do

426 38 196
                                    

Bu bölüm biraz (aşırı) uzun oldu. Umarım okurken sıkılmazsınız. ♡

Erwin Smith'in komutası altındaki Keşif Birliği; Karanes'ten Shiganshina'ya, devler hakkındaki gerçekliğe giden bir hat oluşturmak amacıyla gidiyordu. Komutan Erwin, tüm gücüyle bağırdı. "Surların dışındaki, elli yedinci seferimize çıkıyoruz! İleri!" Kararlılığı gözlerinden okunabiliyordu. Bu sefer duvarların ardındaki gerçeğe ulaşacaklarına inanıyor, devlerin dünyasını keşfetmeye yaklaştıklarını hissediyordu. Yüzyıllar boyunca; devlerin nereden geldikleri, üreme şekilleri, neden tek besin kaynaklarının insanlar olduğu ve nasıl duvarların dışında beslenmeden uzun yıllar yaşayabildikleri, hep bir gizem olmuştu. Fakat bu gerçek açığa çıkacaktı ve Erwin, o zaman orada olmayı çok istiyordu. Hayatında hiçbir şeyi bu kadar istememişti.

Ritim oluşturmuş atların ayak sesleri arasında tekrar bağırdı. "İleri!" Eren ve diğer acemilerin dikkatini, üstlerinin gözlerini bile kırpmadan ufuğa bakıyor oluşları çekmişti. O ân, içlerinden ne kadar cesur olduklarını düşünerek onlara bir kez daha saygı duydular. Fakat onlar cesur değildi. Hepsinin kalbinin derinlikliklerinde korkuları vardı. Evlerine dönememe, hangi amaç için savaştıklarını henüz tam olarak saptayamadan ölme, sevdiklerini bir daha görememe korkusu ve daha da fazlası. Evet, kalplerinin derinliklerinde bu korkulara sahiptiler, cesur gözüken herkeste olduğu gibi düşüncelerinin içten içe onları boğduğunu hissediyorlardı fakat her şeye rağmen ufuğa gözlerini dikebiliyorlardı. Çünkü hepsi kalplerini sunan, korkularıyla mücadele etmekte başarılı olan askerlerdi.

Eren, tedirgince yanındaki Oluo'ya, "Efendim, sizce arkadaşlarım devleri yenebilir mi?" diye sordu. Oluo umursamazca cevap verdi. "Eğitiminiz boyunca ne yapıyordunuz?" nefesini verdi, "dinle, velet. Operasyonun amacı devlerle mücadele etmekten olabildiğince kaçınıp-" cümlelerine devam edemeden şaşırtıcı olmayan bir şey yaptı, dilini ısırdı. Oluo'nun genel olarak yaptığı bir şeydi bu, herkes alışıktı.

Uzaklaşmışlardı fakat duvarlar hâlâ gözüküyordu, Erwin ilk komutunu verdi. "Uzun menzilli keşif düzenini alın!" Bu sözlerle birlikte herkes plana uygun bir şekilde gruplara ayrılmıştı ve bunu yaparken acemiler ilk görevlerinin heyecanıyla birbirlerine bakarak şans dilemişlerdi.

Pek de fazla olmayan bir süre boyunca, işaret fişekleriyle devlerden uzak olarak rotalarında ilerleyebilmişlerdi. Bir yeşil fişek gördüklerinde Levi, Oluo'ya onun ateşlemesini söylemiş, yollarına devam etmişlerdi. Eren, şu ana da sorunsuz ilerlediklerini düşündü. Oluo işaret fişeğini ateşledi, Eren ise diğerlerinin başına neler gelmiş olabileceğini düşünüyordu. Acaba ön sıralarda kayıp olmuş muydu, olduysa ne kadar asker bu uğurda gözlerini yummuştu? Bu görev, tamamen ona ve bodrumda saklı olduğuna inandığı gerçeklere bağlıydı. Ölen kişilerin sorumluluğunu alabilir miydi? Eğer bodrumda bulunan şey herkese inandırdığı ve umut bağlamalarını sağladığı duvarların ve devlerin gerçeği değil de, bir hiçse ne olacaktı? Buna hazır mıydı?

Düşüncelerini bölen, "Rapor veriyorum!" diyerek aralarına katılan askerdi. "Arkadan saldırıya uğradık. Sağ kanatta ciddi kayıplar var." Duyduğu şeyle, Eren'in vücudunu sık yaşamadığı fakat alışkın olduğu bir duygu kapladı. "Uzun menzilli keşif düzenini artık kullanamayız. Lütfen bu raporu ön sıralara iletin!"

Levi, askeri dikkatlice dinledikten sonra başını hafif çevirerek Petra'ya baktı. "Petra, duydun değil mi? Git." Petra atının yönünü değiştirdi, "Evet kaptan!" dedikten sonra onlardan ayrıldı.

Eren düşüncelerine geri dönmüştü. Sağ kanat? Elleri birden terlemiş ve üşümüştü, bu yüzden karıncalanıyorlardı ve ipleri tutmakta zorlanıyordu. Armin, oradaydı. Herkesin umut bağladığı ama bir hiç olma ihtimali yüksek bodruma gitme görevinde verilen tüm kayıplar onun sorumluluğundaydı, herkes ona inanıyordu, Armin bu sebeple ölmüş olma ihtimali onu çıldırtıyordu. Vücudunun her zerresi yanıyordu ama aynı ânda sanki üşüyormuş gibi titriyordu. Tek umudu, Armin'in sağ kanatta olmasına rağmen merkeze yakın oluşuydu. Devler saldırdıysa eğer, henüz o kadar ileri gitmiş olamazlardı. Birden ateşlenen fişek sesleri duydu. Gökyüzünde süzülen dumanın rengi, siyahtı. Anormal bir dev? Kaptan Levi ona seslendi. "Eren, sen ateşle!"

We Will Meet Again // RivetraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin