Neden? Neden hepsi birden geliyordu ki? Önce sınavlar sonra bu.
Bir siren sesi beni tatlı matematik uykusundan uyandırdı. Kafamı kaldırdım. Herkes birbirini izliyordu. Neler olduğunu anlamam ile sireni duymam bir olmuştu. Korkmuştum. Çünkü bu bildiğim bir siren sesine benzemiyordu. Derse aldırmadan sınıftan koşarak çıktım. Okulda panik yapmama rağmen kimse takmıyor gibiydi. Hayır. Beni değil. Beni takmalarına gerek yok. Biri. Biri benim gibi düşünse yeter. Tamam. Etrafına şaşkın şaşkın bakanlar var. Ama bu normal bir tatbikat değil. Tatbikat olsaydı önceden haber verirlerdi değil mi? Kendimi bahçede buldum. Bahçede toplasan 20 kişi beden eğitimi dersinden aceleyle çıkıp bahçede korkmuş ve şaşırmış bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Okulun bahçesi normal liselerin bahçelerine göre biraz büyüktü. Bu yüzden beden eğitimi derslerini genellikle dışarıda yapardık. Etrafımı daha rahat görmek için binadan uzaklaşıp bahçenin karşı tarafına hızlı adımlarla ilerledim. Dış kapıya ulaştığım zaman güvenlik kulübesinin boş olduğunu gördüm. Bu garip. Normalde güvenlik Erhan Abi bu saatte çiçekleri sulardı. Nöbetçi olduğum gün konuşmuştuk. Nedensizce söylemişti ama dinlemiştim.
"Adın neydi senin?"
"Ömer."
"Bak Ömercim. Bu çiçekleri bana torunum hediye etti. Kendisi evde yer bulamadığı için bana verdi. Aslında ben de evde yer bulamadım ama burada buldum. O yüzden getirdim buraya böylece koydum. Daha sonra solmaya başladılar. Ben de korktum. Dedim ki torunum 'çiçekleri n'aptın?' diye sorarsa ne diyece-"
"Abi bana neden anlatıyorsun bunu şimdi?"
"Ne bileyim oğlum sıkıldım işte. Aman sen de."
Evet bu da böyle bir anımdır. Konuya dönersek Erhan Abi bu saatte burada olurdu. 5. ders bitmek üzereyken yani. Şaşkınım çünkü o sireni duyup da korkarak bahçeye kaçan sadece bendim. Bir çok siren vardır. Ben de tam bilmiyorum açıkçası. İlk deneme sirenini biliyorum. Klasik uzun bir sesi vardır. Deprem sireni zaten olmazsa olmaz. Ama bu. Bu ses çok ayrı bir sesti. Hatırlayamadım adını. Neydi ki? Bu ses bana sanki 'Kaçın! Saklanın!' diyormuş gibi geliyor. Gerçi hemen hemen her sirende böyle bir anlam var ama konu bu değil. Bu çok. Çok değişik yani. Kafamı sağa sola sallayıp boş olan kulübeye yaklaştım. Kapının açık olduğunu fark ettim birden. Tamam. Bu işleri daha çok garipleştiriyor. Normalde olsa her çıktığında kapıyı 2 kez kilitlerdi. Nöbetçiyi de başında bekletir öyle gider gelirdi. Şimdi ikisinden de eser yok. Geçen gün kestiğim sakalımı kaşıdım. Arkamı dönüp etrafı kolaçan ettikten sonra kulübeye daldım. Masanın üstünde dış kapının kumandası vardı. Kumandaya almak için uzanırken kafamı pencereye yaslayıp okulun giriş kapısına baktım. Dışarıya doğru çıkan öğretmenleri görünce kendimi dışarıya attım. Dış kapının yanındaki duvara kendimi yaslayıp beklemeye başladım. Biliyordum. Biliyordum bir şeyler olduğunu. Kollarımı bağladım. Şimdi öğretmenlerin yapacağı açıklamayı çok merak ediyorum. 5 dakika önceki heyecanım yavaş yavaş azalıyordu. Okulun hoparlöründen kulak tırmalayıcı tiz bir ses geldi. Ardından törenlerde sıkça duyduğum ama bir türlü ısınamadığım bir ses duydum. Sesi oldukça gergin ve endişeli geliyordu.
"Okuldaki herkes... Öğrenciler, öğretmenler, personeller. Herkes. Ülke genelinde büyük ve bir o kadar da tehlikeli bir durum gerçekleşmesi ihtimaline karşı erken paydos veriyoruz. Size tavsiyem gözünüz televizyonda, kulağınız radyoda olsun."
Nedir bu şimdi. Hayır. Sınav haftasının ortasında müdür bey bunu kendisi bize söylüyorsa bir bildiği vardır sanırım. Keşke daha açıklayıcı konuşsaydın müdürcüğüm. Eve gidince sağlam bir araştırma yapacağım. Yanımdaki kapı yavaşça açılırken ilk ben çıktım. Bizimkileri beklemek için Alan'a gittim.