Bölüm 16: Kıskançlık

1.3K 33 7
                                    

Çok sık yeni bölüm yayımladığımın farkındayım ama şu iki gün yazamayacağım. Ve bu bölümü yeni okuyucum Bahar için yayımlıyorum. Yorumları beni çok mutlu etti. Birde hikayemde her takıldığımda akıl veren Diloş'a da selam olsun sbsbnaja. Okuyucu sayısı ve voteler çok iyi gidiyor. Biraz daha yorum lütfen :**

En önemliside mutluydum. Seneler sonra belki ilk defa gerçekten mutluydum.

Eve girdiğimizde yatak odama çıktım. Mark'ta peşimden geliyordu. Odama girdiğimizde dolaba yönelip kıyafetleri mi alıp banyoya geçtim.

"Yanımda giyinebilirdin Alice."

Diye arkamdan muzurca bağırdı. Kıyafetlerimi giyindikten sonra aynada kendimi inceledim. Altıma ultra mini yırtık bir şort üzerine göbeği açık beyaz bir bluz giyinmiştim. Ayağıma ise beyaz supergalarımı geçirdiğimde hazırdım.

Odaya geçtiğimde Mark yoktu. Bende makyaj işimi hallettim. Ve boynuma uzun,bir kaç üçgenden oluşan kolyemi taktım.

Aşağı indiğimde Mark mutfakta su içiyordu. Kapıdan girdiğimde beni baştan aşağı süzdü.

"Alice gidip kıçını başını kapatacak bişeyler giyin. Kimsenin sana bakmasını istemiyorum."

"Ben hep böyle giyiniyorum."

"Ben izin vermiyorum,değiştir dedim."

"Hayır Mark böyle çıkmak istiyorum."

Yanıma yaklaştı ve başını başıma dayayarak konuşmaya başladı.

"Lütfen Alice,lütfen."

O kadar masum bir şekilde söylemişti ki bunu. Kıskançlığınada anlam verememiştim açıkçası. Ama aşırı derecede mutlu olmuştum. Başımı sallayıp yeniden odama çıktım.

Dolabın karşısına geçip bakınmaya başladım. En son çiçekli tül bir elbisede karar kıldım. Evet bazen çok uçuk kaçık bazense gayet hanım kız gibi giyinebiliyordum.

Elbiseyi giyindikten sonra aynada kendime baktım. Bununda boyu kısaydı ama az önceki şort kadar değildi. Kırmızı rujumu silip yerine pembe parlatıcımı sürdüm ve Mark'ın yanına indim.

Beni görünce yine bir tarama yaptı ve burun kıvırdı.

"Bununda pek uzun olduğu söylenemez ama az öncekinden kat kat iyi."

"Tamam ama artık çıkalım lütfen,başım dönüyor."

"Ne oldu? İlacını almadın mı? Hastaneye gidelim mi?"

Telaşlı haline ufak bir gülümsemeyle karşılık verdim.

"Hayır Mark,sadece açlıktan ölmek üzereyim."

"Ödüm patladı kötü oldun diye,çıkalım o zaman."

Dedi ve elimden tuttu. Arabaya bindiğimizde hemen elimi bıraktı ve gaza yüklendi.

Ormanlık bir alanda durduğumuzda arabayı durdurdu. İnip kapımı açtı ve yeniden elimi tuttu. Burada kimse olmamasına rağmen bana iyice yapışmıştı.

İleride bir göl vardı ve çevresinde bir kaç şirin masa. Masalardan birisine yöneldik. Bizden başka kimse yoktu. Mark 'yine' mavi tonları ağırlıklı olan masaya geçmişti. Otururken elimi bıraktı ve tam karşıma geçti.

Garsona siparişleri verdikten sonra yüzünü bana döndü.

"Aslında ben tam bir siyah adamıydım,beni diğer renklerle barıştırdın Alice. Özelliklede mavi. Nerede mavi görsem aklıma sen geliyorsun. Seni özlüyorum."

Söylediklerini nefesimi tutarak dinledim. Beni sevdiğini söylemesini bekliyordum. Sanki benimde bişeyler söylememi bekliyormuş gibiydi. Bu yüzden kaç zamandır merak ettiğim soruyu ona yönelttim.

"Peki Mark,neden dağ evinden döndüğümüzde beni hiç aramadın?"

"Çünkü işim vardı."

"İşin 1.5 ay mı sürüyor? Neden böyle gizemlisin? Neden hakkında hiç bişey bilmiyorum?"

"Çünkü bilsende bir bok değişmeyecek. Seni aramamamın sebebi vardı. Evet seni özlüyorum ama bir yandanda senden uzak durmak zorundayım. Sana zarar vermek istemiyorum,korkuyorum Alice. Belkide hayatımda ilk defa korkuyorum."

Mavi ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin