2

131 3 2
                                    

Bölüm Sözü: "Keçinin sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş."

---

"Sen Meriç İzgi'yi nasıl tanımazsın kızım ya?"
"Ay nerden bileyim ben Duygu? Adamın anlında ismi mi yazıyor?"
"Anlında isminin yazmasına gerek yok ki. Hem adam fenomen fenomen!"
"Ee!"
"Ne ee!"
"Ayhh Duygu! Susta şu filmi izleyelim!"
Gözlerini devirerek elindeki sandiviçi yemeye devam etti.

Mesai saati bittikten sonra iş yerinden direk eve geçmiştik. Hayliyle bayağı bir yorulmuştuk. Şimdi ise Duyguyla film izliyorduk. Saat daha erkendi ama gözlerime söz geçiremiyordum.
"Benim çok uykum var. Uyuyalım mı?" dedim Duyguya.
"Olur valla! Hadi sen git ben şuraları toplayayım." dedi.
Ben yerimden esneyerek kalktım ve odama gittim. Pijamalrımı dolaptan çıkardım ve yatağın üstüne attım. Tam lavaboya gidecektim ki telefonum çaldı. Cebimden çıkarıp kim olduğuna baktım. Arayan Ulaş Beydi. Bu saatte ne diyecek olabilir ki?

"Efendim Ulaş Bey?"
"Şeyy... Ela... Benim sana birşey söylemem gerekiyor."
"Sizi dinliyorum."
"Seni elimde olmayan nedenlerle kovmak zorundayım."
Ne? Kovmak mı?
Duyduğum şey karşısında şoka girdim. Beni neden kovsun ki? Bu güne kadar hiç bir yanlışım olmadı.
"Kovmak mı? N-neden? Yanlış bir davranışım mı oldu?"
"Yanlış bir davranışla alakası yok."
"O zaman nede-"
"Daha fazla sorgulama Ela. Bunu yapmayı istemezdim ama yapmak zorundayım. Yarın şirkette muhasebeye uğra. İlişkini kessinler. İyi geceler."
"A-ama Ulaş B-" daha sözümü bitirmeden telefonu suratıma kapattı. Bunu hakedecek ne yapmıştım? Neden durup dururken böyle bir karar aldı?

Duyduğum büyük şaşkınlıkla yatağıma çöktüm. Ne yapacaktım? Bu telaş içerisinde yeni bir işi nasıl bulacaktım? Evin masraflarının hepsi Duyguya kalamazdı. Benimde katkıda bulunmam gerekiyordu.
Çaresizlikle başımı avuçlarımın arasına aldım.

"Bak yine alarm kurmamışım görüyor musun? Sabah işe geç kalmayı istemiyorsam bunu unutmamam gerekiyor."
"Hı?"
"Ela sen beni dinlemiyor musun? Bir dakika... Sen ağlıyor musun?" dedi Duygu kaşlarını çatarak. Yanıma oturdu ve elimi tuttu. Sahiden ben ne ara ağlamaya başlamıştım?

"Daha yeni iyiydin. Noldu neden ağlıyorsun?"
Söylesem moreli bozulacak. Ulaş Beye trip yapıp o da işe gitmeyecek, söylemsemde bu sefer 'neden bana söylemedin' diye isyan edecek.
"Ela artık ne olduğunu söyleyecek misin, yoksa ben anneni arayayım mı?"
Aniden konuşarak
"Sakın!"
"E o zaman söyle!"
Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim.
"Ulaş Bey aradı."
"Ne dedi?"
"Beni kovdu. Yarın şirkete gel muhasebeden ilişkini kessinler dedi."
"Kovdu mu? O neymiş öyle ya? Ben şimdi ona gününü gösteririm!" dedi ve telefonuna sarıldı. Hızlı bir refleksle telefonu elinden aldığım gibi arkama sakladım.
"Sakın öyle bir şey yapayım deme!"
"Ya öyle kafasına estiği gibi adam kovamaz. Sen oranın en iyi çalışanlarından birisin. Bunu neden yapsın ki?"
Kolumla gözümdeki yaşları silerken
"Elinde olmayan sebeplerden dolayıymış."
"Bu adam gerçekten çıldırmış."
"Yeni bir iş bulmam gerekiyor. Şimdi uyuyalım. Yarın erken kalkıp şirkete gideyim." dedim üzgün bir şekilde.

"Yeni bir iş bulacağından eminim."
Ona samimi bir şekilde gülümsedim.
Daha sonra pijamalrımı giyip yatağa yattım.
Şu an hiç bir şey umrumda değildi. Hatta o dövmeli çocuk bile?...
Sahi, ismi neydi onun?...
Meriç İzgi...

Hemen telefonumu elime alıp instagrama girdim. Arama yerine adını yazdım. İlk çıkan sayfayı açtım ve gezinmeye başladım. Çok havalı fotoğraflar vardı sayfasında. Takipçisi de bayağı çoktu. E fenomen sonuçta Ela. Ne bekliyodun?
İç sesimi susturarak telefonumu yastığımın altına sıkıştırdım.
Meriç İzgiyi bir daha görmeme umuduyla gözlerimi kapattım...

---

"Şimdi bu kapıdan içeri giriyorsun tavrını koyuyorsun Ela. Anladın mı?"
"Anladım Duygu anladım."
Dünden sonra bitkin yorgun ve kızgın bir şekilde şirkete gelmiştim.
Kapıdan içeri girdiğimde hararet basmıştı beni.
Hiç kimseye selam vermeden direk muhasebeye çıktım.
"Hoş geldiniz Ela Hanım. Sorun ne?"
Dedi Ayça.
"Ulaş Bey beni işten kovdu. Çıkışımı almaya geldim."
Söylediğim şey karşısında şaşkın bakışlarla
"Anlıyorum" dedi.
Çıkış belgemi alıp çantama attım ve son bir kez Can'ı görmeye gittim.
Her zamanki gibi işinin başındaydı. Beni gördüğünde yanıma yaklaştı.
"Nerde kaldın kızım! Sabahtan beri seni bekliyorum" dedi her zamanki neşesiyle.
"Ben işten çıktım" dedim direkt.
Yüzündeki gülümseme birden solmaya başladı.
"İşten mi çıktın? Neden böyle bir şey yaptın?"
"Kendi istteğimle çıkmadım. Ulaş Bey aradı dün akşam. Beni elinde olmayan nedenlerle kovduğunu söyledi"
"Nasıl böyle bir şey yapar?" Dedi hiddetle.
"Ela!" Gelen sesle arkama döndüm. Ulaş Bey yüzündeki gerginlikle bana doğru yaklaşıyordu.
"Ela biraz konuşabilir miyiz?"
"Konuşacak bir şey yok Ulaş Bey. İzin verirseniz daha iş bulmam gerekiyor. Beni kovdunuz ya. Malum ben de okuyorum."
"İş bulmana gerek yok. Bu adrese git, artık orada çalışacaksın"
Elindeki kağıdı aldığımda ev adresi yazıyordu.
"Beni hem kovup hem de iş mi ayarladınız?"
"Seni kendi isteğimle kovmadım. Şimdi o adrese git ve çalışmaya başla!" Dedikten sonra arkasını dönüp gitti.

---

Elimdeki kağıdı tam üç kez okumuştum. Ben burda ne yapacaktım ki? Ulaş bey de bir garip davranıyor. Sonuçta beni kovdu ve yeni bir iş buldu. Kim çalışanını işten kovup onun için yeni bir iş ayarlarki? Üstelik elinde olmayan nedenler ne? Bunları öğrenmem gerekiyordu.
En iyisi verdiği adrese gidip bu sorularıma yanıt bulmak. Yoksa Bakırköy'e taşınmak zorunda kalacaktım.
Oflayarak yerimden kalktım ve paytak adımlarla taksi durağına ilerledim. Taksiye binmeyi de hiç sevmezdim. Otobüsleride sevmezdim.
Kanatlarım da yok ki uçayım!...
Offf!! Hiç bir şeyden memnun kalamıyorum. Duygu şu an burada olsa
"Sana da ağzıyla kuş tutan yaranır. Ondanda emin değilim ki" derdi. Kafamda kurduğum saçmalıklara bir son verip taksiye bindim. Şoföre gideceğim yeri söyledikten sonra ilerlemeye başladık.
Adresteki yerde durduğumuzda taksiciye parayı verip arabadan indim.
Geldiğim yer baya lükstü. Ağzımdan kaçan küçük bir ıstlığa karşı koyamadım.
Bunlarınki evse bizimki ney?

Sakin adımlarla ilerlemeye başladım. Apartmanın içine girdiğim zaman kağıtta yazan kata çıktım. Karşıma beyaz bir kapı çıktı. Zile basıp basmamakta kararsızdım.
Derin bir nefes alarak zile bastım ve beklemeye başladım.
Bir cevap vermeyince evde birinin olmadığını düşündüm.
Elim tekrar zile gidecekken kapı yavaşça açılmaya başladı.
Kapı açıldıktan sonra gördüğüm
- daha doğrusu karşılaştığım - şeyle gözlerim fal taşı gibi, ağzım beş karış açıldı.

Evet bu bölümde bu kadar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.😗😗😗💎💎🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟

FENOMEN SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin