Onun masasına doğru döndüm. Gün boyunca hiç dinlenmediğimi düşününce uykumun gelmesi çok normaldi. Yanlış yatağa da yatmak istemediğimden masada kalmıştım. Göz kapaklarıma daha fazla engel olamayarak teslim oldum uykuya.
Gözlerimi yavaşça araladığımda o güzel kehribar rengi gördüm karşımda. Benim gibi başını masaya yaslamış, izliyordu beni. "Ne yapıyorsun ?" diye sordum.
"Seni izliyorum." diye cevap verdi. Ayı işte ne olucak!!
Başımı kaldırdım. Kolundaki saate bakınca saatin 23.12 olduğunu gördüm.
"Neden burada uyudun?"
Hangi yatağın benim olduğunu söylemediğin için, gerizekalı.. diyemediğim için,
"Canım istedi" dedim.
"Tamam" diyerek cam kenarına bakan yatağa geçti. Ben de diğerine geçerek yattım. Yatağın üzerindeki yorgana iyice sarılarak, bacaklarımı vücuduma yaklaştırdım. Derin nefes alarak uyumaya çalıştım. Bir süre sonra Selim'in düzenli nefes alışverişlerini farkedince uyuduğunu anladım. Sanırım benim için uzun bir gece olacaktı.
Sabah kahrolasıca alarmımın sesiyle uyandım. Gece neredeyse hiç uyuyamadığımı farkedip küfrettim kendime. Sonra onun yatağına baktım, boştu. Banyodan su sesleri gelince duş aldığını anladım. Biraz daha uyumaya karar verdiğim sırada banyonun kapısı açıldı. Üzerinde bir eşofman ile tişört vardı. Saçlarından hala sular damlıyorken gözlerimi kapattım ve başımı yastığıma gömdüm.
"Gözlerini açsana. Gay olmadığına göre bana bakmandan bir şey olmaz." demesi üzerine yavaşça gözlerimi araladım. Saçları alnına yapışmıştı ve bu ona kesinlikle çok tatlı bir görünüm vermişti. Giydiği tişörtü üzerine yapışmıştı. Kasları görünüyordu. Oh my GOD. Allah kahretsin ya.
Benim yüz ifademi görmüş olacak ki dudaklarına ukala bir gülümseme yerleştirdi ve kehribarlarını elalarıma odakladı. Ne vardı öyle gözlere sahip olacak yavrum. Kahverengi saçlarından bir damla boynundan aşağı doğru yol alınca yutkundum.
Gözlerimi yine, her zamanki gibi, ilk kaçıran olarak ayağa kalktım. Yüzüm yanıyordu. Büyük ihtimalle kızarmışlardı. Benim bu halimi görünce mırıldandı.
"Bir de bana sapık derler. Benden pek de farkın yok."
Uyanarak,"sussana ya! Senin gibi abaza bir ayı olmanın bir imkanı yok bir kere"
Benden daha sakin bir şekilde
"Tabi tabi." diye geçiştirdi. Üzerini çıkarmaya başladığında
"Napıyorsun!??" diye bağırdım.
"Okula hazırlanıyorum." dedi düz bir ifadeyle.
"Banyoda giyinsene manyak" dedikten sonra beni umursamayarak işine devam edince daha fazla dayanamayarak banyoya yöneldim. Terlemiş olduğumu farkedip duş almaya karar verdim. Sıcak suyla tüm kirimden arınıp havluyla kurulanırken lavabonun aynasına baktım. Beyaz, zayıf bir vücudum vardı. Yüzüm genel olarak pürüzsüzdü. Ela gözlerime, dalgalı neredeyse siyah saçlarım eşlik ediyordu. Tipim genel olarak 'güzel' tabirine uygundu. Sakallarım nerdeyse hiç çıkmazdı. Ama hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Sakallardan hoşlanmam.
Banyonun kapısını aralayıp odaya baktım. Gitmişti. Dışarı çıktım. Üzerini giyinirken bir anda kapı açıldı ve telefonuyla konuşan bir adet abaza Selim göründü. Gözlerim faltaşına dönmüşken beni farkedip sinsi gülüşüyle bana yaklaştı. Ben kaçacak yer ararken o da dibime kadar gelmişti. Ya bu oda neden bu kadar dar ki?? Telefonunu kendine yaklaştırıp
"Evet, bu akşam geliyorum. Beni bekle, diyerek elini yüzümde dolandırdı. Şükür pantolonum üzerimdeydi kim bilir şu an ne düşünüyodu. Sonra kehribar gözlerini üzerimden indirmeden:
" sana çok güzel bir gece yaşatacağım. Biraz sabret, şimdi gidiyorum. Tamam" diyip telefonu kapattı. Elini yüzümden çekti. Bense hareket edemiyordum. Çantasını alıp odadan çıktı. Korkuyla yatağıma oturdum. Eveet, şimdi pohu yedim işte. Acaba dediklerini bana mı yoksa telefondaki kişiye mi söylemişti? Kime söylemiş olursa olsun o bakışlar hiç masum değildi.
Öyle boşluğa odaklanmışken saate bakmak aklıma geldi. Şimdi derse kalacağım. Hemen çantamı aldım ve yurttan çıktım. Okula yöneldim, koşar adımlarla merdivenleri çıkarak sınıfa girdim. Öğretmenden özür dileyerek dünkü oturduğum yere geçerken Selim'le gözlerimiz çakıştı. Ukala gülüşü yine dudaklarındaydı pisliğin. Senin yüzünden okula geç kaldım gerizekalı.
Çantamı sıraya koydum. Yerime geçtim ve heyecandan dışarı fırlamak üzere olan kalbimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım.
Sıkıcı geçen derslerden sonra öğle arasına girince sınıfa Melih geldi ve yanıma geçti.
"Günaydın, Emre. Yeni sınıfa alışabildin mi?" Okula geldiğimden beri benim yanıma gelip konuşan tek kişiydi. Diğerleri nedenini bilmediğim bir şeyden dolayı fazla yanıma gelmiyordu.
"Biraz biraz. Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Bu okulda yeni olanlara ortamı anlatmak benim görevim."
Selim kulaklıklarını takıp başını masaya koydu.
"Ben şey soracaktım..." ona yaklaştım.
"Buyur çekinme sor."
"İnsanlar neden fazla yanıma gelmiyor?" diye fısıldadım.
Etrafa bakarak anladığını gösteren bir bakışla,
"Oda arkadaşından dolayıdır herhalde. Kimse onunla konuşmaz. Anlasana."
Başımı salladım o da devam etti.
"İstersen sana okulu gezdireyim. Aslında dün yapmam gerekirdi fakat maalesef yurtta birkaç sorun çıktı."
"Tabi, olur." diyerek ayaklandım. Selim de benimle birlikte ayaklandı. Ve sınıftan hızlıca çıktı. Gıcık işte nolucak!!
Melih bana okulu gezdirirken bana olan garip bakışları umursamamaya çalışarak gezime odaklandım. Gayet güzel bir kantini vardı. yemekleri gerçekten lezzetliydi. Spor salonunda her dal için ayrı bir saha vardı. Futbol, basketbol, voleybol, tenis... Takımlar okullar arası turnuvalarda hep derece yapmıştı. Geniş bir kütüphanesi vardı ki bu benim için büyük bir avantajdı. Her türden kitap vardı. Dünya klasiklerinden çizgi romanlara kadar... Evet bir erkek olarak kitap okumayı çok seviyorum. Hatta ailem benim arkadaşlarımla maça gitmek yerine evde kitap okumamdan sürekli sitem ederlerdi.sosyal biri olmamı isterlerdi. Şimdi ise düşününce tarih öncesinde bunları yaşamış gibiyim. Başıma gelenleri düşündükçe onlar çok eski geliyor ve içimden bir ses bunun daha bir başlangıç olduğunu söylüyor.
Melij'le etrafı gezerken onunla gerçekten iyi anlaştığımızı farkettim. Espirilerim havada kalmıyordu. Mesela ben "Ok" deyince o "yay" diyordu."mızrak" diye karşılık veriyordum. İlgi alanlarımız benzerdi. Bir arkadaş olarak iyi olduğu kanısına vardım.
Öğleden sonraki dersler sabahkine göre eğlenceli geçmişti. Selim sabahki olanları unutmuş gibi hayatına devam ediyordu. Düşüncesi bile yüzümü domatese çevirmeye yeterken o bunu kafaya takmıyordu. Tabi benim gibi cılız bir bedeni niye kafaya taksın? Doğuştan zayıf bir insandım. Beyaz tenim güçsüzlüğümü haykırıyordu.
Okul bitince ben yurda gittim. Selim odada değildi. Ben de günlük kıyafetlerimi hızlıca giyinerek, çünkü bir daha böyle bir rezilliği kaldıramam, kütüphaneden aldığım kitabı da alarak yatağa yattım. Başım ağrıyana kadar kitap okudum. Gözlerim yavaşça kapanırken kitabı bir yana koydum. Bitmişti. Tatmin olmuş bir ifadeyle kendimi boşluğa bıraktım.
Kapının açılma sesiyle tatlı rüyamdan uyandım. Selim gelmişti ama içeri girdiğinde hafif sendeledi, sarhoştu. Benim yatağıma doğru yaklaştı. "Napıyorsun?" demeye kalmadan üzerimdeki yerini aldı. Keskin bir içki kokusuyla,
"Beni bekle demiştim, değil mi?" hadi ama beni altına almış ve o pozisyonda cevap vermemi bekliyordu... Namusum nolacak ya!?!!!
Evveet kitap sizce nasıl gidiyor? Biraz hızlı mı gidiyor? Oy ve yorumlarınızı bekliyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oda Arkadaşım Bir Gay
Teen FictionZafer Anadolu Lisesi. Bu okulun benim hayatımı mahvedeceği Kimin aklına gelirdi ki...