Bizim Arkadaşlar 1.Bölüm ''Güvendiğim İçin Üzgünüm''

6.2K 180 10
                                    

ŞİMDİ ÖNCELİKLE BİR AÇIKLAMA YAPMAK İSTERİM. BU BİZİM İLK HİKAYEMİZ VE HALİYLE CİDDİ ANLAMDA HEYECANLIYIZ. UFAK TEFEK HATALARIMIZ OLABİLİR, ANLAYIŞLA KARŞILAMANIZI UMUYORUZ. VE HATTA BU HATALARI BİZE DİLE GETİRİRSENİZ ÇOK SEVİNİRİZ, ÇÜNKÜ HATALARIMIZI BİLEMEZSEK DAHA GÜZEL ŞEYLER ORTAYA ÇIKARAMAYIZ. UMARIM SEVECEĞİNİZ BİR HİKAYE OLUR, DESTEKLERİNİZİ HER ZAMAN BEKLİYORUZ VE HEPİNİZE İYİ OKUMALAR DİLİYORUZ. :)))
-CEREN&BERRA





Gözlerimi cama değen yağmurun sesiyle açıyorum şu son 3 gündür. Nisan yağmurlarını her zaman sevmişimdir, aslında yağmuru her zaman sevmişimdir. Yağmurdan sonraki toprak kokusunu, yağmuru camdan izlemeyi.. Çok küçük şeyler bile çok büyük mutluluklar verebiliyor insana bazen. Önemli olan o küçük şeyleri farkedebilmek olduğunu düşünmüşümdür ben her zaman. Daha fazla oyalanmadan yataktan kalkarak aynanın karşısına geçiyorum. Saçlarımı tabii ki yine karışık bir halde buluyorum. Kıvırcık olmayı seviyorum aslında, mesela herkese özgü bir saç değil. Farklı yapıyor beni ama böyle sabahları bu halde bulmak, hiçbir kızın isteyeceği bir şey değil. Dolaptan formalarımı alarak giyiniyorum ve saçlarımı düzeltiyorum. Aşağı indiğimde annem ve babamı kahvaltı ederken buluyorum.
''Günaydııııın!''
''Ooo, günaydın fıstık. Neye borçluyuz bu kadar mutlu olmanı bakalım?''
''Aşk olsun babacım, ben her zaman böyle değil miyim sanki?''
''Bilmem ki öyle misin?''
''Öyleyim tabii, mutsuz olmam için bir sebep yok hem. Neden üzgün olayım? Neyse geç kaldım zaten ben, şimdi bizimkiler yine geç kaldım diye kızmasınlar, görüşürüz.'' diyerek iksini de öpüyorum ve evden çıkıyorum. Tabii ki yine kapının önünde beni bekliyorlar. Hayır anlamıyorum, her sabah aynı şey. Bir insan beklemekten hiç mi sıkılmaz? Ama canlarım benim, beni almadan gitmiyolar hiçbir zaman.
''Sonunda Zeynep, bir gün seni beklerken ağaç olacağız burada ya!''
''Ya Allah aşkına, ben mi diyorum her gün beni bekleyin diye size? Geldim işte.''
''Geldin gelmesine ama biz ağaç olduktan sonra. Kızım kime süsleniyorsun bu kadar anlamıyorum ki.''
''Sence bu süslenmiş halim mi Can? Ayrıca bana laf söyleyeceğine hadi gidelim, madem geç kaldık değil mi ama?''
''Bakma sen Can'a Zey, günaydıın.''
''Günaydın Melis, sağol yani bir sen düşünüyorsun beni.''
''Bak ya, bir de bize de laf çakıyor arada. Günaydın kıvırcığım.''
''Günaydın kas yığınım, sana da günaydıın Barış.''
''Artık gidebilir miyiz, lütfen? Yağmur'u daha fazla bekletmek istemiyorum.'' Can'ın son söylemesinden sonra hepimiz sırıtıyoruz. Adam aşık be, canım arkadaşım.

Arabada pek konuşmuyoruz, genelde böyleyiz. Kendimizi müziğin akışına bırakıyoruz. Araba yolculuklarını en çok müzik dinlemek için seviyorum. Huzur veriyor bence insana. Yaklaşık 15 dakika sonra okulda oluyoruz. Hepimiz arabadan iniyoruz. Melis ve Barış el ele, diğer kalanlarımız ile sap gibi giriyoruz okulda. Her yerde sevgilim olmadığı gerçeği yüzüme bir su gibi çarpmak zorunda mıdır ya?! Can direk soluğu Yağmur'un yanında alıyor. Yağmur hepimizi selamlayarak Can'la birlikle okula giriyor. Biz ise kantine gidiyoruz.
''Biz ne zamandır akşam dışarı çıkmıyoruz değil mi?'' diyor Melis.
''Baya oldu, bence bugün bir şeyler yapalım.''
''Yapalım yapmasına ama gecenin sonunda bizi bırakıp gitme Kerem Bey.''
''Ooov, bazılarını kızdırmışım sanırım.'' diyor hemen.
''Kızdırmak değil, sadece bizimle çıktığın halde başklarıyla mekandan ayrılmana sinir oluyorum.'' diyorum. Haklıyım ama. Hangi insan beraber gittiği arkadaşlarını bırakıp, başkalarıyla gider? Tam trip atmalık konu yani, haklıyım tabii ki.
''Pekii o zamaan, bugün sadece sizinleyim. Kıvırcığımın triplerini çekmek istemiyorum çünkü.'' Nasıl da biliyor beni ama, tabii atarım trip. Aferin Kerem!
''Ben derse gidiyorum, çıkışta görüşürüz.'' diyerek hepsini öpüyorum ve sınıfa doğru gidiyorum. Bakalım akşam neler olacak..


Eve gelir gelmez kendimi hemen yatağıma atıyorum. Nasıl yorulmuşum belli değil. Bu halde nasıl gidebileceksem akşam, ben bile bilmiyorum. Dolaptan siyah bir etek, üstüne beyaz sadece bir t-shirt  ve siyah bir ceket çıkarıp giyiyorum. Siyah topuklu ayakkabılar, siyah çanta ve hafif makyajla hazır oluyorum. Siyah takılmayı severim, asi gösterir beni. Ve asi olmak, kesinlikle her zaman favorim olmuştur. Aşağı indiğimde Kerem'i annemlerle konuşurken buluyorum.
''Ne zaman geldin sen?''
''Iııığğm, yaklaşık 5 dakika önce kıvırcığım.''
''Peki o halde, çıkabiliriz.''  Babamın ve annemin yanağına sıcacık bir öpücük bıraktıktan sonra evden çıkıyoruz. Arabaya binerek sessizliğin ortama hakim olmasına göz yumuyorum bir süre.
''Çok güzel olmuşsun kıvırcık.'' diyor sessizliği bozarak.
''Teşekkür ederim kas yığınım, sende fena değilsin.'' diyorum biraz bozulmasına göz yumarak. Aslında çok yakışıklı olmuş ama Zeynep bunu hemen söyler mi? Tabii ki söylemem, bugün bir Zeynep Yılmaz olmak bunu gerektirir çünkü! Kot pantolon ve giydiği beyaz t-shirtin üstüne kot gömlekle oldukça yakışıklı olmuş, tamam kabul. Off Zeynep, hormanlarına az sahip çık be kızım!


Bara girer girmez bizimkilerin yanına gidiyoruz. Herkes ortama ayak uydurmaya çalışıyor, ben ise sessiz kalmayı tercih ediyorum. Sessiz olmayı seviyorum, yalnız olmayı seviyorum aslında. Ama tabii Melis Hanım sessiz kalmama müsade etmeden her söze beni katmaya çalışıyor. Can ve Yağmur ise dans ederek, eğlencenin tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Etrafta birçok güzel kızlar var ve hepsinin gözü Kerem'in üstüne. Haliyle biraz rahatsız oluyorum. Neden rahatsız olduğumu bende bilmiyorum aslında. Sahi neden rahatsız oluyorum ki ben? Bana ne yani, beni ne ilgilendirir? Kendine gel Zey, kendine gel! Kerem senin arkadaşın, sadece arkadaşın.. İnsanlar genelde Kerem ve beni sevgili sanar. Çünkü gerçekten çok yakınız. Ama ben onu hiçbir zaman arkadaştan öte olarak düşünmedim. Yapamam ki, bir kere Kerem bana asla bakacak bir tip değil. Kerem oldukça çapkın bir insandır. Genelde sonucu düşünmeden yapar her şeyi. Ama aynı zamanda çok dugusaldır. Herkes bilmez içindeki duygusallığı. Kendini insanlara umursamaz, hiçbir şeyi takmayan olarak göstermeyi sever. Ama onu çok yakından tanıyan birisi, kalbinin derinliklerindeki güzelliği görebilir. Aslında çok yalnız ve bir sevgiye muhtaç olduğunu mesela. Aslında hepimiz bir nevi öyleyizdir. O yüzden Kerem'e her zaman sevgiyle yaklaşmaya dikkat ederim. Çünkü o, ailesinde bulamadığı şefkati her zaman bizde aradı ve her seferinde bizde buldu. Bu hayatta onu hayal kırıklığına uğratmak, sanırım isteyeceğim en son şey bile değil. Sessizliğimi yanıma gelen bir çocuk sayesinde bozuyorum. Bu bizim okuldaki Burak'tan başkası değil.
''Nasılsın Zeynep?'' diye soruyor hemen.
''İyiyim, sen nasılsın?'' diyorum ben de. Kerem'in gözleri bu sırada hem biz hem de mekandaki kızlar arasında gidip geliyordu. Kerem bu işte, her yerde aynı, her yerde!  Daha sonra Burak'a dönüyorum ve gülümsüyorum. Burdak iyi çocuk aslında, hatta Melis ve Yağmur'a göre benden hoşlanıyor. Erkeklerle ilgili pek bir şey bilmediğimden -ki bunun sevgilim olmamasıyla kesinlikle bir alakası yok- söylediklerine gülüp geçiyorum. Şu sıralar bir sevgili hiç düşünmedim aslında. Çünkü insanın kalbi geçmişte kırılınca, bunun tamiri o kadar da kolay olmuyordu. Güven önemli bir kavramdır ve her insan benim güvenimi kazanamaz mesela. O yüzden bu sevgili işlerine girmemek benim için en iyisi.
''İstersen dans edelim biraz, ortama ayak uyduralım.'' Burak'ın söylediği şey ile düşüncelerimden uzaklaşıyorum. Kerem'e baktığımda yanındaki kızla gayet mutlu olduğunu farkediyorum. Peki buna bozuluyor muyum? Belki biraz. Umursamamaya çalışarak Burak'ın koluna giriyorum ve dans eden çoğunluğun olduğu tarafa doğru gidiyoruz. Tamamiyle kendimi Burak'a bırakıp, dans ediyorum. Daha doğrusu etmeye çalışıyorum. Hiçbir şeyde iyi olmadığım gibi, dans etmekte de pek iyi değilim.


Tekrar masaya döndüğümüzde Kerem'in hala aynı kızla konuştuğunu görüyorum. Güya beyefendi buraya bizimle gelmişti, bizimle ilgilenecekti. Ah Kerem, çapkınlığına birazcık son versen ne olur sanki canım arkadaşım?

''Zeynep, gelsene bir.'' Yağmur'un seslenmesiyle yanına gidiyorum. Bir insan lavaboya giderken bile arkadaşını çağırır mı ya? Yağmur ama bu, tabii yapar.

İçeri geri döndüğümüzde Kerem'i ve yanındaki kızı kapıdan çıkarken görmemle kalıyorum. Hayır Kerem, lütfen düşündüğüm şeyi yapma, bu gece bizimle kalacağına söz vermiştin. Gitme Kerem, gitme. Oysa o, verdiği sözü unutmuş gibi yanındaki kızla bardan ayrılıyor. Ben ise arkasından sinirden dolmuş gözlerimle kalıveriyorum. Daha sonra kendime gelip direk arkalarından çıkıyorum. Onlar ise arabaya binmiş uzaklıyor. O sırada ağzımdan dökülen kelimeler, kendime bile yabancı bir soğuklukla çıkıyor.

''Sana yine inanıp, güvendiğim için, bizi bırakıp gitmeyeceğini sandığım için özür dilerim Kerem'' diyorum ve o sırada bir damla gözyaşı gözlerimden akıp gidiyor..

Bizim ArkadaşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin