1. Bölüm: Altın Günü

216 6 0
                                    

"Ya anne sen yap kekini poğaçanı kısırını... ben gideyim sevmiyorum altın günlerini."

Annem elini beline koymuş kızgınca bakarken, "bana bak Selin, geliyor kafana terlik. Her altın gününden kaçtın bir şekilde, bundan kaçamazsın" deyince korkarak anneme baktım. Eğer kaçarsam başıma gelebilecek terliklerin acısını hisseder gibi oldum.

"Off anne, tamam."

Annem nihayet elini belinden çekince birşeyler mırıldanarak mutfağa gitti ve ben de mecburen onun peşinden gittim.

Keki ve poğaçayı yaptığımızda, sandalyenin birini çekerek oturdum ve iki saat boyunca ayakta durmanın verdiği yorgunlukla gözlerimi kapattım.

Çok geçmeden misafirler geldi ve kısa bir selamlaşmadan sonra salona geçtik. Annem beni çimdikleyip yaptığımız şeyleri getirmemi söylediğinde ayağa kalkıp mutfağa gittim.

Sehpanın üzerine herşeyi koyduğumda kapı zili çaldı. Bakmak için giderken, arkadan, "aha geldi bizimki' diyen teyzeyi umursamayarak kapıyı açtım.

Karşımdaki kişi beklediğimin aksine bir teyze değil, bir erkekti. Ben ona, o bana bakarken en sonunda dayanamayıp konuştum.

"Yanlış geldiniz galiba."

Söylediğim şeye cevap vermeyip, "sen Selin olmalısın" dedi.

Bana, 'sen' diye hitap etmesi ne kadar sinirlerimi bozsa da bozuntuya vermedim.

"Evet de, sen kimsin?"

Benim ona 'sen' diye hitap etmem onun sinirini bozmamış gibiydi. Yüzünde samimi bir gülümseme belirdi ve yine bana cevap vermeyip içeri girdi.

Bir süre arkasından baktıktan sonra sıkılıp salona geçtim. Ben geldikten sonra bütün gözler bana döndüğünde biraz utanarak hepsine teker teker baktım. O'nunla gözlerimiz kısa bir anlığına buluştuğunda, utanmam ikiye katlanmıştı. Sonunda hepsine bakmayı bitirdikten sonra annemin yanına oturmak için hamle yaptığımda, o'nun yanındaki teyze hızla oturacağım yere oturup bana kalan boş yeri gösterdi. Kalan boş yer...

"Burada yer kalmadı kızım, sen Kuzey' in yanına otur."

Adının Kuzey olduğunu öğrendiğim çocuk hiç bozuntuya vermeyip bana baktı. Yavaşça yürürken onun buraya neden geldiğini merak ettim. Altın gününde erkeğin ne işi vardı yahu?

Utana sıkıla yanına oturdum. Az önce oturacağım yeri kapan teyze ve diğer bütün teyzeler - annem de dahil - Kuzey ve bana gülümseyerek bakıyorlardı.

Biri boğazını temizleyip hafifçe öne çıktı. Herkes ona döndüğünde konuşmaya başladı.

"Selinciğim, ben Kuzey' in annesiyim."

Böyle bir durumda ne söyleneceğini bilmediğim için "peki" demekle yetindim.

"Biz sizi evlendirmeye karar verdik."

Söylediği şey ile gözlerim yuvalarından çıkacak gibi olurken, bir teyzeye, bir anneme baktım. İkisi de kararlı görünüyordu. Kafamı korkarak Kuzey' e çevirdiğimde gülümseyerek bana bakıyordu. Ona iğrenirmişçesine baktım ve tekrar onlara döndüm.

"Ş-şaka mı bu?"

"Hayır kızım... Bak, Kuzey şu sıralar gerçekten bir garip olmaya başladı. İçki içiyor ve..." Biraz durdu ve tekrar konuştu."Başına belalar alıyor. Biz de düşündün ki... eğer evlenirse aklı başına gelir. Lütfen kızım. Sadece beş ay."

Öfkeyle onlara baktığımda, ağlamaya başladım. Böyle durumlarda hep ağlardım.

"Beni mi buldunuz evlendirecek?"

"Senden başka efendi bir kız yok. Onu sen düzeltebilirsin ancak."

Normalde olsa bunu söylediğine sevinirdim ancak şu an efendi olduğuma lanet ettim.

"Bir hafta duralım. O sürede tanışırsınız, olur mu?"

Bakışlarımı ellerimden çekip bana masumca bakan teyzeye döndüm. Ardından Kuzey' e baktım. O da bakışlarını bana dikti ve bir süre öylece bakıştık.

Hiçbir şey demeden odama gittim ve kapımı kitleyip ağlamaya başladım. Beni seçmelerinin nedeni sadece efendi olmam mıydı?

Yatağımdan kalkıp bir oraya, bir buraya gezinmeye başladım. Bir yandan da düşünüyordum. Beş aylığına onunla evli kalacaktık ve sonra da haliyle ayrılacaktık. Bunun için de bir hafta tanışmak vardı. Kabul etmek istemiyordum elbette ama bir yandan da içim acıyordu. Yaşlı bir kadın benden böyle bir şey istemişti ve kabul etmezsem hem üzülecek, hem de annemle araları bozulacaktı. Ya da bozulmayacaktı, bilmiyorum...

Karar vermem gerekiyordu. Ancak bir türlü karar veremiyordum. Düşüncelerimin içinde boğulduğumu hissedip odamdaki balkona çıktım ve havayı içime çekip, ardından geri verdim.
Hiç kimseyi kırmayı sevmiyordum. Sadece bir kaç kere kırdığım insanlar vardı. Ama bu onlar gibi değildi, bu daha büyük bir şeydi.

Balkondan da sıkılıp odama girdim ve tekrar gezinmeye başladım.

♥♥♥

Kararımı verdiğime iyice emin olup salona gittim. Yine bütün gözler bana döndüğünde bu sefer onlara bakmayıp ellerime baktım.

"Tamam, kabul ediyorum."

Ansızın AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin