne işim vardı. En son evimdeydim yani kaldığım evdeydim. Üstümde o gece ki mavi elbisem vardı, ayaklarım çıplaktı. Etrafımda döndüm kafamı gökyüzüne çevirdim. Hafif rüzgarın uğultusu eşliğinde kulağıma fısıltılar geliyordu ama kimin sesi olduğunu çıkaramıyordum. Yada ne dediğini anlamıyordum.

"Hey burdayım bak." Hızla arkamdan gelen sese döndüm. Bu benim çocukluğumdu. Hafif turuncu ve dalgalı saçlar...

Birden koşmaya başladı bende peşinden koştum. Ama o kadar hızlıydı ki yetişemiyordum birden ormanın içinden kayboldu.

"Kayboldum beni bul bul bul bul" Sesi hafif çıkmasına rağmen sesi beynimde zongluyordu, nerdeydi yada ben nerdeydim. Onu bulmak için ciğerimde son nefesim kalana kadar sağa sola doğru koşuşturdum ama yoktum bulamıyordum küçüklüğümü. Sesi kafamın içinde artmaya başladı 'kayboldum' çığlığı kulaklarımı tırmalıyordu. En som dayanamadım ve bir ağacın altına çöktüm ve gözlerimi kapadım.

Hızla gözlerimi açtım ve yataktan doğruldum. Kalbimin boğazımda attığını hissettim. Elimi şafağıma koydum ve ovalamaya başladım. Nasıl bir kabustu bu böyle. Birkaç dakika kendime gelmemi bekledim. Kalp atışım normale döndüğünde etrafa baktım. Hava aydınlıktı, sabah mı olmuştu ne kadar çabuk. Sadece 5 dakika uyumuş gibi hissediyordum. Bu durumu en son lise zamanın da sınava çalışırken yaşamıştım galiba.

Bir dakika sabah olduysa eğer, akşam yemeği yememiştim. Hani akşam yemeği yiyecektik, kesin uyandırmaya çalışmışlardı ama uyanmamıştım. Uykum bazen çok hafif bazense çok ağır olabiliyordu. Yorgunluk dereceme bağlıydı. Akşam şarza taktığım telefonumu şarjdan çıkardım ve hemen açtım. Acaba biri beni merak etmişmiydi? Gerçi kimim vardı ki. Babam acaba arayıp ya da en azından mesaj atmışmıydı? Telefon açıldığında şifreyi girdim ve mobile veriyi açtım. Saate baktığımda daha 09.30'du. Yani benim için erkendi ama acaba evdekiler uyanmışmıydı? Okul grubundan birkaç mesaj gelmişti. Annem ise yüzüme söylediklerini bir de mesaj atarak göndermişti. Babama baktığımda 3 yeni mesaj gözüküyordu.

"Nerdesin sen"

"Annen herşeyi anlattı."

"Senin annenden bir farkın yok Dalya. Bunu bize, soyismimize yapamazsın. Eninde sonunda EVİNE ait olduğun yere geri döneceksin.

Evet baba sağ ol bende iyiyim. Sıkıntıyla elimdeki telefonu yatağa bırakıp geri yattım. Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım. Uzun süreden sonda Yıldırım soyadını taşımak çok zor gelmişti omuzlarıma. Sıkıldım ve bunaldım. Herşeyden herkesten...

Gidecek bir yerim bile yok yada herhangi bir arkadaşım. Yapayalnız kalmış gibi hissediyordum. Gerçi hayatımın her dönemi böyleydi. Yalnızlık.

Küçükken bir tek dostum vardı, sırdaşım. Yaklaşık o zamanlar 7-8 yaşındaydım 18 yaşıma kadar arkadaşlığımız devam etmişti. Tek o vardı. Sonra onlar şehir dışına taşındılar ve bağlarımız yavaş yavaş kopmaya başladı. En son polislik sınavlarına hazırlanıyordu ve sonra aslında sonrası yok birden bire konuşmamaya başladık. Onu her arayıp sorduğumda kısa cevaplar vererek beni geçiştirdi. Zaten sonrasında da telefonlarımı açmadı bende bir daha aramadım. Ama en azında onunlayken, Onurlayken mutluydum.

Kapının arkasından sesler gelmeye başladı yada gülüşme seside olabilir tam olarak anlaşılmıyordu. Kapıyı yavaşça açtılar ve içeri girdiler. Ses çıkarmamaya özen gösteriyor gibiydiler. Doruğun sesini işittim.

Yıldız ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin