Medya'nın Annesini ilk kaybettiği gün:
Elimdeki dosyaya uzun bir o kadar da derin bir biçimde baktım.
Gidiyordu... Akan göz yaşımla beraber, o tatlı , o güzel anılarda gidiyordu...
Gözümden akan iri bir damla yaş düştü siyah kapaklı dosyanın üzerine.
İşte... Bir anı daha gidiyordu hatıralardan...
Hıçkırmamak için birbirine bastırdığım dudağım , tuttuğum nefes ruhumu yakıyordu.
Acı böyle bir şeydi. Herkeste farklıydı. Tıpkı bendeki gibi.Elimdeki dosyanın kapağını açtım.
Üzerindeki göz yaşı, siyah kapaklı dosyada ince bir şerit çizgi oluşturdu.
Silinmeye başlayan anı, işte şimdi silinmişti...İlk sayfada Anneannemin resmi vardı. Kucağında da ben. Gülmüyordum. Oysa şuan yaşasa ve beni kucağına alsaydı, nasılda gülerdim.
Arka sayfada dayımın kucağındaydım. Alttaki tarihe bakılırsa yaklaşık iki hafta sonra çekilmişti. Gülmüyordum. Tıpkı şimdiki gibi.Şimdi ise annemin en yakın arkadaşının kucağındaydım. Ağlıyordum... Tıpkı şimdiki gibi.
Bir arka sayfaya geçtim.
Annemin kucağındaydım. Gözlerimin ve burnumun kızardığı , su gibi akan göz yaşlarımın parladığı bu resimde, ben herkese herşeye inat gülüyordum...Peş peşe çevirdim dosyayı. Annem dışında kimsenin yanında gülmemiştim ben.
Babam nerdeydi bu aile albümünün içinde ?
Defalarca açıp kapattığım bu dosyada babam nerdeydi?
Ağlamaktan şişmiş, göz yaşlarıyla dolmuş, etrafı bulanık gördüğüm bu gözler bana ihanet mi ediyordu?
Etmiyordu...
Canım mı yanıyordu?
Canın yanıyordu.
Peki kime ? Anne ne mi? Baba na mı?
Kendime...
Peki neden ?
Yapamadım... Başarabilirdim... Sonu ne olursa olsun , onu koruyabilirdim...
Koruyamazdın. Senin elinde değildi.
Evet değildi... Ama...
Ama ne ! Sende biliyordun sonun bu şekilde biticeğini. Kandırma kendini Medya !Elimdeki dosyayı savurdum karşımdaki duvara.
Birkaç parça resim uçuşmuştu dosyadan...İçim acımıştı. Elimde kalan son hatıralara ihanet etmiştim.
Resimleri topladım.
Yerde ters duran son resmi çevirdim.
Yine annemle bendim işte.
Resim kesilmişti. Boyutuna ve yamuk yumuk kesilmesinden anlaşıldığı üzere diğer yarısıda vardı... İyide neden gülmüyordum ?
Resmin sol tarafındaki , kareye dahil olan ele baktım. Sert ve biçimli yapısından anlaşıldığı üzere erkek eliydi. Birde elinde yüzük vardı. Üzerindeki resim tam seçilmesede altın rengi yılanı anımsatan bir figürdü. Siyah kare bir yüzeyi vardı. Birde kolu sarmalayan lacivert bir kazak...İlk defa, annemin kucağında dahi olsam gülmüyordum.
Resmi tekrar ters çevirdim. Güzel bir el yazısıyla yazılmış bir yazı vardı...
Sadece benim yanımda böyle içten gülmenin bir sebebi vardı. Ben öldükten sonra anlayacaksın güzel kızım. Sana verdiğim kalbe sahip çık...
İçine doğmuştu. Olucakları önceden tahmin etmişti.
Anneler hissederdi çocuklarının hislerini...Hissetmişti işte.
Boynumdaki kalpli kolyeye dokundum. Saf altın ve el işlemesiydi. Bazı yerleri hafif kararmış gibi olsada ilk günki gibi temizdi...
Çünkü Anneden kızına geçmişti...Elimdeki resimleri dosyanın arasına koydum dosyayıda çalışma masama...
Kapı tıklandı... İçeri Teyzem girdi...
Elinde nar çiçeği bir yazma vardı.
Bana gösterdi. İkimizde minik adımlarla birbirimize yaklaştık.Elindeki yazmayı başıma bağladı. O bağlayışı o kadar ağırdı ki. Tenimde hissettiğim , ona ait olan sıcaklık bedenemi kavurmuştu. Annemle aynı geni , aynı kanı fakat farklı canı taşıyorlardı.
Dudaklarını anlıma bastırdı.
"Güçlü durman lazım, kardeşin seni bu halde görürse üzülür..."
Başımı salladım.
"O burda mı?"
Uzun bir süre gözlerime baktı. Ardından başını salladı.
"Onca yıl sadece oğlu için yanımıza gelen, kızıyla eski eşi hiç yokmuş gibi davranan o adam... Babam burda demek..."
Bedeni mi saran bu dalga neyin nesiydi?
Hırstı veya kin..."Hadi güzelim. Anneni uğurlamaya gidelim... Sen ona benzemesen bile , gücünü ondan aldın... Sen onun duygularını yansıtıyorsun. Sen onun kızısın. Bunu sakın unutma"
Ölenler unutulurdu hani ?
Bir daha yüzleri hatırlanmaz , suileti yavaş yavaş hafızalardan silinir denirdi...
Ben o melek yüzü nasıl unutabilirdim ki ?
Bu his bile canımı yakarken , karnıma giren kramplar yerini ilk dakikalar kadar keskin korurken, aynaya her baktığımda ona benzediğime inanırken, ben onu nasıl unuturdum."Görüyormusun Ayşe sultan? Şimdiden unuttuk onu... Annemden , kardeşinden 'ONU' diye bahsediyoruz... Biz erken pes ettik sultanım. Biz erken kaybettik...Biz siyaha ihanet ederek ona şeffaf rengini verdik..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEFFAF SİYAH
Teen FictionGece yarısını bir hayli geçen saatin TİK - TAK sesleri dolduruyordu karanlık odayı. Perdesi kapalı camlardan zoraki sızan ay ışığı etrafı aydınlatmakta yetersiz kalıyordu. Genç kız boylu boyunca uzandığı koltuktan bir haber ayağa kalktı. Yerlere...