YÇ-2 Belirsizlik

32.4K 632 146
                                    

Yoğun bir baş ağrısı. Gözlerimi açamıyordum. Sanki birbirlerine yapışmış gibilerdi. Gerçi açmak için bir mücadelem yoktu. Ne olmuştu bana en son şirkette değil miydim? Peki ya sonra ne olmuştu. Kapının gürültülü bir şekilde açıldığını duydum.

"Oğlum yavaş açsana kapıyı kızı uyandıracaksın."
"Şu çirkin bücür itti beni ben ne yapayım al biricik sevgilini o zaman yanına."

Beynimin en derinliklerine inek istedim bu başımda konuşan kişiler kimdi. Hatırladım galiba en son silah sesleri vardı. Büyük bir kargaşa olmuştu. Arka kapıdan çıkmıştım. Peki ya sonra. Silah doğrultan biri, yüzü gözükmüyordu ama sesi çok ama çok tanıdıktı. Ama pek kestiremiyordum. Sonra ne olmuştu. Biri yaralıydı. Siyah deri ceketli biriydi galiba. 4 kişiydiler Biri arabadaydı diğer üçü dışarıda arabaya doğru ilerliyorlardı. Ben, ben yerden taş almıştım. Aldığım taşı adamın kafasına geçirmiştim. Hiç tereddüt etmeden. Ne olmuştu Peki katil mi olmuştum. Ölmüş müydü. Peki ya sonra ne olmuştu. Arabada bekleyen çocuğun hızla yanıma geldiğini hatırlıyordum. Tam kaçacakken kolumdan tutmuştu. Kaçmamı engellemişti. Gerisi yoktu. Başka bir şey hatırlamiyordum. Yüksek ihtimal korkudan bayılmıştım. Peki şuan başımda dikilen kişiler kimdi? Onlar miydi? Kesinlikle onlardı başka kimse olamazdı ama peki beni neden kaçırmışlardı. Ya da şuan burada benim uyuyor numarası yapmam ne kadar doğruydu.

"Uyumuyor zaten saki olun. Gözlerini açarsa elbette konuşuruz." Nereden anlamıştı uyumadığımı. Çok mu belli etmiştim. Belki de derin nefes alış verişinden anlamıştı. Yavaşça gözlerimi kıpraştırdım ve etrafa baktım. Bunlar onlardı evet. Birinin kolu sarılıydı evet. Bu gece yaralanan çocuk olmalıydı. Dik duruşu saçının fazla uzaması ve sert bakışları benden ne kadar rahatsız olduğunu belli eder gibiydi. Ya da duruşu buydu herkese karşı aynıydı. Geriye iki erkek bir kız kalmıştı. Kız esmer ve hafif minyon tipliydi, sarışın mavi gözlü çocuğun kolunun altına girmişti. Hepsi dikkatlice bana bakıyorlardı. Diğer erkek 32 diş sırıtarak kapının kenarına yaslanmış bana bakıyordu.

Ne oluyordu  burada, ben neden buradaydım. Benimle problemleri neydi? Aksine o gün onları kurtarmıştım. Belki de katil olmuştum. Ölmüş müydü acaba yoksa hayatta mıydı? O adam aklıma gelince ister istemez tüylerim diken diken olmuştu. Onun ölme ihtimali tüm vicdanımı ele geçiriyordu.

Yattığım yataktan hafifçe doğruldum ve hepsinin yüzlerine baktım. Niye kimse konuşmuyordu. Benim mi bir şey söylemem gerekiyordu. 

"O kişi öldü mü? Kafasına taşla vurduğum adam." Şuan kendi canımdan önemli görüyordum o adamı. Bu kişilerse bana zarar vermek isteseler çoktan verirlerdi diye düşünüyorum.

"Günaydın, günaydın mavi elbiseli kız sana da günaydın. Nasılsın daha doğrusu nasıl hissediyorsun kendini?"
Kapıya yaslanarak 32 diş sırıtan çocuk hem bana lafları dizerken hemde yatağın yanında ki küçük komidinin üstünde duran şu bardağını bana uzattı. Emin olmayan bakışlarımı elinde ki su bardağına çevirdim. Bakışlarımdan anlamış olacakki sudan koca bir yudum içip geri bardağı bana uzattı. Bana zarar vermemiş olmamaları zarar vermeyecek olmaları anlamına gelmezdi. Ya da ben şuan mantıklı düşünemiyorum. Uzattığı bardağı alıp kafama dikmiştim. Ne kadar çok susamıştım öyle ciğerlerimin rahatladığını hissettim. Ne zamandır şu içmiyordum. Birkaç gün yada saat? Su bardağını yanda ki komidinin üstüne koydum ve yatakta oturur pozisyon aldım. Evet korkmuyordum ama onlardan ürpermedim desem yalan olurdu ve içimde tarif edemediğim bir panik vardı ama bunu onlara belli etmemeye çalışmam lazımdı.

Kolu sargılı olan çocuk hafifçe boğazını temizledi ve tüm bakışları üzerine topladı ve gözleriyle beni işaret etti.

"Mısra senin onun giyinmesine yardımcı ol biz aşağıda bekliyoruz." Odadan çıktıktan sonra diğer iki erkekde odadan çıktılar. İlk uyumadığımı anlayan oydu. Yani ses tonundan tanımıştım. Adının Mısra olduğunu öğrendiğim kız yanıma gelip kendini yatağa attı.

Yıldız ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin