Çalan telefonun sesiyle yataktan korkuyla sıçradık.Saat sabahın beşiydi.Konuşan babamın yüzünden anlamıştım onun öldüğünü donup kalmıştım ama fazla yutkunamadan boşaldı tüm gözyaşlarım.
Nisanın yedisi dışarıda soğuk bir hava, hafiften yağan yağmurla yarışır gibiydi.Arabanın buharlaşan camına dalıp dalıp aklıma durmadan son sözü geliyordu. "Beni ne oraya,ne buraya götürün beni çöplüğe atın." bıçak gibi yüreğime saplanan o sözleri.İsyanım kendime mi,kadere mi bilmiyordum bildiğim tek birşey vardı o da bir insandı.Nihayet eve varmıştık.Tir tir titriyordum korku muydu,üşümek miydi anlayamadım.İçeri girdiğimizde mezardaki sessizliği gördüm.Üç beş sözde kardeşin sinsi sinsi ağlamalarını ve ömrümce unutamayacağım o sahte yüzler.O içeride kefene sarılı,başında kuran okuyan hoca."Ah! be amcam son kez birşeyler söylesem duyacak mıydın" anladım ki çok geç.
Gün yavaş yavaş aydınlanıyordu.Yağan yağmur durmuş,günlerdir yüzünü göstermeyen güneş o gün tüm ihtişamıyla doğmuştu.Birazdan gelip götüreceklerdi kara topraklara.Gözlerim sonbahar yaprakları gibi kurumuş,bir damla yaş akmıyordu.Oysa hıçkırıklara boğulmak istiyordum.Hep sadece yanından geçtiğim mezarlığa gelmiştik.Allahım bu ne sessizlik,bu ne yalnızlık irili ufaklı bir sürü taşlar,hüzünlü çiçekler,kurumuş otlar.Çamurlu yoldan geçerek onun mezarının başına geldik.Doğan güneş yine yok olmuştu.O toprağın altındaydı,güneşte bulutların altında...
Ağlamak artık çare değildi,keşkeler de çok geçti.Herkes onun için kurtuldu diyordu ama o da bir insandı,onunda yaşamaya hakkı vardı.Babamın da abisine mezarı başındaki son sözleri "bir yuvam olsaydı keşke derdin,işte senin yuvan abi." Evet amcacığım kendin gibi yalnız,çatısız,kadınsız,evlatsız bir yuva.Kara çamurlu topraklar başında numaralı levhası,adı,soyadı ve 07.04.1997 ölüm tarihi...Kimsesizlerin kimsesiydi.Doğarken de,yaşarken de, bu dünyadan göçüp giderken de.Anne yüzü görmedi,hiç evlenmedi cebinde parası varken ardına kadar açılan kapılar kanser hastalığına yakalanınca sözde kardeşleri tarafından bir bir kapandı.Çok çaresizdi.Yüzüne kapanan kapıların ardından seslendi; "beni ne oraya,ne buraya götürün,beni çöplüğe atın."
Yalnız, çaresiz bu adam benim amcam Halis'ti.
Genç yaşta giden,yalnız bir adamın gidişinden o kadar çok etkilendim ki ölümünden bir gün sonra bu yazıyı yazdım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALBÜMÜMDEKİ RESİMLERİM
Krótkie OpowiadaniaÇocukluğum,öğrenciliği, gençliğim, hayatımda olan insanların her bir kare resmini gerçek hikâyeleriyle yazacağım.